-Bu ekip oldukça yoruldu. Salyangozların geri bırakılması için ayrı bir ekip oluşturmalıyız. Şimdi salyangozları fanuslarına bırakıp, dinlenmeye geçin.
Yapılan anonsun ardından salyangozların zihin aktarımı üzerinde çalışan ekip paydos verdi. İçlerinden biri yerinden ayrılmayınca arkadaşları onu çağırdı. Fakat o deneye odaklanmış bir şekilde kimseyi duymuyordu. Kulağında ses dalgalarını takip ettiği cihazla arkadaşlarına döndü “Aynı reaksiyonlar, aynı.” dedi, heyecanla. Arkadaşları bunu duyunca yanına geldiler. Yapılan incelemeler sonucu RNA’nın alındığı salyangozla aynı tepkileri verdiği anlaşıldı. Fakat bunun ne düzeyde ve ne kadar süre devam edeceğini anlamak ayrı bir çalışma gerektiriyordu. Ekip lideri, katettikleri ilerlemenin sevinciyle akşam bir kutlama yapacaklarını söyledi. Bu ilerleme insanlık için yeni bir çağa açılmak demekti.
Ekip gece gündüz demeden çalıştığı için akşama kadar herkes evlerine dağılıp istirahate çekildi. Akşam yemek için özel bir mekanda toplandılar.Herkes oldukça heyecanlıydı. Fakat heyecanlandıkları durum bir işten sonuç almak değil bu sonucun yeni bir yola açılmasıydı. Salyangozlardan aldıkları sonuçlarla insan deneylerine başlayabileceklerdi. Ekip masaya oturunca Ekip lideri konuşmayı başlattı. Salyangozların 20.000 nöronları olmasına rağmen ulaşılan sonucun çok hızlı elde edildiğini insanlarda bu rakamın 100 milyar civarında olduğu için de deneyin sonuçlarının çok tehlikeli olabileceğini söyledi. İçlerinden biri belki de tam tersi olacağını ya da hiç sonuç alamayabileceklerini söyledi. Fakat lider, salyangozların moleküler işlemlerinin insanlara çok benzemesinden ötürü bu söylediğinin çok mümkün olmadığını, seçilecek insanların önce ırksal biyolojik yapılarının incelenmesi gerektiğini ve buna binaen belirlenen ülkelere araştırmacılar gönderilmesi gerektiğini söyledi. Ki lider ekibin deneyle uğraşırken aynı zamanda başka bir ekibin de bu araştırmayı yaptığını, ülkelerin belirlendiği hatta gözlem yapılacak ailelerin de belirlendiğini söyledi.
Ekiptekiler kutlama yemeği diye düşündükleri yemekte liderlerinin önceden planlanmış bir dizi olayı anlatmasına oldukça şaşırdılar. İçlerinden biri gözlem yapılacak ailelerin neye göre seçildiğini sorduğunda ise ilginç bir cevapla karşılaştılar. Seçilen üç ülkede en fakir aileler arasından seçildiği söylendi. Bunun nedeni ise fakir ailelerin her durumda her şeyi yapabilme çaresizliğinde olduğu ve herhangi bir durumun kendilerine garip gelmeyeceğindendi. Ardından ekip lideri arkasında duran görevliden bir dosya alıp fotoğraflarla anlatmaya başladı. İlk fotoğraf Hindistan’ın Varanasi şehrindendi. Dokunulmazlar kastından Akshay adında bir ölü yakıcıydı. Ailesi ve kendisi körü körüne olan inançlarından ötürü ölümü dört gözle bekliyorlar ve küllerinin Ganj nehrine karışıp bir daha reenkarne olmamasını istiyorlardı. Yani sadece ölmek ve bir daha doğmamak için yaşıyorlardı. Bu deney için ilginç bir seçenekti. Sayfayı çevirdi. Bu sayfada ise Türkiye’dendi. Ankara’da gecekonduda yaşayan kağıt toplayıcılığı ile geçinen Ali’nin eşi ev hanımı Hatice’ydi.
Grup lideri dosyayı kapatıp, “Bizim amacımız az zararla daha çok veri elde edebilmek. Solucan deneyinde bilinç aktarımının yaşama engel olmadığını ve taşımanın gerçekleştiği solucanda tepkilere neden olduğunu gördük. Şimdi bazı hastalıklarının tedavisinde çığır açacak bu işlemin aynı zamanda insanların farklı kültür ve coğrafyaya maruz kaldığında nasıl tepkiler vereceğini ve yaşamlarına devam edip etmeyeceğini göreceğiz. Bundan sonra ise bu deneyi geliştiren MSÖ sosyal örgütüyle ortaklaşa çalışacağız.” dedi. Grupta bunun elit bir tutum olmadığını savunanlar olsa da herkes biliyordu ki bu deneyler her zaman bireyin hayatını önemsemeyen, toplum yararını gözeten deneylerdi. Bu ekipten dört, MSÖ’den de belirlenen dört kişi bu iki aileyi gözetlemeye gönderildi.
...
