Görev : Hatice Hanımın, zihnini yeni bir bedene aktarmak için gittiği klinikte başına hiç beklemediği bir olay gelir.Bu cümleden hareket eden bir kurgu yazacaksınız.
BAŞKA BİR YAŞAM MÜMKÜN
Keşke her şey başladığı gibi devam etse…Hatice Hanım’a bu sözleri söyleten yaşanmışlığın getirdiği pişmanlıktı. Evet yirmi yıl sonra ilk defa bugün pişmanlık hissetmişti.“Sen de çok değiştin, artık eski Hatice değilsin.” demişti kocası.
Tam kırk sekiz saat yirmi üç dakika önce. Aslında bu cümleyi son beş yıldır ara ara söylüyordu. Fakat onun yıllar yılı aynaya bakmaya fırsatı olmamıştı. Çocuklar doğurdu,okula gönderdi. Kocası iş toplantılarına, o veli toplantılarına gitti. Çocukların okulu ile ilgilendiği yetmiyormuş gibi hafta sonu da kursları vardı. Oğlunu baleye kızını futbola götürüyordu. Evet bu işte bir terslik vardı. Tıpkı evliliğinde olduğu gibi. Fakat kafaya takmadı, Hatice Hanım. Tüm sorunları usulca halının altına süpürdü. Yüzleştiği zaman o sorunları tek başına yükleneceğini ve altında ezileceğini çok iyi biliyordu. Oğlu yıllar sonra dans yarışmalarında derece yapmaya başladı. Kızının oynadığı futbol takımı ise birinci lige yükseldi. Kendini kızına özenirken buldu. Utandı. Salondaki yüzlere baktı. Kimse onunla ilgilenmemesine rağmen müthiş bir utanç duydu. On saniye içerisinde anneliğini sorguladı. Eleştirdi. Bir kez olsun kocasının, babalığı hakkında düşünmediğini fark etti. Oysa ki kocası, kendisinde sürekli eleştirilecek bir şey bulurdu. Kızı gibi olsaydı eğer… Kızı gibi hırçın olabilseydi her şey çok başka olabilirdi. Hakkını savunurdu. Şimdi ise o iş kızına kalmıştı. Gençliğin de verdiği ateş ile babasına ağzına geleni söylüyor susturmak yine ona düşüyordu.
Çocukluk aşkım dediği adamı yıllarca beklemişti. Okuluydu, askerliğiydi, işiydi derken nihayetinde evlenmişlerdi. Başlangıçta her şey çok güzeldi. Sonra çocuklar oldu. Kocası işleri büyütmüş eve zaman ayıramaz olmuştu. İyi bir ev, pırlanta gibi iki çocuk ve çok çalışkan bir kocası vardı. Çevresindeki kadınlar onun hayatını kıskanır o da onların özgürlüğüne imrenirdi. Evet özgürlük! Kimsenin, kocasının ona yaptığı muameleden haberi yoktu. Kendisini, kendi evinde hapis gibi hissetmeye başladı.
Hatice Hanım tam bir şey diyecek olsa kocası işlerin yoğunluğunu bahane ederdi. Bahaneler bahaneleri doğurdu. Kocası ile arasındaki son kalan görünmez ip de kopmuştu. Çocukları büyümüş kendi yuvalarını kurmuştu.Yıllar sonra ayna karşısına geçti. Bedenini inceledi. En son ne zaman şık bir döpiyes giyip davete gittiğini düşündü. Zihnini zorladı. Kocasının onu; seyahat valizini hazırlamadığı için ya da tatile gittikleri otelde güzel ve çekici kızları gösterip;” Kadın dediğin böyle olur!” diye aşağıladığı günler geldi aklına ama bir türlü en son ne zaman hazırlanıp davete gittiğini anımsayamadı.
Bedenine baktı. Yıllar ondan çok şey alıp götürmüş yerine yenisini getirmişti. Beyazlayan saçlar, yağ bağlamış göbek, kaz ayakları ve daha bir sürü şey. Gençliğinde annesi her gün incecik belini ölçer, bir santim kalınlaşsa korseler giydirirdi. O zamanlar kadın olmanın yolu eş olmaktan geçiyordu. Eş olabilmek için de kendini bir erkeğe beğendirmen gerekiyordu. İstisnasız tüm kadınlar korse giyer, topuklu ayakkabıları ve balon gibi elbiseleri ile davetlerde süzülürlerdi. Kendilerine eziyet ettiklerinin farkında değillerdi. Hepsi iyi bir eş olabilmek daha doğrusu iyi bir koca bulabilmek içindi. Dahası evli kadınların kocalarının karşısına makyajsız çıkması intiharla eşdeğerdi. Öyle ki kocaları uyuduktan sonra gizlice banyoya gider, saçlarını bigudiye sarar, takma kirpiklerini çıkartır, makyajını siler, kaşlarının sağ ve sol taraflarına bant yapıştırmak suretiyle derilerinin sarkmasını önleyeceklerini düşünürlerdi. Son olarak da yüzlerine maske yaparlardı. Usulca odaya girerler, pencerenin pervazını içeriye gün ışığı girecek kadar yukarı kaldırır ve uykuya dalarlardı. Yine o kadınlar; gün ağarması ile beraber hızlıca yataktan kalkardı. Maskesini siler, makyajını yapar, bugidilerini açar ve usulca yatağa yatarlardı. Böylelikle kocaları uyanmadan onlar için hazır olurlardı. Beden bir kadının en büyük hazinesi ve onu korumak da yegane vazifesiydi.
