Son Basamak

Yakup Karahan

-4

Hatice Hanım’ın son gecelerde başına üşüşen hafakanlar, küçük bir çocukken yorganın altına saklanmakla kendini emniyete aldığı öcülerden çok daha çetindi.

Burnunun ucuna kadar çektiği battaniyenin altından, o sırada koridorda gezindiğine yemin edebileceği ölüm meleğinin, kapının altından ya da anahtar deliğinden içeri süzülmesini bekliyordu. Nihayet zihni güçten düşünce, kalbi yorgunluktan ileri gelen bir teslimiyetle ölüm fikrine razı oluyordu. Ancak bu sefer de arzuladığı şey, ölümün, tıpkı çocukluğunda olduğu gibi, çok uzak olduğunu düşündüğü fakat yine de buna hazır olduğu bir zamanda olup bitmesiydi. Yani ölümü, bir an gelip geçecek, sonrasında yine hayata kaldığı yerden devam edebileceği zorunlu bir dönemeç olarak kabul ediyordu.

-3

Uyku mahmurluğuna rağmen saatlerce kombinine çeki düzen vermekten geri durmadı.

Son günlerde kıyafet tercihini belirleyen tek amil han bekçisi Arif’in sözleriydi. Bekçi Arif, kalın, kırçıl kaşları altından Hatice Hanım’a bir bakış attıktan sonra, “Son zamanlarda pek dikkat etmiyorsunuz sanki?” deme gafletinde bulunmuştu.

Şimdi Hatice Hanım en dar bluzlarını deneyerek, çekiştire çekiştire vücuduna uydurmaya çalışıyor ve kilo almadığını kendine ispatlamaya çalışıyordu. “Halt etmiş bekçi bozuntusu, dikkat etmiyormuşmuşum!”

Fakat bu sefer, muhtemelen dernek kahvaltısında başkan ona da söz vereceği için, kendinden emin tavrını tamamlayacak hafif bol bir elbise giydi. Rimelini tazelerken, aynadan karşı duvarda anne babasının siyah-beyaz fotoğrafı çekti dikkatini. Gözlerinde biriken hararet, içini dolduran bir gurura evrildi. “Rahat uyuyun anne babacığım, yaşamınızı adadığınız ülküler emin ellerde.”

Siyah-beyaz fotoğrafa el sallayıp çıktı evinden.

Sokağa çıkınca arabasının arkasındaki boşlukta hararlı bir kâğıt arabasıyla karşılaştı. Az ilerideki konteynerde saçı sakalına karışmış, kirli beyaz yüzlü bir genç çöpleri ayıklıyordu. Hatice Hanım ağırlığından zerre ödün vermeden dimdik karşıya bakarak gencin kendini fark edip arabasını çekmesini bekledi. Gelgelelim kağıt toplayıcısı genç, Hatice Hanım’a alelade bir bakış atıp çöpü eşelemeye devam edince bu sefer oflamaya, “Olacak şey mi bu canım.” diye söylenmeye başladı. “Yurdunu savunmayanlara kucak açarsan olacağı bu.”

Genç arabasını çekip uzaklaşınca, ardından söylene söylene uzun süre bakmaya devam etti Hatice Hanım.

Dernek kahvaltısında söz aldığı zaman bu konuya da temas etmeliydi. Nerede, ileri, daima ileri gitme idealimiz, nerede bu çarpık manzaralar?

-2

-Olmuyor, içine sıkıştığımız coğrafyanın koşulları, adapte olmak istediğimiz uygarlığın gereklerini yerine getirmeye el vermiyor.

-Size böyle umutsuz olmak yakışmıyor Hatice Hanım. Yetiştirdiğiniz binlerce öğrenci düşlerimizin bekçiliğini üstleniyor.

Bekçi denince Hatice Hanım’ın aklına Bekçi Arif geldi. Oturduğu yerden kendini süzdü kısaca. Rezzan Hanım durumu anlamış gibi gülümseyerek:

-Her zaman nasıl da formunuzdasınız, dedi. Hatice Hanım içten bir gülüşle karşılık verdi Rezzan Hanım’a.

Garson boşalan termosları yenilerken, Doktor Ekrem Bey geldi yanlarına. Selamlaştıktan sonra Rezzan Hanım’a döndü:

-Oğlunuzun makalesini okudum geçenlerde. Burada hâliyle duyulmadı ancak yurtdışında pek bi sahiplenildi.