Bu belirlenen ekipler gitmeden önce bir süre hazırlık yaptılar. Bir oyuncunun farklı bir role çalışması gibi günlerce çalıştılar. Hindistan ekibi fareler içinde yaşamaya, yoğun kokulu yemekler yemeye alıştı. Hatta bunun için bir süre bir bodrum katta ortam oluşturdular. Burada ölü yakma töreninde neler yapıldığını da en ince ayrıntısına kadar öğrendiler. Türkiye ekibinin ise işi kolaydı. Tek yapmaları gereken aile yaapılarına aşinalık kazanmak. Bütün bunların ardından ekipler ülkelere gitti. Gözlem yapmak ama dışarıdan da dikkat çekmemek için belirlenen ailelerin yakınlarına yerleştiler. Varanasi kalabalık olmasından ötürü araştırmacılar fark bile edilmedi. Türkiye’deki grup ise Konya’da suça karışıp Ankara’ya geldiklerini söyledi ve yerleştikleri yerlerde göstermelik iş bulup yaşamaya başladılar. Bir süre sonra yavaş yavaş ailelere de yaklaşmaya başladılar.
…
Gel zaman git zaman aylarca gözlemlerini sürdürdüler. Bu süreçte asıl ekibe de an be an gözlemleri gönderdiler. Bu süreçte Akshay’ın babası öldü ve buna sevincinden ötürü arkadaşlarıyla babasını Ganjın kıyısına taşıyıp burada turuncu, sarı çiçeklerle sardı. Yakma işlemini aileden birinin yapması yasak olduğu için de bu işlemi ekip gözlemcilerinden biri yaptı. O kadar ustalıkla yapmıştı ki kimse onun bir yabancı olduğunu anlamadı. Akshay’ı yakma işleminin ardından babasının küllerini toprak kaba toplayıp Ganj’a savurdu. Akshay’ın babası artık huzura ermiş ve Akshay yalnız kalmıştı. Ölümü beklemek için hazırlandı. Ganja girdi, yıkandı ve babasının külünden ayırdığı kısmı yüzüne sürdü. Ganjın kenarında ölümü bekleme yerlerinden birine yerleşti. Hindistandakilerin görevleri bitmişti. Akshay’ı uyutup kaçırdılar.
Türkiye'deki ekipse bir dizi izler gibi evlere yerleştirdikleri gizli kameralarla Hatice’yi izliyorlardı. Ya türkler gerçekten ilginç insanlardı ya da gecekondu insanı böyle oluyordu. Hatice hergün ama hergün ev süpürüyordu. Ev süpürürken başka bir aleme gidip geliyordu. Bağıra bağıra ağlıyor, şarkılar söylüyor bazen de ağlarken aniden kahkaha atmaya başlıyordu. Ekip önce Hatice’nin deli olduğunu düşündü. Hatice’nin bir de genç bir oğlu vardı. Çocuk serserinin tekiydi. Geceleri içer, ortalığı dağıtır. Gündüzleri de haraç keserdi. Ne eve ne ailesine hayrı yoktu. Ki her gün onun yüzünden polis dayanırdı kapıya. Bu mahallede böyle olmayan insanlar da vardı tabii. Fakat Hatice’nin payına en kötüsü düşmüştü. Bir de dağınık, laf anlamaz, sürekli bağıran bir kocası vardı Hatice’nin. İşten gelir gelmez ayaklarını yıkatıp yemeğini yedirtirdi Hatice’ye. Sonra da içer içer o kafayla dalaşırdı ona. Bütün bunların üstüne bir de çalışmaktan elleri nasırlaşmış, beli bükülmüştü. Bazen bahçede bazen evde sürekli kendini işe verirdi. Eşi böyle hayırsız olunca komşularda yanaşmak istemezlerdi ona. Hatice de bundan mütevellit kafayı yemişti. Sürekli kendi kendine söyleniyor, yakınıyordu. Fakat her şeye rağmen oldukça güçlü ve mücadeleciydi. Amazon ve Hindistan'dan farklı olarak araştırmacıların burada Haticeyle konuşması ve olan bitenin anlatılması istendi.
Araştırmacılar, eşi ve çocuğu yokken Haticeyle konuşmaya gittiler. Hatice gelenleri öyle güzel karşıladı ki araştırmacılar bu duruma şaşırdılar. Dolaptan börekler, kurabiyeler çıkardı. Hazırda hamuru varmış sıcak ekmek yapıverdi. Siz dedi taaa nerelerden gelmişsiniz, hoş gelmişsiniz. Araştırmacılar daha çok şaşırdılar. Bütün olayı anlatıp “böyle bir tedavi yöntemi var sen de istersen sana bedava uygulayacağız”dediler. Hatice “beni buradan çıkarıp bütün zihnimi silip yeni biri yapacaksanız varım.”dedi. Ekip bu işin bu kadar kolay olacağından habersizlerdi. Hatice de onaylayınca hep beraber döndüler.
