Öykünün ilk hâli
https://docs.google.com/document/d/17q_8RSA--N8MP41eFa4aZBuh8xz3sfIpX4v2ez6O_YQ/edit
ECRANLARIN ZAMAN YOLCULUĞU
01 Ecran / Sene 2020
Kentsel dönüşüm için yıkılan evlerin arasından geçip parka geldim. Bir banka oturmuş rengârenk ağaçları seyrederken ılık bir rüzgâr okşuyordu yüzümü. Yerdeki küçük su birikintilerine düşen yapraklar denizin üzerinde dans eden gemileri andırıyordu, karşıdaki oyun parkında oynayan çocukların cıvıltıları, sonbahara ilkbahar havası katan kasımpatılar gibiydi ve karşı bankta oturan ihtiyar teyze, yorgun ama derin bakışlarıyla ayrı bir tablo olmayı hak ediyordu…
Kışlık bir paltoya ihtiyacım vardı ve teyzenin paltosu çok hoşuma gitti. Otantik, farklı ve sade. Tam aradığım gibi. Bu kadar duygusal düşüncelerden paltoya nasıl geçtim bilmiyorum. Hayret bir şeyim doğrusu. En fazla bu kadar romantik kalabiliyorum işte. Nereden aldı acaba? Sorsam söyler mi? Bana da yakışır hani, eminim çok güzel durur üstümde. Öyle güzel ki yıllarca aynı paltoyu giyebilirim, her yaşta giyilebilir. Hatta yaşlanınca da giyerim. Bu teyze gibi paltomla bir banka oturur, derin bakışlarımla etrafı seyrederim.
02 Ecran / Sene 2065
Köysel dönüşüm için yıkılan binaların arasından geçip parka geldim. Oyun parkında oynayan çocukların cıvıltıları sonbaharın hüzünlü tablosuna biraz neşe serpiştirerek hüznün de neşenin de geçici olduğunu hatırlatıyor ve karşı bankta oturan teyze, yorgun ama derin bakışlarıyla ayrı bir tablo olmayı hak ediyor.
Paltosu da güzelmiş teyzenin. Bu kadar duygusal düşüncelerden nasıl oldu da paltoya geçtim hayret doğrusu, bir türlü mütemadiyen romantik kalamıyorum. En fazla iki paragraf sürüyor romantikliğim. Teyzenin paltosu tıpkı babaanneminkine benziyor, hatta aynısı, apaynısı. Nereden aldı acaba? Aynısından ben de bulabilir miyim? Babam, babaannemin paltosunu giymeme izin vermiyor, çünkü babaannem paltosunu çok severmiş ve kimseye giydirmezmiş. Eğer bana verirlerse hatırasına ihanet olurmuş. Babaannemin boş evinde öylece duruyor. Bu teyzede olduğuna göre ben de aynısını bir yerlerde bulabilirim. Ben de babaannem gibi yıllarca giyerim. Ama ben onun gibi yapmam, başkalarının giymesine izin veririm. Torunlarım da isterlerse istedikleri zaman giyebilsinler.
01 Ecran
Çekinerek teyzenin yanına gittim.
-Merhaba teyzecim.
-Merhaba.
-Şeyy… Çok affedersiniz, rahatsız ediyorum ama üzerinizdeki palto çok hoşuma gitti. Benim de kışlık palto almam gerekiyor şehirdeki bütün mağazalara baktım, internette bakmadığım site kalmadı fakat böylesini görmedim. Sizin paltonuz tam istediğim gibi çok güzel, gayet sade, üstelik çok otan…
Ben art arda cümleleri sıralarken teyze suratıma “Bana ne bütün bunlardan,” der gibi bakınca lafı çok uzattığımı anlayıp hemen sadede geldim:
-Şeyyy… Aslında sadece nereden aldığınızı soracaktım.
-Almadım, dedi. Sonra kafasını başka tarafa çevirdi.
Bir şey diyemedim. Sessizce oradan ayrılacaktım ki “Almadım, kendim diktim,” dedi ve devam etti “Özel bir palto bu, hiçbir yerde bulamazsın. Aynısından sadece bir tane daha var. Onu da kıymetini bilecek, hakkını verecek birisine vermek istiyorum,” dedi yanındaki çantayı göstererek.