Şimdi işler daha da kolaylaşmıştı. O zamanları düşününce günler sonra yüzünde bir tebessüm belirdi. Bedenini değiştirerek kocasını da değiştirebileceğini ümit etti. Hatta bundan emindi. Daha önce birçok kadın bunu yapmıştı. Eski güzel günlere dönmek için her şeye değerdi. Aynada yağdan sarkan göbeğine baktı. Yıllar süren savaşın sonuna gelmişti. Adını dahi konduramadığı psikolojik bir savaştı bu. Kocasının onu, işinin yoğunluğu bahanesi ile sürekli geçiştirdiği, evin ve çocukların sorumluluğunu üzerine yıktığından beridir geceleri bugidi sarmaz olmuştu. Bantları çıkarmasıyla da yüzünde sarkmalar meydana geldi. Sonra botoks diye bir şey icat ettiler fakat onun derdi sadece yüzü değil tüm bedeniydi. Teknoloji çok gelişmişti gelişmesine ama bu hak yalnızca elli yaş üzeri insanlara veriliyordu. Bütün bedeni değiştirmek daha doğrusu başka bir bedende tekrar doğmanın yaşıydı elli. Bu işlemle sanki insanlığın yaşını elliye sabitlemişlerdi. Genelde kadınlar yaptırıyordu. Sokaklar kollarında yirmilik kızlar olan yaşlı beylerle doluydu. Sıra ondaydı. Karar vermişti bedeninden kurtulacaktı. Hemen telefona sarıldı. Arkadaşının verdiği numarayı çevirdi.
-İyi günler burası Başka Bir Yaşam Mümkün Kliniği buyrun size nasıl yardımcı olabilirim?
Telefonun diğer ucundan gelen ses genç bir kadına aitti.
-Gerçekten de başka bir yaşam mümkün mü ?
Mümkündü. Hatice Hanım bir saat olmadan evden çıktı. Taksiye atladı ve şoföre adresi tarif etti. Yol boyunca geride kalan hayatını düşündü. Doktora gittiği ilk günü, yeme bozukluğu teşhisi konulduğu geceyi düşündü. Tüm gece sabaha kadar mutfakta reçel kaşıklamıştı. Kocasının seyahatten dönmesini bekleyerek. Kocası o gün ve diğer günler seyahatten dönmedi. İlk üç gün yalnız kalmak onun için de iyi olmuştu aslında. Bedeni ile ilk defa o gün barışmıştı. Gönlünce yedi sonra aynaya koştu. Yedi ve aynaya koştu. Yedi ve aynaya…
Bu barışıklık çok uzun sürmedi. Kocasının da etkisiyle içten içe üzülüyordu. Sonra da bir daha aynaya bakmadı. Kocasının eleştirilerine kulak tıkamayı denedi. Bedeni için var olmadığını, bedeninden daha ötede bir kadının var olduğu gerçeğini kocasına kanıtlamakla geçti yılları. Yıllar kocasından pek bir şey götürmemişti halen yakışıklıydı. Sadece saçları dökülmüş yerine saç ektirmişti. Eskisinden de daha gürdü saçları. Vücudu da halen diriydi. Belki de bu yüzden onu beğenmiyordu. Olacak olan olmuştu. Yola çıkmıştı bir kere. Bedeninden ve kocasının yaşattıklarından kurtulacaktı.
Kliniğin kapısına vardığında dikkatini tabela çekti. Neon ışıklı harflerle kocaman Başka Bir Hayat Mümkün yazıyordu. İçeri girdiğinde ise; buna inanan onlarca kadın ve iki üç erkek gördü. Kadınların çoğu elli yaş üzeriydi. Hepsinin fiziksel bir kusuru vardı. Evet kusur. Buraya telefon ederek kabullenmişti bu kelimeyi o ve diğerleri. Onlar kusurluydu. Çoğunun parmağında yüzük vardı. Belli ki onlar da kocalarını memnun etmek ve evliliklerini kurtarmak için buradalardı. Erkeklere baktı. Parmaklarında yüzük yoktu. Sıskaydılar. Saçları dökülmüştü. Başka da bir kusur göremedi. Onların neden burada olduğunu sorguladı. Çok geçmeden yanıtını bekleme salonunda köşede oturan kadından aldı. İkisinin de yıllarca sigara ve alkol tüketmekten iç organlarında hasar oluşmuştu. Hatta derilerinde kahverengi lekeler belirmişti. Daha sağlıklı ve genç bir bedene sahip olmak için bu kliniğe gelmişlerdi. Bir hikaye dinler gibi dinledi o kadını. Kocasının burada o erkeklerin yerinde oturduğunu düşünemedi. Yarım saat sonra ismi okundu.
