Ekose

Özge Korkmaz

En fazla on yaşındaydım. Yan komşumuz Emine teyzeyle annemin konuşmalarından duyduklarımı koşa koşa mahalledeki çocuklara yetiştirdiğimi hatırlıyorum.

“Annemle Emine teyze konuşurken duydum. Suat amca var ya…”

Ne duyduğumdan önce, Suat amcanın kim olduğunu anlatmalıyım sanırım. Mahallemizin en tonton amcasıydı Suat amca. Hepimiz çok severdik onu çünkü çocukla çocuk olmayı bilirdi. Diğer huysuzlar gibi "Keserim topunuzu!" değil "Top yoksa pet şişe de mi yok yahu, doldurun içine kumu getirin maç yapalım." derdi. Bizimle beraber koştururken kan ter içinde kalır, "Siz devam edin, ben biraz soluklanayım." diyerek kenara çekilir, az sonra elinde bir poşet abur cuburla geri dönerdi. Mahallemizin en sevilen abisi, bizim de biricik Suat amcamızdı. O zamanlar tahminimce ellili yaşlarının başındaydı. Onu her gördüğümüzde üzerinde ekose gömleği ve kot pantolonu olurdu. İstisnasız her zaman aynı kıyafet. Ne gömleğin rengi değişirdi ne de pantolonun. Çocuk aklımızla anlam veremez, sorardık: “Suat amca senin başka kıyafetin yok mu?” Bizimle her zaman ilgilenen, sanki dengiymişiz gibi karşısına alıp konuşan, sohbet eden o tatlı adam bu soruyu hep geçiştirirdi. O an bir bahane bulup yanımızdan ayrılırdı. Çok uzun zaman buna anlam veremedik. Çocuktuk, pek üstüne de düşmedik.

Akademisyendi Suat amca. Bizim mahalleye taşınalı beş yıl olmuştu. Hatta buraya taşındıktan iki yıl sonra da profesör unvanını almıştı. Babamların, mahalle kahvesinin önünde bir kutu baklava ile onun bu başarısını kutladıklarını, bakkal Salih amcanın "Hayırlı olsun hocam, mahallede sizin gibi büyük insanların olması bizim için gururdur." dediğini hatırlıyorum. Suat amca da "İsmimin önüne gelen hiçbir unvan beni büyük yapmaz Salih abi. Suat olarak geldim, Suat olarak gideceğim. Gerisi fanidir." demişti. Suat amcanın o cümlesini duyduktan sonra epey düşünmüştüm: Öyleyse babamla annem neden bana hep oku da büyük adam ol derdi?

Suat amcanın çocuğu yoktu, büyük ihtimalle karısı da. Çünkü hiç görmedik. İşinden artakalan zamanlarda mahallede çok vakit geçirirdi ama kimsenin evine gidip gelmezdi. Haliyle kimse de onun evine gitmeye cesaret edemezdi. Bu yüzden biraz kapalı kutuydu Suat amca. Hakkında tek bildiğimiz, akademisyen olduğu ve çocukları çok sevdiğiydi.

Bu mevzu birkaç kez bizim akşam yemeklerinde gündeme geldi. Sanıyorum mahalledeki diğer evlerde de sıkça konuşulurdu. Çünkü insanlar merak ediyordu. Kimdi bu Suat Bey? Neden buraya taşınmıştı? Çoluğu çocuğu yok muydu? Neden her gün aynı kıyafetleri giyerdi, hiç mi başka kıyafeti yoktu? İnsanların aklına takılan sorulardan sadece birkaçıydı saydıklarım. Bu gizemli adam mahalle bakkalından alışveriş yapar, esnafın halini hatrını sorar, kimseden selamını esirgemezdi. Herkes çok severdi onu ama o kendiyle ilgili meselelerden bahsetmeyi hiç sevmezdi. Babam birkaç kez ağzını aradıklarını, “Hocam sen hiç evlenmedin mi? Çoluk çocuk yok mu?” diye sorduklarını ama her zamanki gibi Suat amcanın bir bahaneyle cevap vermeden yanlarından ayrıldığını söyledi. Sonunda bizimkiler de pes ettiler, üstelemediler. Onu öyle olduğu gibi, ketum ama iyi yürekli Suat hoca olarak sevmeye devam ettiler.

