Büyük gün. Bugün, bu çirkin vücuttan çıkacağım gün. Çok eskidi. Geçmeyen yaralarım var. İçine de sığmaz oldum. Bir de kimse beğenmiyor. Asıl nedeni bu değil tabii ki. Sadece öyle küçük nedenlerden biri. Yoksa insanların ne dediği ne düşündüğü umrumda değil. Neyse.
Tonlarca para biriktirdim yeni bir vücuda sahip olmak için. Keşke bu zihin aktarımını ilk çıkardıklarında yaptırsaydım. Daha ucuzdu. Zaten bu zihin aktarımı ilk, bütün vücudu yanan veya vücudu kazada kullanamayacak hâle gelen insanları tekrar hayata bağlamak için kullanmışlardı. Daha sonradan bunu isteyen kişilere de yapacaklarını söylediler. Gittikçe yayıldı. Popülaritesi arttıkça zam üstüne zam yaptılar. Olsun, yapacak bir şey yok. Değecek bunca şeye. Midem bulanmadan aynaya bakabileceğim artık. Güzel güzel elbiseler alacağım. Taş gibi olacağım. Çok önemli değil ama insanların o garip, aşağılayıcı bakışları da artık olmayacak.
Zihnimin bedenine aktarılacak kişi acaba gerçekten fotoğraftaki kadar güzel mi? Çok merak ediyorum. Ama güzel olacak tabii. O kadar para verdim. Ona da yazık. Yani vücudunu satmak zorunda olması çok üzücü. Bu zihin aktarımı bulunduktan sonra herkes “Tamam da zihnimizi hangi bedene aktaracağız?” diye sormuşlar. Önceleri robotlar üzerinde deneme yapmışlar ama sağlıklı bir sonuca varamamışlar. Sonra bunu insanlar üzerinde denemek istemişler. Birkaç kişi üzerinde denemişler. Birkaç yıl gözlem yapmışlar. Sonuçlar gayet iyiymiş. Bazı aksaklıklar, yan etkiler olmuş tabii. Ama bu işten vazgeçecek kadar değil. Daha sonra borca batan, ailesinin aç kalmasına dayanamayan insanlar, çarelerini bedenlerini satmakta bulmuş. Bir böbreğini satar gibi bedenlerini satmışlar. Hâlâ da aynı şekilde insanlar bedenlerini satmaya devam ediyorlar. Ama bedenlerini satanlar da ölmüyor tabii. Belli bir komisyon ücreti karşılığında onun zihni de diğerinin vücuduna aktarılıyor. Çirkin vücut da olsa yaşamaya devam ediyorlar.
Bunları yaptıktan sonra pişman olanlar da var. Çünkü sadece zihin aktarılabiliyor. Kalp eski bedende kalıyor. Fiziki olarak çok güzel olan bazı insanların kalbi katılaşmış oluyor. Kalbi güzel olan insanların zihni o katı kalpli bedene aktarılınca zihin ve kalp uyumsuz çalışıyor. İç sıkıntısından kurtulamıyorlar. Kalp gittikçe daha kötü hâl alıyor. İntihara kadar gidiyor. Allah muhafaza. Böyle durumlar az da olsa çıkıyor. Ama çok az. Kötü düşünmeye gerek yok. Benim bedenine gireceğim kişinin başvuru formunu inceledim. Kötü birine benzemiyor. Her şey daha güzel olacak. İnanıyorum. Artık ben gideyim.
………………………………….