Sonra paltosunun iç cebinden bir defter çıkarıp “Adını, soyadını söyle, kayıt defterine kaydedeceğim,” dedi. Söyledim. Sonra sağ cebinden buruşuk bir kâğıt çıkardı. Kâğıdı açtı, içinde çiçek tohumuna benzeyen küçük bir tohum vardı. Tohumu kâğıdıyla birlikte bana uzattı “Eğer bu paltoyu hak edecek kişi sensen elindeki tohum filizlenmeye başlar ve defterdeki ismin yeşil renk olur” dedi. “Tamam,” deyip teyzenin yanına oturdum. Biraz sonra “Bak,” diyerek defteri gösterdi. Kurşun kalemle yazdığı ismimin rengi yeşile dönmüştü. Hemen kâğıdı açıp baktım, gerçekten de tohum filizlenmeye başlamıştı. Teyze çantadan paltosunun eşini çıkardı ve bana verdi. “Bu paltoyu giyip sonra tohumu eline alıp Tohumlar çiçek açsın dersen geleceğe yolculuk yapabilirsin. Kayıt defterini de al. Bu defter içine yazdığın sorularını cevaplayacak ve yolculuk yaptığın tarihleri kaydedecek.” dedi. “Tamam,” deyip paltoyu giydim. “Eğer başkalarına anlatırsan paltonun özelliği kaybolur,” dedi. “Peki,” deyip teyzenin elini öptüm ve oradan ayrıldım.
02 Ecran
Eve geldim. Bizimkiler bir yere gitmek için hazırlanıyordu. “Bu akşam halanlarla babaannenin evinde buluşacağız, haydi sen de hazırlan,” dedi annem. Buna çok sevindim. Hemen odama geçip üstümü değiştirdim. Babaannemin evine gitmeyi çok seviyorum. Onun kitaplarını okumak, eşyalarını karıştırmak çok hoşuma gidiyor. Bir fırsatını bulursam günlüğünü de okumak istiyorum. Zira artık merakımı bastıramıyorum.
Babaannemin şehrin dışındaki yıllardır hiç değişmeyen, aynı şekilde duran evine geldik. Enişteler sobayı yakmış, halamlar sofrayı hazırlamışlar. Aslında babaannemler zamanında doğal gaz varmış ama babaannemle dedem sırf nostalji olsun diye evlerine soba kurmuşlar. Sanki olacakları önceden sezmişler gibi. Zira artık ülkedeki doğal gaz kesilecekmiş evler ya sobalı ya da kaloriferli olacakmış üstelik apartmanlar yıkılıp yerine müstakil evler yapılacakmış. Buna da köysel dönüşüm diyorlar.
Eve girer girmez kitaplığın önüne geçtim ama aklım babaannemin yatak odasında duran günlüğündeydi. Babam yanıma gelip “Babaannenin eşyalarını karıştırmak yok!” dedi. Babama ters ters bakıp “Off. Tamaam,” dedim.
01 Ecran
Vitrin camlarında kendime bakarak yürüdüm. Palto çok güzel duruyordu üstümde. Ama güzelliğinden ziyade özelliğini merak ediyordum. Zaman yolculuğu… Teyzeye hiç şüphe etmeden inandım. Neden olmasın ki? Bir camiye girdim, namaz vakti olmadığı için kimse yoktu. Zaman yolculuğuma buradan çıkabileceğimi düşündüm. Çok heyecanlıydım. Cebimden tohumu çıkarıp Tohumlar çiçek açsın dedim. Birden tohumun içinden bir sürü tohum çıkıp etrafa saçıldı ve tohumlar filizlenip çiçek açtı. Açan çiçekler yıldız gibi parlıyordu. Sonra kendimi daha önce görmediğim bir odada buldum. Bir yatak odasıydı burası. Yatağın yanındaki şifonyerde çerçeveli bir fotoğraf vardı. Fotoğrafta bir adamla bir kadın vardı ve evet, fotoğraftaki kadın bendim. Yaşlanmışım, çökmüşüm, üstümde yine bu palto vardı. Demek ki burası benim evim. İçerden sesler geliyordu. “Kimlerin sesi acaba? Çıksam beni görürler mi?” diye düşünürken kayıt defterini hatırladım.
