Emekliliğinin kabul nişanesi olan metni elinde tutalı otuz yedi, Vesile’ye veda edeli otuz dört gün olmuştu. Gidememişti İhsan Bey. Yirmi gün önce kızı gelip gitmişti. Memlekete gidene kadar babasına yetsin diye yemekler yapıp okuduğu şehre dönmüştü. Önceleri gidecekmiş gibi hevesle çantasını hazırlamaya, evini toparlamaya, mobilyalarının üzerine beyaz çarşaflar sermeye başlamıştı. Sonraları hep bir bahane üreterek ötelemişti bu gidişi. Ya memlekete götürmek üzere alması gereken şeyler aklına son anda geliyor ya da evin herhangi bir köşesinde tamir edilmeden gidilemeyecek bir arıza çıkıyordu. Günleri en sevdiği tekli koltukta oturarak geçiyordu. Yıllardır işten eve geldiğinde soluklanmak, biraz olsun kafasını dinlemek için bu koltukta oturur, çeşitli kitaplarla haşır neşir olurdu.
Gidememişti İhsan Bey. Manavını değiştirmişti. Sarıkapı mahallesindeki kıraathaneye gidiyordu. kılıçlar ekmek fırınına değil yıldız ekmek fırınına gidiyordu. Neden gitmediği sorulmasın diye gideceğini söylediği herkesten tek tek kaçıyordu. Eski işyerinin bulunduğu semte uğramıyor, Vesile’nin vapurdan inip otobüse bineceği saatlerde o civarda bulunmuyordu. Vesile gidip gitmediğini sormak için birkaç kere aramıştı onu ama sonra telefonlar kesilmişti. Alışkanlıklarından kopamamıştı henüz İhsan Bey. Hala sabah 06:30’da uyanıyor 07:00’da kahvaltısını ediyordu. Fakat çıkması gereken saatte vetevden çıkamıyordu. Açıkçası çıkması da gerekmiyordu. Biraz daha fazla uyuyabilmek, günü biraz daha kısaltmak için uğraşıyor olmuyordu. Zamanın farkına vardı İhsan Bey. Meğer zaman ne kadar da yavaş akıyormuş. Bunca zamana işlerini sığdıramadığı günleri anımsıyor, hayret ediyordu.
Vakit ilerledikçe İhsan Bey içine çekiliyor, içi çekiliyordu. Yaşamı uzun bir yumağa sarılıydı sanki her yeni günle yumak biraz daha yuvarlanıp sökülüyordu. Tüm yaşanmışlığı kafasına takmaya ant içmiş gibi olan biteni hatırlıyordu. Dışarıya çıkmayı azaltmıştı, balkona çıkıyordu. Geriye dönüyor öfkeleniyor, üzülüyordu. Zamanla balkondan, salondan, yataktan vazgeçti İhsan Bey. Tekli koltuğuna oturuyor, kalkmıyor, kalakalıyordu.
İhsan Bey, gidemeyişinin 72. gününün sabahında diğer günlere nazaran farklı bir halde uyandı. Yataktan kalktı. Çay suyunu ocağın üstüne koydu. Her zaman ütülü bir şekilde dolapta asılı duran takımlarından birini çıkarıp yatağın üzerine koydu. Banyoya gidip tıraş oldu. Sakallarının nasıl bu kadar uzadığına hayret etti. Söylene söylene kahvaltısını etti, üzerini giydi. Kravatı bağlamakta biraz zorlanmıştı. Şaşırdı. “Her gün kravat bağlıyorum bir gecede unutmak da neyin nesiydi?” Tam evden çıkacakken evrak çantasını almadığını fark edip geri döndü. Evrak çantası her zaman koyduğu yerde yani vestiyerde değildi. Yatak odasına, çalışma odasına, mutfağa hatta banyoya dahi bakındı fakat bulamadı. Herhalde dairede unuttum diyerek aceleyle evden çıktı. Mahallenin bakkalı, İhsan Bey’i görüp şaşırmıştı.
-Günaydın İhsan Bey. Nereye böyle? diye seslendi.
İhsan Bey duymamıştı bakkalı. Acele adımlarla vapura yetişmeye çalışıyordu. Vapurun olduğu alana geldiğinde gözü Vesile’yi aradı. Yoktu. “Herhalde çok geç kaldım” diye düşündü. “Koskoca çanta nereye gider?” çantasını bulamayışına söylene söylene vapura bindi, arka güverteye çıkıp bir sigara yaktı, vapurdan indi. Koşar adım işyerine geldi. İçeri girer girmez Türkan Hanım’ın yanına gitti.
-Günaydın Türkan Hanım. Yahu bilseniz başıma neler geldi. Evrak çantamı burada unutmuşum sabah ara tara bulamadım. Geç kaldım tabi.
Türkan Hanım ne olduğunu anlayamamış ona bakıyor.