- Hatice Hanım hazırsanız sizi içeriye alalım.
Neye hazırdı? Doğru muydu bu yaptığı? Pişman olur muydu? En iyisi derin bir nefes almaktı. Sakin olmalısın. Beklediğin buydu. Artık kocanın ve diğer insanların iğreti bakışlarına maruz kalmayacaksın. Kaç kişiye nasip olur bu yaşta bu güzellik? Güzellik? Orasını hiç düşünmemişti. Bir saat içerisinde genç ve güzel bir kadının bedenine sahip olacaktı. Zayıf olacaktı her şeyden önce. İstediğini yiyebilirdi. Göz rengini,tenini, parmaklarının uzunluğunu, belinin inceliğini her şeyi kendi seçebilecekti. Çirkin olması mümkün müydü?
- Hazırım.
Bir saat sonra…
- Alo? Alooo ? Sesimi duyabiliyor musunuz?
- Evet duyuyorum. Siz kimsiniz?
- Ben Başka Bir Yaşam Mümkün Kliğini’nden arıyorum. Sekreter Yeliz.
- Ne, başka bir yaşam mümkün mü? Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? Nereden buldunuz numaramı? Hadi kardeşim hadi hadi kapatıyorum.
- Durun beyefendi karınız…
- Nolmuş karıma?
- Bir komplikasyon gelişti.
- …
- Karınız bugün buraya gelmişti. Bedenini değiştirmek için.
- Bedenini değiştirmek için mi? Kendisi nerede? Onu verin telefona!
- Haberiniz yok muydu efendim?
- Yoktu tabi! İş seyahatine gitmiştim. Uçaktan yeni indim ben.
- Anlıyorum efendim. Şöyle ki karınız beyaz ten istemişti. Fakat…
- Fakat ne?
- Siyahi oldu efendim.
- Neee?!
- Lütfen sakin olun. Makineye girdiğinde daha önce hiç olmayan bir arıza oldu. Biz de anlamadık. Çok çook özür dileriz. Maalesef şu an için hatamızı telafi edemiyoruz. Karınız yarım saat içinde uyanacak. Uyandığında yanında olmanız onun için iyi olur diye düşündük. Adresi veriyorum size
Yarım saat sonra…
Hatice Hanım’ın kocası yol boyu karısını düşündü. Daha doğrusu eski karısını. Şu an nasıl bir kadınla karşılacağını bilmiyordu. Neden böyle bir şey yapmıştı ki? Aklı almıyordu. Boyunca çocukları vardı. Allah bilir komşular ayartmıştır onu. Ne zamandır planlıyordu bunu? Evde olmadığı bir anı mı beklemişti? Aklında bunca soru varken nasıl destek olacaktı ona? ‘’ Olsun hayatım ben seni her hâlinle seviyorum. Teninin ne renk olduğunun, bedenin, hiçbir şeyin önemi yok. Ben senin ruhuna aşık oldum.” mu diyecekti? İç sesi konuşmayı bitirince beyninden vurulmuşa döndü. Nasıl olur da bunları es geçmişti. En son ne zaman karısına bu cümleleri söylemişti anımsayamadı. Karısına kızamadı. Onu bu yola sevk eden kendisiydi. Yaşattıklarının telafisi olmalıydı. Belki de hiç bu kadar utanmamıştı. Koşa koşa kliniğin kapısından içeri girdi. Sekreteri buldu. Onu karısının odasına götürdü. Usulca kapıyı açtı. İçeride yatan karısı değildi. Yabancı bir kadındı. Kapıyı kapatacak oldu. Yolda düşündükleri aklına geldi. Karısına hayatı boyunca destek olmakta hep eksik kalmıştı. Şu an hiç olmadığı kadar onun desteğine ihtiyacı vardı. Yatağın yanına oturdu. Odayı inceledi. Odada hiç ayna yoktu. Yeni karısının örgülü siyah saçlarını okşadı. Karşısında güzel, zayıf, narin bir genç kadın yatıyordu. Siyah İnci gibi, diye düşündü.
Hatice Hanım yavaş yavaş kendine geliyordu. Kocasını başucunda görünce şaşırdı. Üzerinde bir ağırlık hissediyordu. Çok yorgundu. Ağzından sadece bir cümle döküldü.
- Bana kızmadın değil mi?