Hatice hastaneye geldi. Bedenine girecek kişi de öncesinde gelmişti. Hatice hayranlıkla onu süzdü. Üstündeki eski püskü kıyafetlere, yırtık ayakkabısına rağmen çok güzeldi Leyla. Pasaklı durumu onu biraz rahatsız etse de Hatice’ye öyle geliyordu. Tanıştılar, konuştular. Hatice, neden bedenini sattığını sordu. Leyla da anlattı ne var ne yoksa. Anlatacakları daha bitmeden doktor çağırdı. Odaya girdiler. Yataklara uzandılar. Hemşireler serumlarını taktı, aktarımın olması için gerekli aparatları başlarına geçirdi. Doktor, aktarımın sağlıklı gerçekleşmesi için işlem sırasında hiç hareket etmemeleri gerektiğini söyledi. Hatice neden bayıltmadıklarını sordu. Doktor da baygın durumda işlemin gerçekleşmediğini aktarım bittikten sonra ikisinin de bayılacağını söyledi. Aktarımın yaklaşık yarım saat süreceğini de ayrıca belirtti. Hatice tedirgin bir şekilde gözlerini tavana dikti. Leyla da çok heyecanlanmıştı. Korkuyordu da. Doktor “Hazırsanız başlıyoruz” deyip önce Hatice’ye sonra Leyla’ya baktı. İkisi de kafasını aşağı yukarı salladı. Sonra doktor tuşa bastı. Basar basmaz ikisi de bayıldı. On beş dakika sonra Leyla’nın vücudu tepkiler vermeye başladı. Doktor buna bir anlam veremedi. Son dakikalara geldiğinde tepkiler daha da artmıştı. Hatice’de bir şey yoktu. Leyla’nın başındaki aparat da uyarı vermeye başladı. Sonra işlem sonlandı. Leyla’nın başındaki aparat uyarı vermeye devam ediyordu. Doktor yapacak bir şey olmadığını, hemşirelerden aparatları çıkarmalarını söyledi. Dışarıdan birkaç kişi gelip ikisini ayrı odalara götürdüler. Birbirlerini bir daha hiçbir zaman görmeyeceklerdi. Durumlarını dahi soramayacaklardı. Anlaşma metninde böyle bir madde vardı. Birkaç saat sonra Leyla zihinli, Hatice bedenli olan uyandı. Tetkiklerini yaptılar. Bir sorunun olmadığını ama yine de bir gün müşahede altında olacağını, yarın akşam çıkabileceğini söylediler. O da mecbur kabul etti. Zaten kalkacak hâli de yoktu. Ama Hatice zihinli, Leyla bedenli olan uyanmadı. Biraz daha beklediler yine uyanmadı. Birkaç gün geçti uyanmadı. Kalp atışı vardı ama zihinsel faaliyetleri yoktu. Bitkisel hayata girmişti. Belli bir süre sonra kalbi de makineye bağımlı hâle geldi. En son da makineden de bağlantısını kestiler. Daha sonra morga götürdüler. En son kimseye söylemeden gizlice gömdüler.
……………………………….
“Hatice Han… Hatic... Hanım. Sesim… duyabiliyor musu…” Evet duyuyorum demek istiyorum ama diyemiyorum. Hemşire neden bu tarafa doğru seslenmiyor? Ben neden bu kadar kokuyorum? Burası neden karanlık? Örtüyü kafama kadar mı örttüler acaba? Ama ellerimi hissetmiyorum. Örtüyü nasıl başımdan atacağım ki? Allah’ım neler oluyor? Neredeyim ben? Sakin olmam lazım. Evet en son ne oldu, zihnimi aktardılar. Şu an Leyla’nın bedeninde olmam lazım. Ama benim neden ağzım yok ve sesim çıkmıyor? Bağırmaya çalışıyorum ama sesim çıkmıyor. Örtü sanırım hareket etmeye başladı. Açın şunu açın! Örtüyü kaldırdılar sonunda. Ama! Ama ben neden her şeyi on tane görüyorum ve bu ipler ne? Neden gözüme ipler geçirmişler? Hemşire neden ayak tarafıma bak… NE? NAsıl olur? Ben neden Leyla’nın başında değilim? Allah’ım! Ben neden Leyla’nın ayak tarafındayım? ALLAH’IM BEN BEN NEDEN LEYLA’NIN AYAĞINDAYIM? Nasıl yani? Bu nasıl olur nasıl ayakka… Nasıl ayakkabı olurum? Kurtarın beni. HEMŞİREEE!! Kurtar beni n’olur. Allah belanızı versin çıkarın beni burdan. Çıkarın nolur. Çıkarın…
Ahmet Can