-Sağ olun Ekrem Beyciğim, ona iyi bir örnek oldunuz. Emeğiniz yadsınamaz.

-Benimle ne ilgisi var, Kemal’in yeteneği ortadaydı.

Ekrem Bey gittikten sonra Hatice Hanım meseleyle ilgilendi. Rezzan Hanım’ın İngiltere’de çalışan küçük oğlu Kemal, ekibiyle zihin transferi üzerine çalışıyordu yıllardır. Sonunda bir gönüllünün kopyalanan zihnini, kurabiye denilen bir çipi donörün şakağına takmak suretiyle amaçlarına ulaşmışlardı.

-İnanır mısınız Hatice Hanım, gönüllü bireyin kimi melekelerinin de donörde geliştiği gözlemlenmiş.

O sırada masaya dolu bir termos koyan garson,

-Ülen gevur neler yapıyo be! diye kaçırdı ağzından.

Garsona anlamamış gibi bakan Hatice Hanım, “Burada benzer şeyleri yapmak ne kadar imkânsız,” dedi. “Hele bu gelişmemişlikle.”

Rezzan Hanımsa yakın zamanda aynı şeyi burada da yapmayı deneyeceğini söyledi Hatice Hanım’a. İşte bu güzel haberdi.

-İlk gönüllü ben olurum o zaman, dedi Hatice Hanım küçük bir kahkaha atarak. Rezzan Hanım da gülmüştü ama Hatice Hanım espri yapmıyordu, muhatabının tepkisini ölçmek için söylemişti bu sözü.

-1

Hatice Hanım, Kemal Bey’e hayran kalmıştı, aydınlık bir zihin, kararlı bir irade, bilime, gelişmeye adanmış bir hayat.

Kemal Bey, ülkenin ilk zihin transferi operasyonunu yakın arkadaşının özel kliniğinde gerçekleştirecekti. Hatice Hanım, intibak, moral takviyesi ve bilgi desteği gibi konular için klinikten çıkmıyordu neredeyse. İzinler, imzalar da tamamlanmak üzereydi. Bu yorucu mesaiye rağmen Hatice Hanım’ın keyfi gayet yerindeydi. Artık geceleri sonsuz bir hayatı düşleyerek kolayca uykuya dalabiliyordu.

0

Hatice Hanım, operasyon günü kliniğe geldiğinde kendisini dinlenme odasına alarak, derin derin nefes almasını tavsiye ettiler. Yeşil ameliyat elbisesini giydiren hemşire yanından ayrılmıyor, sürekli onu izliyordu. Doktorlar ve ameliyathane hazırlanınca hemşire Hatice Hanım’ın koluna girdi. Nedense temkinli adımlar atıyordu Hatice Hanım, hâlbuki hem geleceğinden memnun hem de bilime sağladığı katkı sebebiyle gururluydu.

Merdivenden çıkarken son basamağa adımını yarım attı. Neredeyse yüz üstü sahanlığa kapaklanacaktı ki hemşire önüne geçip tuttu.

-İyi misiniz?

-Çok iyiyim, merak etmeyin, sakarlık sadece.

Sahanlıktan dönüp kalan merdivenleri çıkmak için hemşireyi çekiştirdi. Son basamağa gelince, bu sefer adımını tam atmasına rağmen diğer bacağı hemşirenin ayağına takılıp arka üstü düşüp yuvarlandı.

Kafasını duvara çarpmasıyla ruhunu oracıkta teslim etti Hatice Hanım.

Yakup Bey Selamlar,

Kurgu şemasını beğendim. Biçim de bu şemadaki bir öyküye yakışmış. Hızlı ilerlemiş. Bazı noktaları ağırlaştırılabilir. Örneğin -4. basamağın son cümlelerinden perde açılabilir. Burası öykünün temellendiği yer. ''Hatice Hanım'' ifadesi çok sık geçiyor. Bilinçli de olsa bilinçsiz de yapılmış olsa çok fazla ve beni okurken tırmaladı. Öykünüzü okuyunca Dino Buzzati'nin güzel bir öyküsünü hatırladım. ''Yedi Kat'' isimli öyküsü. Okudunuz mu bilmiyorum ama okumadıysanız muhakkak öneririm. Öykünüzle bir çok açıdan paralel noktalar var. Başka bir açıyı da siz yakalayabilirsiniz. Kitabın İsmi Tanrıyı Gören Köpek. Bir şey daha söyleyecektim ama hatırlamadım şu an, hatırlarsam söyleyeceğim. Ellerinize sağlık

selamlar, yorumlarınız ve katkılarınız için çok teşekkür ederim. eleştirilerinizde kesinlikle çok haklısınız. bahsettiğiniz kitabı okumadım, umarım yakın zamanda okurum.