Yine arkadaşlarla mahallede top oynadığımız bir gün, kırmızı renkli bir araba gelip sokağımızda durdu. Adres sormak için camı araladı. Topu koltuğumun altına alıp terden sırtıma yapışmış formaya yüzümü sildim. Koştura koştura arabanın yanına gittik.

-Merhaba gençler. Ben Suat Göçer'i arıyorum. Bu mahallede mi oturuyor?

Genç bir adam ve yanında da bir kadın. Yıllar sonra ilk kez Suat amcayı görmeye gelen birileri vardı.

-Evet abi burada oturuyor ama hoca o. Üniversite hocası. Şimdi okuldadır.

-Peki, kaç gibi gelir biliyor musunuz?

-Genelde akşam altı gibi gelmiş oluyor mahalleye.

-Oo daha çok var, neyse o zaman biz sonra gelelim. Bir dakika bir dakika…Sen hangi okulda hocalık yaptığını biliyor musun?

-Oğlum ne yapıyorsun orada? Gel eve gidelim de şu üstünü değiştir terden sırılsıklam olmuşsun!

Tam ben adamla konuşurken annem gördü. Bakkaldan alışveriş yapmış eve dönüyordu.

-Anne Suat amcayı soruyorlar. Okulda olduğunu söyledim ama hangi okuldu hatırlayamadım. Sen hatırlıyor musun?

-Hatırlıyorum. Sen geç eve hadi üstünü değiştir ben söylerim.

Annem beni gönderdikten sonra arabadakilerle beş dakika kadar konuştu. Eve girene kadar baktım, annem merakla dinliyordu. O gün ne konuştuklarını sordum ama bana söylemedi. Ertesi gün yan komşumuz Emine teyzeyle bizim balkonda çay içerlerken gizlice onları dinledim. Konuşmalarından duyduklarımı koşa koşa mahalledeki çocuklara yetiştirdiğimi hatırlıyorum.

-Gelin gelin oğlum size ne anlatacağım. Suat amca var ya…

-Noldu lan?

-Hani Suat amca niye hep aynı şeyleri giyiyor diye düşünüp duruyorduk ya. Öğrendim ben niye öyle olduğunu.

-Niyeymiş?

-Suat amca buraya taşınmadan önce bir trafik kazasında eşiyle çocuğunu kaybetmiş. Üstelik arabayı da kendi kullanıyormuş. Sinemaya giderlerken kaza yapmışlar, bir tek Suat amca kurtulmuş. O gün üzerinde o gömlekle pantolon varmış. Kızı, doğum günü diye babasına hediye almış ekose gömleği. Suat amca kazanın etkisini uzun süre atlatamamış, hastanede yatmış, çıkınca da doktorunun tavsiyesi ile evini değiştirmiş ama üzerinden o gömlekle pantolonu hiç çıkarmamış. Sanki her gün ilk kez giyer gibi giymiş bunca zamandır.

-Nereden duydun oğlum bunları, yalandır. Kim bilir kim uydurmuş.

-Annemle Emine teyze konuşurken duydum. Dün kırmızı arabayla gelip bize Suat amcayı soran adamla kadın yok mu, onlar anlatmış anneme. Onlar da eski mahalleden arkadaşlarıymış, buraya taşındıktan sonra uzun süre kimseyle görüşmeyince merak edip bakmaya gelmişler.

-Vay anasını, neler yaşamış oğlum Suat amca. Demek ondan sorduğumuz sorulara cevap vermeden geçiştiriyormuş adam. Ayıp ettik.

-Bilerek mi yaptık sanki oğlum, haberimiz yoktu ki. Benim bunu duyduğumdan da annemlerin haberi yok, sakın gidip başkalarına yetiştirmeyin. Şimdi bir planım var. Gelin benimle, anlatacağım.