-Gü-günaydın İhsan Bey. Siz gitmemiş miydiniz?
-Nereye gidecektim? Memur adamın hafta içi gitmeyle ne işi olurmuş. Sen de bir alemsin Türkan Hanım. Ver hele atayım imzamı, iş güç bekler.
Türkan Hanım ne diyeceğini bilmiyordu. İhsan Bey ziyaret için gelmiş olsa başı gözü üstüne fakat bu durumda bir tuhaflık vardı. Aylar sonra takım elbisesiyle koşa koşa girmişti iş yerine. O nasıl davranacağına karar çalışırken Selman ve Tarık odaya girdiler. Hep bir ağızdan “ooo İhsan Baba gelmiş.” diye yanına gelip kucakladılar İhsan Bey’i. İhsan Bey burada neler olduğunu her gün gelip gittiği iş yerinde neden böyle tepkiler aldığını anlayamıyordu.
-Şaka mı yapıyorsunuz çocuklar? Sadece 15 dakika geç kaldım. Ne bu seremoni? diyerek hafiften çıkıştı onlara.
Selman ve Tarık da bu işte bir terslik olduğunu anladılar.
-Estağfurullah İhsan Bey. Biz sizi memlekete sanıyorduk ondan biraz şaşırdık. Kusura bakmayın. Geçin bir kahvemizi için dedi Tarık.
-Ne memleketi ne kahvesi oğlum. İşlerim var oyalama beni. Evrak çantamı gördünüz mü? diyerek masasına daha doğrusu eski masasına doğru yöneldi. Masası doluydu tabi. Yeni sahibi Dücane Bey’in masasıydı orası. Selman, İhsan Bey’i daha önce tanımayan Dücane’ye kaş göz işaretleriyle idare etmesi gerektiği söylemeye çalışıyordu fakat Dücane farkında bile değildi.
İhsan Bey masasında oturan beyefendiye kalkmasını söyleyince Selman araya girdi.
-Tabii buyrun oturun İhsan Bey. Dücane Bey size biraz müsaade eder. dedi.
İhsan Bey artık öfkelenmişti. Bu ne lakaytlıktı. Öfkeyle masasına oturdu ve evrak çantasını aramaya başladı. Bulamadıkça hiddetleniyor bir o tarafa bir bu tarafa bakıyordu sonunda
-Vesile nerede Tarık? O bilir çantamı nereye koyduğumu. diye bağırdı.
Söz Vesile’ye gelince keskin bir sessizlik oldu odada. Hemen sonra Türkan Hanım’ın hıçkırma sesi duyuldu.
-Vesile vefat etti İhsan Bey. Yirmi gün oldu. Sizi aradık fakat telefonlara çıkmadınız. Biz de memlekete gittiniz sandık, oradaki numaranızı da bilmediğimizden haber veremedik. Dedi Selman.
İhsan Bey bakakaldı. Vesile öldü cümlesi yankılanıyordu kafasında. Yirmi gün oldu. Usulca kalktı masadan. Odanın kapısını açıp çıktı. Arkasından seslenenleri duymuyordu. Yürüdü, vapura bindi, arka güverteye geçip bir sigara yaktı. Vapurdan inip iki ekmek aldı ve evine yürüdü. Üzerini değiştirmeden gidip koltuğa çöktü. Orada uyudu. Çalan telefonu dahi duymadığı derin bir uykuya daldı. Sabah yine kalkıp tıraş oldu. Farklı bir takım elbise giydi. Yine evrak çantasını aradı, bulamadı. Evden çıktı. Vapurun kalktığı yere doğru yürüdü. O saatte orada olması gereken herkes oradaydı. Gazeteci, simitçi, sabahın köründe kimsenin limon almayacağını bile bile limon satmaya çalışan çocuk oradaydı. Vesile yoktu. Vesileyi bekledi İhsan Bey. Gelmedi Vesile. Vapura bindi, arka güverteye çıkıp bir sigara yaktı, vapurdan indi. Yolunu kaybetti. İş yerini bulamadı bir türlü. Mesai saati bitince iki ekmek alıp eve döndü. Yine çalan telefona bakmadı. Yine sabah kalkıp takım elbisesini değişti. Kravatı acayip bir biçimde bağlayıp boynuna taktı. Yumruya benziyordu. Yine Vesile’yi bekledi. Gelmedi Vesile. Yine kayboldu. İki ekmek alıp eve döndü.
Feyza Nur Çalıkoğlu
Feyza Nur Hanım Merhabalar,
Duygu yüklü bir metin olmuş. İhsan Beyin unutma hadisesi, o anki ruh hali güzel işlenmiş. Bazı minik detayları çok sevdim. Mesela kravatın nasıl bağlanacağını unutuyor ama takma eylemi rutine bindiği için kravatı takmayı unutmuyor. :) Elinize sağlık.