…
Hatice ve Akshay uyutuldu. Laboratuvara getirildi. Bütün makinalar hazırlandı. Araştırmacıların Hatice’ye söylemediği bir şey vardı. O da Hatice’nin hatıralarının silinmesiyle kalmayıp ona Akshay’ın zihninin aktarılması olacaktı. Öncelikle elektro şok verilip son yaşadıkları olaylar silindi. Ardından başlarına ellerine ve ayaklarına bağlanan kablolarla zihinleri özel belleklere aktarıldı. Bunların üzerinden bir süre geçtikten sonra da Akshay’ın zihni Hatice’ye, Hatice’nin zihni Akshay’a aktarıldı. Fakat uyandırmak yerine ikisini de aldıkları yerlere bırakıp uzaktan gözleme devam ettiler.
…
Hindistan - Akshay’ın Raporu
İlk hafta yaşadığı yeri algılamama ve sersemlik hissi baş gösterse de zihin aktarımının başarılı olduğu kaydedildi. İlk belirtileri ise olduğu yere oturamama, çevre kirliliğinden dolayı midesinin bulandığını düşünmek gibi Hatice’nin özelliklerini taşıması oldu. Bir sonraki hafta çevrede gördüğü çöpleri toplamaya başladı. Bunları toplarken anlamını bilmediği şekilde bağırıyordu. Çevresindekiler Akshay’ın babasının ölümünden dolayı böyle olduğunu düşündüler. En son eline aldığı bir süpürgeyle mahalleyi süpürmeye başladı. Ne yaptığını ve neden yaptığını bilmiyordu. Bunları yaparken “Allah’ın cezası herif. Ahhh öleydin de göreydim.” diye bağırarak şarkılar söylüyor. Arada durup kafasını yukarı kaldırıp iki elini de açıp dualar ediyor, ağlıyor. Not: Araştırmalara göre bu hinduizmin değil islamın dua şekli. Ağlarken aniden kahkaha atıyor, bu da Hatice’de gözlemlenen tepkiler.
Bir ay sonra her gün akşam saat sekiz civarı karşısına çıkan erkeklerin ayaklarını yıkmaya kalkıştı. Bu yüzden çevresinden dayak yedi. Aynı günler gördüğü genç erkek çocuklarına saldırmaya başladı. Bu ise Hatice’nin eşi ve çocuğuna davranma şekli. Zihin aktarımı yüzde 78 başarılı fakat bilinç açıklığı ve farkındalık yüzde kırk civarlarındadır.
…
Türkiye - Hatice’nin Raporu
İlk hafta depresyon gözlemlendi. Eşi ve çocuğu evde olmadığı günler evi daha da kirletmelerine rağmen temizlik yapmadı. Aksine Hatice’de Akshay’ın geleneği olan pislik ve düzensizlik hakimdi. Eşi de çocuğu da bu değişimin farkında olmasına rağmen herhangi bir şey yapmadılar. Hatice her sabah bahçeye çıkıp bağdaş kurup iki elini önünde birleştirerek “om mani padme hum” diye bağırarak bir şeyler söyledi. Bu da Akshay’ın dua geleneğiydi. Hatice ne olduğunu ve nereye ait olduğunu bilmiyor ve bu içinde bulunduğu durumu sorgulamıyordu. Hatta ölümü nida edercesine yemek yemiyor, su içmiyordu. Bu da Akshay’ın ölümü beklemek için çekildiği durumu gösteriyor. Birkaç hafta sonra Hatice’nin eşi evde kalp krizinden öldü. Hatice ve eşi evde yalnızdı. Ona bakıp bakıp gülmeye başladı. Bahçeye sürüdü. Odunluktan odunlar getirdi. Eşinin çevresine ve üzerine dizdi. Etrafa bakındı. Sarı ve turuncu çiçekleri topladı. Mırıldana mırıldana çiçekleri serpti eşinin üstüne. Eve girdi. Mutfaktan çakmak getirdi. Etrafına bakındı başka kimseyi göremeyince eline aldığı çalıyı tutuşturdu ve cenazenin üzerine attı. Mutluluktan etrafında dans ederek dönmeye başladı. Buraya kadar bilinç aktarımında Akshay ile aynı oranda tepki verdiği gözlemlendi. Çevreden bağrışmalar gelip insanlar etrafına toplanınca gözlerindeki bilinçsizlik biraz soluklaşmaya başladı. İlginç bir şey oldu. Ağlamaya ve bağırmaya başladı. Başarılı giden bilinç aktarım gözlemi çevresel etkenlerle şuan için olumsuza döndü.
Son eklemeler: Hatice akli dengesini kaybetti. Üç aydır akıl hastanesinde tedavi görüyor. Doktorlar yapılan işlemlerin sadece elektro şok olduğu kanısında. Bu yüzden riskte değiliz. Hatice nadiren de olsa yaşadıklarının etkisine dönüp eşini yaktığını hatırlıyor ve zaptedilmesi zorlaşıyor. Fakat hiç bir zaman tam olarak önceki zihnine dönemiyor. Yaşamının çoğunu Akshay’ın zihniyle sürdürüyor. Bu da aslında deneyin başarılı olduğunu gösteriyor. Fakat diğer yandan MSÖ çalışmaları için olumsuz sonuçlar ortaya koyuyor.
Alime Büşra İnce