* Küçük bir farkla premium özelliklere geçmek ister misiniz?
* Hayır, teşekkürler. For all ile devam etmek istiyorum.
* Siz bilirsiniz Hatice Hanım. Öyleyse dört gün sonraya randevunuzu oluşturuyorum. Gelmeden önceki yirmi dört saat boyunca film, dizi, roman gibi kurmaca eserlerden uzak durmanız gerektiğini unutmayınız.
* Peki, iyi günler. Aslında resim sergisine gitmeyi düşünüyordum, sorun olur mu?
* Hayal kurmaktan olabildiğince uzak kalmanız gerekiyor. Bu sebeple zihninizi hayale yönlendirecek şeylerden uzak durmaya çalışınız.
* Anladım, teşekkür ederim.
Hatice Hanım, klinikten ayrıldığından beri hayal kurmamaya çalıştıkça daha çok hayal kuruyordu. Bu birine “tavşanı düşünme” demek gibiydi. Bu cümleyi duyan kişinin tavşan düşünmekten başka şansı olmazdı. Hem dört gün sonra yeni bir bedene transfer olacak biri hayal kurmaktan başka ne yapacaktı?
Niyet ettim, hayal kurmamaya, dedi. Böyle niyet etmeyeli ne de çok olmuştu. Niyet, yapmaya karar vermekse, bunu yapıyordu. Ama niyetleri yaratıcıdan çok kendine dayanıyordu. Niyet etmişti, bedenini gömmeye. Bu karar, aklına düştüğünde ortalık çok karışıktı. Haramı helali, ucuzu pahalısı, yararı zararı derken her kafadan ses çıkıyordu. Hatice Hanım’ın annesi, nam-ı diğer Hacı Sude, zihin transferini kabul etmemiş, bu dünyadan göçmüştü. Kimileri “Hacı Sude intihar etti” diyordu. Kimine göre dini uğruna ölen bir şehitti. Estetik miydi, organ nakli mi, Allah’ın verdiği yaşamak nimetini reddetmek miydi, bunlara cevap verecek Hatice Hanım değildi. Sonraları zihin naklinin caiz olduğu söylenmişti de Hatice Hanım zihin transferine iyiden iyiye karar vermişti.
Karar verdikten ve uygun bir klinik bulduktan sonra üç ay içerisinde her şey halloluyordu. Sosyal medya bilgilerinizdeki beğeni ve geçmişinizden hareketle hayalinizdeki en uygun üç prototip oluşturuluyordu. Şu an aktif olmayan hesap bilgilerini de kullanmak isterseniz, premium olma fırsatınız vardı. Hatice Hanım bu fırsatı tepmişti. İstemediğinden değil, isteyemediğinden. Küçük bir farkla ekstra dört yıl garanti fırsatına da hayır demişti. Kullanıcı hataları dışındaki tüm sorunlar ilk altı yıl ücretsiz çözüme kavuşturuluyordu. Hatice Hanım sakar biri değildi zaten.
Sakar biri değilim, diye düşünürken ayağı takıldı Hatice Hanım’ın. Az kaldı yere kapaklanacaktı. Kendine nazar değdirmişti. Kimse gördü mü diye etrafa bakarken gözü, solundaki dükkân camında gördüğüne takıldı. Beş gün sonra eve dönerken aynı yolda yürüyecekti. Aynı dükkanın önünde duracaktı. Yine soluna bakacaktı. Başkasını görecekti. Peki gören aynı kişi mi olacaktı? Hatice Hanım bunu düşünmek istemedi. Eve geldi. Pencerenin yanındaki koltuğa oturdu. Hayal etmeye başladı. Dört gün sonra parmaklarının kalınlığı farklı olacaktı. Yüzüklerini değiştirmesi gerekebilirdi. Mutfakta üst raflara uzanmak sorun olmayacaktı. Evi yeni bedenine hazırlıyordu. Fotoğraflarını, kıyafetlerini “eski” yazılı kutulara koymaya başladı. Hazırlık onu geçmişe götürüyordu. Her fotoğraf başka bir anın anahtarı olmuştu. Geçmiş onu kendine bağlıyor, zihin transferinden vazgeçirmeye çalışıyordu. Hatice Hanım bunu fark edince eşyaları hızlıca kutulara tıkıştırdı ve bir güzel bantladı. Romanların üzerini bir örtüyle örttü, e-okuyucuyu kapattı. Şarkıları duymamaya çalıştı. Tüm off düğmelerine bastı.
