Aymak

Fatma Ünsal

Önemli bir adam olan Mühendis Bakhromkin, evde yazı masasının başında oturuyor ve yapacak bir şey bulamadığı için sıkıntılı şeyler düşünüp duruyordu. Geçen gece, arkadaşlarıyla bir balodayken, yirmi yirmi beş yıl önce âşık olduğu bir kadınla tesadüfen karşılaşmıştı. Kadın, önceleri âşık olmaktan kaçılamayacak bir afetti. Bakhromkin özellikle iri koyu mavi gözlerini ve uzun, altın gibi saçlarını çok iyi hatırlıyordu. Afet, sert görünüşü ve nadir gülümseyişiyle gururlu ve ulaşılmaz duruyordu. Fakat gülümsediğinde bütün erkeklerin ilgisini çekiyordu. Şimdiyse sönmüş gözleri ve sarı dişleriyle gevezelik edip duran sıska, yaşlı kadının tekiydi.

- Korkunç!

Bunu düşünürken masanın üzerinde duran bir kâğıda kurşun kalemle farkında olmadan bir şeyler çiziyordu.

- Sadece doğa insana bu kadar zarar verebilir. Bu güzel kadın ona ne olacağını, yirmi yıl içinde kime dönüşeceğini bilseydi, kahrından ölürdü.

Bakhromkin uzunca bir süre düşündü, sonra kâğıda baktı ve heyecanla ayağa fırladı:

- Ah muazzam! Demek ki resim yapabiliyorum!

Kurşun kalemle çalakalem bir şeyler çizdiği kâğıdın üzerinde sevimli bir kadın kafası belirmişti. Bu, yıllar önce âşık olduğu o güzel kadının aynısıydı. Elbette çizim çok iyi değildi ancak portre, kadını epey anımsatıyordu.

-Bu ne demek? Bakhromkin’in şaşkınlığı devam ediyordu.

-Resim yapabiliyorum! Elli iki yıldır dünyadayım ve yeteneklerimin olabileceğini hiç düşünmedim. Ömrüm birden yaşlılığa merdiven dayadığında- teşekkür ederim, bunu beklemiyordum- yeteneğim ortaya çıkıverdi. İnanılmaz!

Mucizelere inanmayan Bakhromkin, bir kalem kaptı ve güzel kadının kafasının yanına yaşlı kadının kafasını da çizdi. Bu çizim de ilki kadar güzeldi.

-Bu da fena olmadı sanki.

Bakhromkin şaşkındı: -Yani ben bir sanatçı mıyım? Yani yeteneğim varmış, öyle mi? Bunu daha önce nasıl anlamadım? Ne mucize Tanrı’m!

Bakhromkin, resim yeteneğinin olmasına çok şaşırmıştı. Eski ceketinde para bulsaydı ya da büyük bir patron olsaydı çok daha az şaşırırdı. Bir saat boyunca masada oturdu ve kafa, ağaç,ateş,at...Aklına ne gelirse resmini yaptı.

- Çok iyi! Mükemmel oldular!

Çizdiklerine hayran kaldı.

- Çizmeyi biraz öğrenseydim, kesinlikle harika olurdu.

Hizmetçinin, ofisine yemek getirmesiyle Bakhromkin'in resim yapması kesintiye uğradı, tabii onlara hayranlık duyması da. Yemeğini yerken düşünüyordu. Ömrü boyunca bir yeteneğinin olup olmadığı aklına gelmemişti. Ancak gençliğinde çok kitap okurdu, oda tiyatrolarında oynardı, şarkılar söylerdi, tiyatroların sahne resimlerini yapardı. Sonradan da çok okumaya devam etti Bakhromkin, tiyatroyu hâlâ seviyordu, iyi şiirleri ezbere biliyordu, kaliteli şakalar yapıyor ve güzel konuşuyordu.

-Yani, diye düşündü Bakhromkin, belki şimdi şiir ve roman yazabilirim. Öyle değil mi?

Bir çocukluk anısını hatırladı. Bir keresinde, annesiyle sokakta yürürken fakir, üzerinde eski püskü kıyafetleri olan bir adamla karşılaşmışlardı. Sonra annesi adamın elini öpmüştü.

Bakhromkin şaşkınlıkla sormuştu ona:

- Anne, bunu neden yaptın?

Annesiyse onu: Bu adam çok ünlü bir şairdir oğlum, diye cevaplamıştı.

Sonra Bakhromkin, çoğu insanın şairlere, sanatçılara ve bestecilere büyük saygı duyduğunu fark etti. Başka bir hayat hakkında düşünmeye başladı, sıradan insanların hayatıyla karşılaştırılamayan bir sanatçının veya şairin hayatı hakkında.

- Hayatları ilginç, rutin değil, sıra dışı. Şan, şöhret içinde bir hayat. Bir şair ya da sanatçı, insanlar onların şiirlerini okurken ya da resimlerine bakarken; bir restoranda uyukluyor ya da oturuyor. Bu şairlerin, sanatçıların isimlerini de herkes bilir, bilmemek imkânsızdır. Evet evet, olağanüstü bir hayat. Ya şimdi bir sanatçı olsaydım? Bakhromkin hayal ediyordu. - Nasıl hissederdim?

Bakhromkin, kendisinin yer aldığı bir resim çizdi zihninde: İşte şurada bir sanatçı ya da şair, karanlık bir gecede evine dönüyor. Sanatçıların ve şairlerin atları yoktur, bu yüzden beğenin ya da beğenmeyin, her nereye gidiyorsanız gidin, yürüyerek gitmeniz gerekir. Dairesi yok, ucuz bir otelde yaşıyor. Oteline yorgun ve aç olarak dönüyor. Çok acıkmış ama akşam yemeği yok. Otel kötü, oda küçük ve kirli, yatak soğuk ve sert. Parası olmadığı için başka bir otele de taşınamıyor. Sonunda soğuk, rahatsız bir yatakta atları olmadığını, kendine ait sıcak bir evi olmadığını, masanın orta çekmecesinde pahalı puroları ve kitaplıkta çek defteri olmadığını bilerek uykuya dalıyor.

Bakhromkin'in çizdiği resim korkunçtu. Ilık yumuşak yatağına uzandı. Uykuya dalmak üzereydi:

- Gençliğimde kendimde herhangi bir yetenek keşfetmemiş olmam ne güzel! Şimdi her şeye sahibim: iyi bir iş, bir ev, hizmetçiler, para...Diye düşünürken uyuyakaldı.

ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV

Türkçesi: Fatma