İlk sayfasını açtım 01 ECRAN. ZAMAN YOLCULUĞU 2020 yazıyordu. Bu yazının altına sorularımı yazdım “Hangi yıldayız? İçerdekiler kim? Beni görebilirler mi?” Sayfada SORULAR KAYDEDİLİYOR… yazdıktan sonra cevaplar çıktı 2065 YILINDASIN. İÇERDEKİLER ÇOCUKLARIN VE TORUNLARIN. SENİ GÖREMEZLER.
Artık rahat hareket edebilirdim. Çıkmak için odanın kapısına yaklaşmıştım ki ayağım takıldı ve odanın kapısının içinden geçip pat diye hole düştüm. Demek zaman yolculuğunda Kespır gibi kapılardan, duvarlardan geçebiliyordum. Seslerin geldiği odaya gittim. İçerde üç kadın, üç adam ve beş çocuk vardı. Çocuklardan bir tanesi kitap okuyordu. Kayıt defterine “Hangileri benim çocuklarım?” yazdım. SORULAR KAYDEDİLİYOR… yazdıktan sonra MASANIN BAŞINDAKİ KADIN BÜYÜK KIZIN, ONUN SAĞINDAKİ KÜÇÜK KIZIN, MASANIN DİĞER BAŞINDAKİ OĞLUN yazdı.
Biraz sonra oğlum kitap okuyan çocuğa seslendi “Ecran, haydi kızım yemeğe gel.” Ne? Ne diyor bu? Kızına benim adımı mı koymuş? Bu ne klişe, bu ne saçma bir hareket? Büyük kızım “Ecran’ın ismini koyduğunda annem ne kadar kızmıştı hatırlıyor musunuz?” dedi. “Hatırlamaz mıyım? Eşek sıpası koyacak başka isim mi bulamadın? Milyonlarca isim dururken babaanne ismi koymak nedir, deyip terliğiyle de iki tane indirmişti.” dedi oğlum gülerek.
02 Ecran
Yemekten her zamanki gibi erken kalktım. Bizimkiler muhabbeti koyulaştırınca fark ettirmeden babaannemin odasına seğirttim. Günlüğün yerini daha önce keşfetmiştim. Şifonyerin çekmecesinden çıkardım. Heyecanla sayfaları karıştırmaya başladım. 2019-2020 tarihlerinde yazılmış. Bir yerde “Paltonun sırrını saklamakta zorlanıyorum,” yazmış. Ne sırrından bahsediyor acaba? Biraz daha gerilere gittim. Okuduklarım karşısında şok oldum. Meğer paltonun sırrı zaman yolculuğuymuş, yani babaannem paltosuyla zaman yolculuğu yapabiliyormuş. Üstelik parkta gördüğü bir teyzeden almış paltosunu. Bu, bana parkta gördüğüm, babaannemin paltosunun aynısından giymiş olan teyzeyi hatırlattı. O teyze bu teyze mi? Yok artık. Daha neler. Ama bu nasıl olabilir?
Odanın kapısından kafamı çıkarıp baktım, gelen giden yoktu. Birbirine karışan kahkaha seslerine bakılırsa benim yokluğumun da farkında değillerdi. Kapıyı yavaşça örtüp gardıroptan paltoyu çıkardım ve giydim. Cebine baktım, babaannemin günlüğünde bahsettiği tohum duruyordu. Çok heyecanlıydım. Derin bir nefes alıp Tohumlar çiçek açsın dedim. Tam da günlükte okuduğum gibi tohumun içinden bir sürü tohum etrafa saçıldılar ve içlerinden rengârenk çiçekler çıkıp yıldız gibi parladılar. Sonra söndüler ve kayboldular. Ama ben hâlâ aynı yerdeydim. Babaannemin odasında. Odanın kapısını açıp baktım. Her şey aynıydı. İçerden bizimkilerin sesleri geliyordu. Tekrar denedim, yine tohumların içinden çiçekler çıkıp parladılar ve söndüler. Yine aynı yerdeydim. Olmuyordu. Bir şeyleri eksik mi yapıyorum diye tekrar günlüğe baktım. Hayır, her şeyi tam yapıyordum. Tekrar tekrar denedim. Olmadı, olmadı…
01 Ecran
Evlatlarım muhabbeti koyulaştırdılar. Aralarındaki muhabbet hoşuma gitti. Maşallah güzel yetiştireceğim demek ki. “Annem internette vakit geçirmemize ne kadar kızardı değil mi?” dedi küçük kızım. Büyük kızım da onu tasdik ederek “Evet. Babama şikâyet ederdik sadece bir saat izin veriyor diye, babam da hanım niye bir saat izin veriyorsun yarım saat yeterli derdi bizi kızdırmak için” dedi. Aferin, çok iyi yapıyormuşum. “O zaman internetsiz yaşam düşünemezdik. Kim derdi ki internet dünyadan silinecek diye” dedi oğlum. Nee? İnternet dünyadan silinmiş mi? Büyük kızım “Ama annemle babamın köysel dönüşümü görmelerini çok isterdim” dedi. Köysel dönüşüm mü? Benden sonra neler olmuş dünyada? Pardon unuttum, henüz olmadı. Yani neler olacak dünyada?...