***
Dört gün geçmiş, Hatice Hanım yeni bedeni için hazırladığı çantasıyla kliniğin yolunu tutmuştu. Ben yine aynı ben olacağım ki, dedi. “Sadece daha zayıf, daha sağlıklı, daha güzel… Ben yine aynı ben olacağım.” Hayalleri ardında, endişeleri yanında kliniğe geldi Hatice Hanım.
* Sizi birazdan odanıza alacağız. Bekleme odasına geçebilirsiniz.
Hayal kurmamaya çalışıyordu Hatice Hanım. Kendisini oyalamak için duvardaki afişleri incelemeye karar verdi. Yeni bedenin etrafındaki kahkahalara, gülüşlere, gözlerden çıkan kalplere baktı. Parıldayan ciltlere, hayran izlemelere... Hatice Hanım şimdi etrafına bakındı. Kendisininki gibi endişeli gözler gördü. Sağ elini sol eliyle tuttu. Beş yaşındayken aşı olmaya geldiği günü hatırladı. Hacı Sude elini, elinin üzerine koymuştu. Eve geldiklerinde abisi ona oyuncak almıştı. Hayal yok. Kendine dön, ana dön.
* Hatice Hanım, odanıza geçmeden önce resepsiyona uğramanız gerekiyor. Formunuzda birkaç yer eksik kalmış.
* Tabii, geçelim.
* Aylık bakımınızı onaylıyorum. Transfer sonrası kıyafet ister misiniz?
* Gerek yok. Ben getirdim.
* Tamamdır. Şurayı imzalayın lütfen. Bir de yenilereyer kısmını doldurmamışsınız.
* Farkında değilim. O ne oluyor?
* Transfer sırasında hafızadan silinecek yaklaşık altı aylık kısmı belirtmeniz gerekiyor. Premium seçene…
* Nasıl yani? Anılarımı silmek gibi mi?
* Unutmak gibi düşünebilirsiniz. Silineceği için unuttuğunuzun farkında olmayacaksınız. Premium seçeneği ile silinecek dönemi belirleyebilirsiniz. For all seçeneğinde kalıp rastgele karar verilmesini de tercih edebilirsiniz.
Hatice Hanım ne diyeceğini bilemiyordu. Rahmetli Hacı Sude, “insan nisyan ile maluldür” derdi. Ama aynı şey değildi işte. O yine aynı o olamayacaktı. Premium olsa hangi altı aydan vazgeçecekti?
* Bütün bir altı ay yerine parça parça anılardan altı ay oluştursak?
* Maalesef öyle bir uygulamamız mümkün değil. Biraz acele ederseniz iyi olacak. İsterseniz size yardımcı olayım. Mesela kayıp yaşadığınız veya depresyon geçirdiğiniz, unutmak isti…
* Kendim karar versem daha iyi olacak.
Kayıpları, depresyonları elbette vardı. Bir ölümü silse öleni yaşıyor zannedecekti. Depresyonu hatta depresyonları olmaz mıydı hiç? Ama uyandığında farklı bir insan olmak istemiyordu. Acı bir şekilde başını salladı Hatice Hanım. Allah aşkına ne seçimi yapmaya çalışıyordu, ne saçma bir uğraştı bu! Hatice Hanım’ın premium olacak parası yoktu ki. Kahrolsun kapitalizmdi, Hatice Hanım for all olmaya devam edecekti. Son imzaları attı, onayları verdi. Aktarımdan önce yüzünü yıkamak için lavaboya gitti. Yüzüne bakmak istedi. Ayna bulamadı. Pencereye baktı. Yüzünü bulamadı. Kendini son defa göremedi. Aktarım yapılacak bedene baktı. Bir yabancıya bakar gibi. Baktığı kendi yüzü değildi. Hatice Hanım’ın başına hiç beklenmedik bir olay gelmedi. Hatice Hanım, kendisini yabancı bedende bulmak istemedi.