Gökyüzü alabildiğince bulutlarla kaplıydı. İnsanın tenini okşayan tatlı bir rüzgâr esiyordu. Hatice, bir yandan bulutları izliyor bir yandan da rüzgârın salınışına ayak uyduruyordu. Önünde biçilmiş bir buğday tarlası vardı. Etraf bir çöl gibi sarıydı.
Hatice bu sarılıkta ne zamandır yürüdüğünü bilmiyordu. Buraya bir klinik için gelmişti. Ama etrafta bırak kliniği bir tek bina bile yoktu. Anlaşılan daha yolu vardı, yeteri kadar yürümemişti. Tabana kuvvet diyerek bir müddet daha yürüdü. Değişen bir şey yoktu etraf hâlâ bomboştu. Yorulduğunu hissetti ve biraz soluklandı. Çevresine baktı, oturacak yer aradı. Gözü bir taşa ilişti, gitti ona oturdu. Derin bir nefes aldı, kalktı, yürümeye devam etti. Birkaç adım attıktan sonra değirmene benzeyen bir bina gördü. Binanın olduğu yerde buğdaylar sona erdi, çimenler görünmeye başladı. Binanın yanlarında onun boyunu geçen birer tane ağaç vardı. Hatice bir hayli şaşırdı. O meşhur klinik burası mıydı? Kliniğin yerini kime sorduysa farklı cevaplar almıştı. Kimisi ormanlık bir yerde kimisi dağın başında kimisi de denizin ortasında demişti. Duyduklarına bir anlam verememişti. Bunu fark eden bir arkadaşı ona “ Aman Hatice, hâlâ anlamadın mı? Bu kliniğin olduğu yer herkese farklı görünür. Yani tek bir yerden söz edilemez.” demişti.
Hatice, kliniğe bir an önce varmak için adımlarını hızlandırdı. Bina ve kendisi arasındaki mesafenin uzak olmasına rağmen birkaç adımda oraya ulaştı. Kapının önünde bir köpek dikilmiş onu bekliyordu.
“Zihin Aktarma Kliniğine hoş geldiniz, Hatice Hanım değil mi?”
“Hoş bulduk. Evet, benim.”
“Ben de Pinpa. Bugün sizinle ben ilgileneceğim. İçeriye buyrun lütfen.
Hatice ve Pinpa içeriye girdi. Pinpa büyük bir ciddiyetle yürüyordu. İçeride onun gibi çok köpek vardı. Hepsi de birine refakat ediyordu. Köpekler ifadesiz, robot gibi bir sesle yanlarındakine bir şeyler anlatıyordu. Hatice, etrafı izlemekten kendini alıkoyamıyordu. Dışarıdan küçük bir değirmeni andıran bu yer, bir şehri içine alacak kadar büyüktü. Her yol başka bir yola çıkıyor, her kapı başka bir kapıya açılıyordu. Yukarıya bakınca tavan falan görünmüyordu. Uzayıp giden duvarlar vardı. Bu duvarlar sanki gökyüzünün içinden geçiyordu. Hatice, Pinpa'nın ona seslenmesiyle irkildi.
"Hatice Hanım, beni duyuyor musunuz?"
"Evet, evet duyuyorum."
"Neden zihninizi başka bir bedene aktarmak istiyorsunuz?"
"Şeyyy. Zihnim beni çok yoruyor. Çıldıracak raddeye geliyorum. Ondan kurtulmak istiyorum. Zihnimi başka bir bedene aktarınca hafızam silinecek mi?"
"Evet, sizin beyninizden silinecek. Şimdi, zihninizi aktarmak istediğiniz bedeni seçelim."
Pinpa bir kapıyı açtı, içeride kocaman fanusların içinde çeşit çeşit bedenler vardı. Hepsi cansız birer manken gibiydi.
"Pinpa Bey, bu bedenlerin beyni var mı?"
"Var, Hatice Hanım. Bu bedenlere zihin aktarılınca canlanıyorlar. O zihin kendilerinin zihniymiş gibi yaşıyorlar, aktarma işlemini hatırlamıyorlar.
"Ohh buna sevindim. Zihnim tekrar bana geri dönecek diye korkuyordum."
"Korkmanıza lüzum yok. Peki, bedenlere bir bakın o hâlde."
Hatice, fanusların etrafını tek tek gezdi. Bedenleri baştan aşağı inceledi.
"Bunlardan daha fazla beden var değil mi?"
"Tabii, ne kadar insan varsa o kadar beden var hatta daha fazlası. Ama siz buradakilerden birini seçmek durumundasınız."
"Erkek bedeni seçebilir miyim?"
