Sudan Meseleler

Emine Genç

Saat üçe gelirken o korkunç kaza oldu. Odamda huzurla oturuyordum ve aniden o sesi duydum. Duyduğum an anlamıştım başıma ne geldiğini ama yine de sakinliğimi korudum. Mutfağa gittim. Yerde öylece duruyordu. İşte o zaman kan beynime sıçradı. Gözüm döndü. Ne dediğini duymuyordum bile.

Pazardan yeni gelmişti. Nefes nefese kalmıştı. Belli ki asansör yine bozulmuş ve merdivenlerden çıkmak zorunda kalmıştı. Ama bunlar bahane değil. Birazcık dikkatli olabilirdi.

* Benden burada yokmuşum gibi bahsetme.

* Seninle konuşmuyorum, lütfen benimle muhatap olma. Bırak beni.

* Suçsuz olduğumu biliyorsun. Alt tarafı bir…

* Alt tarafı mı alt tarafı öyle mi! Ya bırak allasen. Yine sinirleniyorum. Suçsuz değilmiş de bık bık bık. Bir şeyler saçmalıyorsun yine. Olayı unutmamak için kaydediyorum, bir sus.

* Kafayı yemişsin sen.

Evet nerede kalmıştım? Olaya şahit olduğum anı unutamıyorum. Tüm geçmişim ayak altına alınmış gibi hissettim. Hayır, yeni tanışmış olsak ve beni tanımasa, onu tanımasa anlarım. Ama her şeyi biliyor. Şu an düşünüyorum da bir kasıt olabilir işin içinde. Evet, evet kesin komplo bu.

* Bir şey demek istemiyorum ama çüşş yani. Günde kaç saat dizi izliyorsun sen?

Şimdi de inkâr ediyor. Olayı benim suçummuş gibi göstermeye çalışıyor. Zaten hep ben abartırım. Onun hiç suçu olmaz.

* La havle…

Hadi her şeyi geçtim. Tamam, yorgundu, dalgındı. Olmamalı ama oldu. Peki sonrasına ne demeli? Duygusuz bir cadı gibi elinde süpürgeyle geliyorsun. Aklında ne vardı, gerçekten çöpe mi atacaktın?

* Bana mı soruyorsun yoksa kayda mı alıyorsun bu eşsiz fikirlerini?

* Sana soruyorum ya sana soruyorum. Bir saniyeliğine olsa da aklından çöpe atmak geçti mi, doğru söyle!

* Bak bir saniyeliğine değil tamam mı hâlâ aynı fikirdeyim. Onları çöpe atmalısın çünkü o artık bir çöp.

* Saygılı konuş. Ona çöp diyemezsin.

* Ya alt tarafı cam bir sürahiydi. Anısı olabilir ama abartmıyor musun sence de?

* Senin gibi duygusuz bir mahluk olmadığım için özür dilerim tamam mı? Sadece kullandığım şeylere değer veriyorum hepsi bu. On yıldır kullandığım bir sürahiydi ve ben onunla çok defa dertleştim. Kimse yokken bile o hep benimleydi ve beni dinlemeye hazırdı. Ama haklısın hata bende. Seni dinleyip onu mutfağa kaldırmamalıydım. Asıl hatayı orada yaptım ben. Tek o da değil. Zaten seni ne zaman dinlesem pişman oluyorum. Geçen bana al dediğin ayakkabılar var ya yüzde kırk indirime girmiş. Keşke seni dinleyeceğime bekleseydim. Ama sana bir şey dedim mi? Yüzüne vurmadım bile. Ama hak ediyorsun.

* Dinlemeseydin n’apayım! “Güzel mi?” dedin. “Güzel, istersen al” dedim. İndirime gireceğini nasıl bilebilirdim?

* Konuyu saptırma tamam mı, konuyu saptırma. İşine gelmeyince hemen konuyu değiştirirsin. Zaten kendini haklı göstermeye bayılırsın. Tartışma beni çok gerdi biraz balkona çıkıp hava almalıyım.

* Kahve ister misin?

Suçlu olduğunu bildiğinde hep böyle yapar. Özür dilemez, küçük jestlerle onu affetmemi sağlar. Ama bu sefer fazla ileri gitti. Dahası bıktım bu duyarsız davranışlarından. Ömrü, benim olanları küçümsemekle geçti. Tamam ben de biraz narin bir kız olabilirim. Hayır, hayır dik dur. Ezdirme kendini. Kendine gel bu sefer affetmek yok.

* Al. Sütlü, şekersiz.

* Sana istiyorum dedim mi?

* Alıyor musun?

* Seni affettiğimi zannetme. Biraz daha yalnız kalmaya ihtiyacım var.

Kahvesi de güzel oluyor. Sütünü çok iyi ayarlıyor. Ama ona bunu söylemem. Hemen havalanır. Ne yani bir kahve yapacak ve onu affedeceğim. O kadar kolay değil. Evet ya bu sefer kaçmayacağım. Neyse, ne düşünüyorsam açık açık konuşacağım. Mecbur dinleyecek.

* Bak mesele basit bir sürahi değil anlayabiliyor musun? Bir kahveyle de çözülmez. Asıl mesele senin beni umursamaman. Benim olan her şeyi çöp olarak görüyorsun.

* Mesela?

* Sözümü kesme. Bari şimdi saygı göster ve dinle. O sürahiyi çok zor zamanlar geçirirken almıştım. Bu zamana kadar da korudum. Onu bulaşık makinesine bile atmadım ben. Her zaman elimde yıkadım. Onu yıkarken kendi pişmanlıklarımı düşünüyordum, kendi hatalarımı. O temizlenirken kendimi affediyordum. Mutlu olduğumda ondan içtiğim suyla mutluluğumu besliyordum. Bilmiyorum belki de sürahiyi kıskandın. Olabilir. Ama ikinizin yeri farklı tamam mı? Gerçi o artık yok. Ha sakın bana yeni bir sürahi alma. Bu çok daha kırıcı olur. Senin de böyle değer verdiğin bir şey olsa anlardın belki. Ah benim güzel sürahim. Ah benim ab-ı hayatım. Beni böyle böyle çürütecek misin! Beni hayata bağlayan şeyleri KAZARA yok edeceksin. Planın bu mu! Bak, sen olmasan da... yani demek istediğim sana muhtaç değilim. Bunu...

* Özür dilerim.

* Efendim?

* Özür dilerim. Gerçekten. Daha dikkatli olabilirdim. Ne kadar önemli olduğunu unutmuşum. Özür dilerim.

* Bir kuru özür, öyle mi?