çok güzel giriş

çok güzel.

bu son cümle çok güzel. sanki intihar eden herkes böyle düşünüyor, bir an için hayatı donduracağım, bir şeyler düzelecek insanlar beni daha çok sevecek ve ben o güzel noktadan hayata devam edeceğim.

Hakikaten çok insani bir konu bu, insan bu gerçek karşısında bir şekilde kandırıyor kendini

keşke rujunu allığını falan tazeleseymiş, rimel kuruyan bir şey tazelenirse ucube bir şey oluyor :P

Bunu yeni öğrendim:)

tazelenmez, belki silinip yenilenebilir. tekrar etmemesi için açıkladım :P

bu cümleyi sevdim

teşekkür ederim

:)

mawtini dinlemeye başlamıştım öyküyü açarken

:)

biraz uzatılabilir bu paragraf diye düşündüm

Bu kokoşlar bu kelimeyi kullanmazlar sanırım. Daima ilerici olduklarından... :)

:) bu yorumu bekliyordum, lakin vazgeçemedim bu kelimeden

güzel bir tasvir

merhabalar, gecikmiş bir yorum olacak kusura bakmayın. Hatice hanımın ölüm korkusu yerine sonsuzluk arzusu verilmiş öyküde, son cümlede aslında korktuğu şeyin ölüm olduğunu anladım açıkçası, genel olara güzel bir kurgu ve Hatice hanımın tasviri güzel verilmişti, elinize sağlık.

Merhabalar, estağfurullah kusur yok. Yorumlarınız ve vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Bu arada ihsan oktay anarı okudum ve gerçekten hayran kaldım, vesile olduğunuz için ayriyeten teşekkür ederim

sevmenize çok sevindim, daha önce tavsiye ettiğim arkadaşlardan ilk kitabı bitirmeyenler çok olmuştu :)

Merhaba Yakup Bey, kurgunuz güzeldi, karakteri de çok nokta atışı özellikler üzerinden vermişsiniz, insanın gözünde canlanıyor :) Ama çok kısa geldi bana öykü. Sondaki ironinin gücünü artırmak için Hatice Hanım'ın ölüm korkusunu daha fazla belirtmek, hayatının daha fazla alanına yaymak gibi yöntemler kullanılabilir bence. Kaleminize sağlık

Merhaba Hacer Hanım, yorumlarınız için çok teşekkür ederim. eleştirinize hak veriyorum, üzerinde daha fazla durmam gerekirdi bazı hususların . tekrar teşekkür ederim :)

yakup bey merhaba, öykünüzü ben de gerçekten beğendim. atmosferi güzel kurmuşsunuz. ironinin dozu da yerindeydi. bana abdulrazak gurnah sessizliğe hayranlık kitabını hatırlattı bu ironi. sıkı bir dilinizin olması ve güçlü tasvirler yapabilmeniz yönünden de benziyorsunuz bence. sadece zihin aktarımının ingilterede gerçekleşen kısmı ve buraya taşınması kısmına tam ikna olamadım hızlı gelişti. belki o yönden kuvvetlendirilebilir. kaleminiz kavi olsun

merhaba beyza hanım, yorumlarınız için çok teşekkür ederim. dediğiniz yazarı bilmiyordum, bakacağım. çok sağ olun

Merhabalar. Böyle bir son beklemiyordum. Şaşırtıcı ve güzel olmuş. Kurguyu çok beğendim. Karakterler ve söyledikleri tam bir bütündü. Sadece Hatice Hanımlar azaltılabilir mi, diye düşündüm. Kaleminize sağlık.

merhabalar, yorumlarınız ve katkılarınız için çok teşekkür ederim. hatice hanım'ları azaltma konusunda kesinlikle haklısınzı