Merhaba Derya Hanım :) çok teşekkür ederim.
ihsan bey mi :))
ya nasıl, çok şaşkınım şuan
:')
güzel bir ayrıntı olmuş. emekliliğin bu yönünü düşünmemiştim.
bu cümleyi çok sevdim
Anonim benim :) Oturum açmadan yorum yaptığımı fark ettim :)
Burada manav dışında da gitmeyi bıraktığı birkaç yerden bahsedilse daha iyi olurdu sanki
İki kere evden çıkma şeklinde kullanılmasa daha iyi olur gibi "fakat çıkması gereken saatte evden çıkamıyordu" olabilir belki ama siz bilirsiniz tabii :)
_Marked as resolved_
_Re-opened_
haklısınız olabilir bakabilirim tekrar :))
bu iki cümle virgülle bağlanabilir sanki, ne dersiniz? hatta devamındaki "olmuyor" da eklenebilir.
:)) hoşuma gitti
bu cümleyi de çok sevdim :)
bu da benim :)
"...olan biteni hatırlıyordu." olsa?
ben bazı devriklikleri seviyorum ama neden olmasın :)
Bu cümle havada kaldı biraz benim için
öykünün öncesinde unutkanlığa dair bir şey yoktu. iki buçuk ayda unutkanlık bu kadar ilerler mi? bilmediğim için soruyorum .
burada bağlaç olan da kullanılmalı yani ayrı yazılmalıydı.
de ayrı
burada kesme işaretine gerek yok. bağlaç olan da kullanılmalı.
Burayı ara cümle şeklinde yazarsanız daha iyi olur gibi
Yaa çok üzüldüm:(
bu detayı da çok sevdim
sanırım bekledi olacaktı.
Merhaba Feyza hanımcım. Öncelikle ellerinize sağlık duygulanarak okudum öykünüzü. Anlatımınız kuvvetli, kurgunuz güzeldi. Ama dili tam olarak orijinal metne benzemiyordu sanki. Bir de orijinal metinde İhsan Bey'in evde en azından bir kızı vardı diye hatırlıyorum. Yine de okurken bu beni rahatsız etmedi çünkü öykü içine çekti beni. Kaleminize sağlık
merhaba :)) yorumunuz için çok teşekkür ederim :) hikayenin dili konusunda haklısınız pek uyumlu olmadığını ben de fark ettim fakat yazdıktan sonra :') kızı kısmını da yazarken unutup son kontrolle hatırladım ve minik bir yerden ekleyeyim dedim. tekrae sağ olun :))
Merhaba Feyza Hanım. Kurgunuzu beğendim. Öykünüz akıcıydı. Ellerinize sağlık. Epey de duygu yüklüydü. Benzetmeleriniz de güzeldi. Öykünün devamı gibi hissedemedim sadece. Emeğinize sağlık. :)
merhaba Tuğçe Hanım :) yorumunuz için teşekkür ederim. devamlılık konusunda haklısınız kullandığım dil yazarın diliyle pek uyumlu olmadı.
merhaba Feyza hanım. psikolojiyle iç içe hikayeleri okumayı da yazmayı da severim. elinize sağlık. daha önce hikayenizi okuduğumu hatırlamıyorum, zamanla gelişecek bir kaleme sahip olduğunuzu gördüm. imla hatalarına biraz dikkat etmenizi rica edeceğim :)
Merhaba Hacer Hanım :) imlalar konusunda haklısınız biraz dikkatsizim ve acele geldi worde geçmek. okuduğunuz için teşekkür ederim :)
Bir kere ifadeleriniz çok güçlü bence söylemeden geçemeyeceğim. Gerçekten ince düşünülmüş bir öykü olmuş. Hiç beklemediğim bir sondu Vesile için ama anlatımınız çok iyidi. Emeğinize kaleminize sağlık
okuduğunuz için çok teşekkür ederim Yasemin Hanım :)
merhabalar feyza hanım. zorluğu kotarmışsınız gibi duruyor. anlatımınız ve cümleleriniz gayet akıcıydı. duraksatmadı beni. kurgunuz da genel olarak güzel olsa da alzheimersa ihsan bey, çok hızlı gelişmiş gibi geldi. bu da kurguda boşluk oluşturmuş. öncesinde ufak tefek unutkanlıklarından bahsedilebilirdi belki. bunun haricinde takıldığım yer olmadı. kaleminize sağlık :)
merhaba emine hanım :) alzheimerdan çok yapması gereken bir durumu reddettiği için yeni hayatıyla ilişkisini kesiyor (telefonlara bakmamak vs gibi) eski hayatına takılıp kalıyor önceleri bilinçli de olsa sonrasında bilinçsiz bir durum haline geliyor, ayrıca beklenmedik bir ölüm haberinin etkisiyle bu duruma ortaya çıkıyor gibi fakat sizin dediğiniz gibi de olabilirdi. okuduğunuz için teşekkür ederim :))