"Hayır. Zihniniz seçtiğiniz bedenin bedensel özelliklerine göre şekillenecektir. Ama farklı cinsiyet ve canlı türünde bir beden seçemezsiniz. Zihin aktardığınızı hatırlamayacağınız için kendinizi kadın bilerek bir erkek bedenine zihninizi aktarmanız büyük sorunlara yol açar. "
"Peki."
"Sorularınız bittiyse bir beden seçebilir misiniz lütfen. İşlem biraz uzun sürüyor."
Hatice, bedenlere tekrar şöyle bir göz gezdirdi. Kendi yaşlarında orta boylu, hafif kilolu, kızıl saçlı, ela gözlü bir kadın bedeni seçti. Pinpa o bedeni fanustan çıkardı. Onun ve Hatice'nin başına kablolar bağladı ve zihin aktarma makinesini aktif hâle getirmek için düğmeye basacağı sırada etrafta acayip mahluklar peyda oldu. Aynı anda çığlıklar duyuldu. Bu bodur, koca kafalı, pörtlek gözlü, burunsuz yaratıkları görüp de çığlık atmamak mümkün değildi. Kurşun gibi hızlı hareket ediyorlardı. Göz açıp kapayıncaya kadar o koca odanın bir ucundan diğer ucuna gidiyorlardı.
Hatice'nin kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyor, beyni zonkluyor, kulakları uğulduyordu. Bu acayip mahluklar da neyin nesiydi? Pinpa, Hatice kadar korkmamıştı. Yüzünde aniden tanıdık birine rastlayanların takındığı gibi şaşkın bir ifade vardı.
Aynı şaşkınlıkla sordu: "Kamkamlar, ne işiniz var burada?
Kamkamların başı Voldi, Pinpa'ya cevap verdi: "Vayy eski dostum Pinpa, aramızdan ayrıldıktan sonra memur mu oldun? Oysa benimle kalsaydın sağ kolum olurdun. Birlikte Kamkamlara efendilik ederdik. Ahh eski dostum, burada ayak işlerini yapmak uğruna mı sevgili dostunu yarı yolda bıraktın?"
"Ayak işlerini yapmıyorum. Ben bir zihin aktarıcısıyım. Senin pis işlerine bulaşmaktan bin kat daha iyidir. Hem bir bilsen sinema izler gibi insanların hatıralarını izlemek ne zevkli."
"Bilmesem de biraz sonra öğreneceğim."
"O ne demek?"
"O şu demek, Zihin Aktarma Kliniğini ele geçirdik. Tüm zihinler artık bize ait. Ama bedenlerle işimiz yok."
"N-n-na-nasıl? Zihin Şahına ne yaptınız, o bunlara izin vermez."
"O ve onun zihni de artık bize ait."
"Bir işin içinde sen varsan o işten kimseye hayır gelmeyeceğini adım gibi biliyorum Voldi. Yine hangi hinliğin peşindesin?"
"Ahh Pinpa, karşımda korkusuzca konuşmaya cüret ediyorsun. Bilirsin ki bana saygısızlık edenleri asla affetmem. Neyse ki sen eski dostumsun. Daha fazla ileriye gitmeyeceğini düşünerek seni bağışlıyorum."
"Ben senin hiçbir zaman dostun olmadım. Senin böyle faziletleri idrak edecek bir kalbin yok."
Bu sözler üzerine Voldi'nin gözlerinde şimşekler çaktı. Kamkamlardan birine bir işaret yaptı. O da eliyle Pinpa'nın boynuna dokundu. Birkaç saniye sonra Pinpa nefessiz kaldı, çırpınmaya başladı. Çırpınması çok sürmedi öylece yere yığılıverdi. Bu vahim sahne, Hatice'nin korkusuna tuz biber oldu. Hatice başındaki kabloyu çıkardı ve koşmaya başladı. Daha bir arpa boyu yol almamıştı ki aniden önünde bir Kamkam belirdi. O küçücük boyuyla Hatice'yi tek hamlede havaya kaldırdı. Onu Voldi'nin karşısına getirdi.
"Hanımefendi, zihninizdeki faydalı bilgiler bize lazım. Onları sizden almadan hiçbir yere gidemezsiniz. Zaten zihninizi başka bir bedene aktarmak istediğinize göre onlara ihtiyacınız olmasa gerek."
"T-t-ta-tamam. Alın onları."
Voldi oradaki tüm zihinleri ele geçirdi. İçlerindeki tüm gereksiz bilgileri eledi. Nerede onu yüceltecek, güçlendirecek, herkesi onlara boyun eğdirecek bilgi, anı varsa hepsini kendi zihnine aktardı. Voldi'nin tek hedefi her türlü gereksiz şeyden arınmış mükemmel bir zihinle kitleleri kendine ram etmekti.