Kasım ayındaydık. Bir hafta sonra öğretmenler günüydü. Mahallenin çocuklarını organize ettim, aramızda para topladık. Hüseyin abinin dükkanına gidip bir gömlek beğendik. Ekoseli. Rengini farklı seçtik. Suat amcanın üzerindeki kahverengiydi, bizim aldığımız ise mavi. Güzelce hediye paketi yaptırıp üzerine not yazdık. O bir hafta geçene kadar içimiz içimize sığmadı. Hep Suat amca bizim yüzümüzü güldürürdü, şimdi ilk kez biz onun için bir şey yapacaktık. O mutlu olursa, biz de dünyanın en mutlu çocukları olurduk.

Kasım'ın yirmi dördü gelip çatınca hepimiz hazırlanıp onun apartmanının önünde beklemeye başladık. Saat altıya yaklaşıyordu. Bu yaptığımızdan ne annelerimizin ne de babalarımızın haberi vardı. Sokağın ucundan Suat amcayı görünce hepimiz birden ayağa kalktık. Hediye paketi bendeydi, hemen arkama sakladım. Suat amca kocaman gülümsemesiyle yanımıza yaklaştı.

-Merhaba çocuklar. Niye toplandınız burada, hayırdır bir şey mi oldu yoksa?

-Suat amca biz bunu senin için aldık. Öğretmenler günün kutlu olsun.

Hep birlikte alkışlamaya başladık. İlkin şaşırdı, ne yapacağını bilemedi. "Öğretmenler günü mü?" diye tekrarladı. Sonra paketi eline aldı ve o kocaman gülümsemesiyle gözlerimizin içine baktı.

-Çocuklar, beni ne kadar mutlu ettiğinizi bilemezsiniz. Ne gerek vardı, sağ olun.

-Önce paketi aç sonra notu oku Suat amca.

"Aç! Aç! Aç!" diye tezahürat yapmaya başladı bizim çocuklar. Suat amcanın heyecandan eli ayağına karıştı. Paketi açınca birkaç saniye öylece kaldı. Onunla birlikte bizde de adeta gece sessizliği oldu, herkes birbirine baktı. Suat amcanın gözleri doldu, güç bela bir kaldırıma oturup notu açtı. Hepimiz ağzından çıkacak ilk kelimeye odaklanmıştık. Not kağıdına ise şöyle yazmıştık.

"Eğer kabul edersen, bizler senin çocuğun oluruz Suat amca. Sana her doğum gününde gömlek alırız. Seninle sinemaya gideriz. Hep yanında oluruz. Çünkü sen bizim biricik Suat amcamızsın ve biz seni hep mutlu görmek istiyoruz. Öğretmenler günün kutlu olsun."

Dağ gibi görmeye alışkın olduğumuz, mahallenin her sokağında birlikte topa vurduğumuz, mahalle bakkalından meybuz alıp sohbet ettiğimiz Suat amcayı ilk kez karşımızda ağlarken görüyorduk. Onun peşi sıra bizim de gözümüzden yaşlar süzüldü. Onu üzdüğümüzü sandığımız için çok mahcup olduk. Birkaç dakika sonra kendini toparlayıp hepimize tek tek sarıldı, teşekkür etti. Bunu kimden ve nasıl öğrendiğimizi hiç sormadı. Aramızda gizli bir anlaşma olarak kaldı. Biz onun çocukları olduk, o bizim Suat amcamız. Hediyeyi verdikten bir gün sonra onunla gittiğimiz sinemayı ise hiç unutmadık.

Özge Korkmaz

- Suat amca karakteri, gerçek hayatta tanıdığım birinin hikâyesinden esinlenilerek oluşturulmuştur. Yaşadığı travmatik olay ve sonucu (üçüncü tekillerden duyduğum kadarıyla) gerçek, geri kalan kısım kurgudur.

En fazla on yaşındaydım. Yan komşumuz Emine teyzeyle annemin konuşmalarından duyduklarımı koşa koşa mahalledeki çocuklara yetiştirdiğimi hatırlıyorum.

“Annemle Emine teyze konuşurken duydum. Suat amca var ya…”

Ne duyduğumdan önce, Suat amcanın kim olduğunu anlatmalıyım sanırım.

- Öykünün giriş paragrafı Hacer Uyğur'a ait. Kendisine teşekkür ederim.