Adaşım olan torunum yemekten beri ortalarda görünmüyor. Nerede acaba? Nihayet gelinim yokluğunu fark etti ve “Ecran nerede?” diye sordu. Çocuklarım telaşla birbirlerine bakıp “Eyvah! Günlük! Palto!” diyerek koştular. Ben de peşlerinden gittim. Ecran üstünde benim paltomla yüzüstü yatağa yatmış ağlıyordu. Babası yanına gidip “Kızım. Neyin var? Ne oldu?” dedi. Ecran kafasını kaldırıp ağlayarak “Olmuyor. Olmuyor. Zaman yolculuğu yapamıyorum…” dedi. Babası “Kızım, tamam sus. Okuduklarını söylememelisin,” deyince sinirlendi ve daha çok ağlayarak “Hepiniz biliyorsunuz değil mi? O yüzden yıllarca sakladınız bu günlüğü. Hepiniz yaptınız zaman yolculuğu. Söyleyin! Hadi itiraf edin!” diye bağırdı. Annesi “Kızım neden bahsediyorsun sen? Rüya mı gördün?” dedi. Halaları telaşla Ecran’ı susturmaya çalıştılar ama hiç susacağa benzemiyordu. “Anne, babaannemin günlüğünü okudum. Bu palto sırlı palto. Bununla zaman yolculuğu yapılabiliyormuş ama ben yapamıyorum. Olmadı. Neden olmadı?” dedi. O, bu sırrı açıkladıktan kısa bir süre sonra minik Ecran’ın üstündeki palto hızlı bir şekilde epriyerek parçalandı. Kızlarım ve oğlum “Ah Ecran. Ne yaptın kuzum?” diyerek ağladılar. Ben hiç üzülmedim. Ben dünyadan göçtükten sonra paltom yaşasa ne, yaşamasa ne…
Ama Ecran’ın dediği gibi çocuklarım paltonun sırrını biliyorlar mıydı? Onlar da zaman yolculuğu yapmışlar mıydı? Bunu kayıt defterine sordum. Yine SORU KAYDEDİLİYOR… yazdıktan sonra DİĞER SAYFALARA BAK yazdı. İkinci sayfaya baktım 01 ECRAN’IN EŞİ. ZAMAN YOLCULUĞU 2023, üçüncü sayfaya baktım 01 ECRAN’IN BÜYÜK KIZI. ZAMAN YOLCULUĞU 2033, dördüncü sayfada 01 ECRAN’IN KÜÇÜK KIZI. ZAMAN YOLCULUĞU 2033, beşinci sayfada 01 ECRAN’IN OĞLU. ZAMAN YOLCULUĞU 2033 yazıyordu. Demek zamanla hepsi de benim günlüğümü okuyacaklar ve zaman yolculuğu yapacaklar bu defter de hepsini kaydedecek. Ama kimse birbirine anlatmadığı için palto bugüne kadar gelebilecek.
Peki minik Ecran neden yapamadı? Bunu da kayıt defterine sordum ÇÜNKÜ PALTO İLE EN AZ 40 YIL SONRASINA YOLCULUK YAPILABİLİR, BUNDAN DAHA AZI GELECEK OLARAK KABUL EDİLEMEZ. ARTIK GELECEK ZAMAN YOK yazdı.
Uyandığımda camideydim. Zaman yolculuğuna çıktığım camide. Üstümde palto vardı, paltonun sağ cebinde tohum, iç cebinde de kayıt defteri duruyordu. Defterin ilk sayfasına baktım 01 ECRAN. ZAMAN YOLCULUĞU 2020 yazıyordu. Diğer sayfalar boştu…
Emine Ecran Çeliksu