“Hastanede doğmuşum. Abimden farklı olarak hastanede doğmam, beni de abimi de ölmeden önce öldüren bir şey oldu. Bunu büyüdükçe daha iyi anladım. Hastanede doğmuş olmayı istemezdim. Hayat, isteklerimiz ve kaderimiz arasında akıp giderken isteklerim ve kaderim hiçbir zaman bir araya gelmedi. Ne isteklerimi durdurabiliyordum ne de kaderimi. “
“Bunu ilk ne zaman fark ettiniz peki?”
“İlkokula başladığım gün. O gün abimde anlamadığımız bir hırçınlık vardı. Abimin duyguları var mıydı bilmedik hiç ama o gün gözünde gördüğüm şey kesinlikle nefretti. Benden nefret ediyordu bundan eminim. Ve ben o gün vazgeçtim onu sevmekten.”
“Oğlum yapma nolur. Ahhh ! Noldu sana yavrum.”
“Doktorunu mu bir arasak?” dedi babam. “Ya da ilacını mı versek bir daha.”
“Baba geç kalıyorum.” dedim sessizce. Elimde çantam orda öylece dikiliyordum. Annem duydu beni .
“Ne bakıyorsun bön bön. Yıkıl karşımdan. Geç kalacakmış. Anlayışsız. Görmüyor musun abin ne halde ?
“Onun ne kabahati var?" dedi babam. “Yapma o da çocuk. O da senin çocuğun.”
Annem abimi kucağına almış sakinleştirmeye çalışıyordu. Cevap vermedi. Evet o da benim demedi o da çocuk demedi.
“Gidin siz. Al götür onu da. Ben burada kalır bakarım .”
“Yine de bunu hastanede doğmaya neden bağladınız anlamadım.
-Anne inat etme nolur? Bak hamileliği sıkıntılı geçiyor zaten. Burada bir hastanede yapması gerekir dedi doktor.
-Ben onu bunu bilmem. Tek oğlumun çocuğu öyle uzakta doğurtturmam. Ebe Hatice’den iyi mi bilecek o doktor. Kadın kaç köyün kadınlarını doğurttu.
-Anne bak Fatma da istemiyor. Bizi yollara dökme gözünü seveyim.
-Tüh sana... Diyemiyomusun anam istiyor diye? Ben son sözümü söyledim oğlum. O çocuk burada baba ocağında doğmazsa bakmam yüzüne bilesin. De haydi gayri kendin bilin…
“Babam annesine hayır diyememiş. Mecbur yola çıkmışlar.Annemin vardıklarının ertesi yolculuktan herhalde tutmuş sancısı. Ebe Hatice hazırda bekliyormuş zaten. Çok zorlu doğum olmuş. Doğum bittiğinde annemin canı çekilmiş de öldü sanmışlar hatta. Babaannem dediğini yaptırmış olmanın sevinciyle kendine ilk erkek torun veren gelinine koca bir bilezik takmış, dedem de köy kahvesinde oralet ısmarlamış.
“Ayşenur Hanım anlamaya çalışıyorum. Abiniz evde doğdu siz hastanede diye geldiniz buraya doğru mu anladım?"
“Evet yani hayır. Yani tam öyle değil aslında."
-Doktor Bey, hanım bir türlü ikna olmadı. Evham yapıp duruyor. Ne diyorsunuz. Nesi varmış oğlanın?
-Muhtemelen doğum anında bir komplikasyon oluşmuş ve bunun sonucunda maalesef oğlunuzun beyin fonksiyonlarında kayıplar var. Oğlunuz asla normal bir çocuk olamayacak. Ama ne kadar hasar verdiğini ancak büyüdükçe anlayacağız. Siz sık sık kontrole getirin. Geçmiş olsun.
“Anladım. Nasıl tepki vermiş aileniz engelli bir çocukları olacağını duyunca?”
“Annem önce sessizce babaannemin taktığı bileziği çıkarmış kolundan, sonra da onları hayatından. Bir daha da ölene kadar görmedi onu. Gerçi babannem de çok istekli davranmadı. O da oğluna sakat bir çocuk verdi diye suçladı sanırım annemi. Ben bir yaşına kadar sağlam gelince son bir gayret beni istedi yanına ama o güne kadar tek kelime etmemiş annem kesin şart koştu gitmemem için. Babam gizli gizli konuşurdu ama o da bir daha adım atmadı evlerine. Doğumun ihtişamını gördü babannem ama ölüme yalnız gitti.”
“Babanız peki..”
“İlginçtir iki kadın da babamı suçlamazdı. Annem sanırım tek başına altından kalkamam diye babamın kabahatini görmezden geldi bilmiyorum. Ya da bir suçlu yeter diye mi düşündü. Daha fazla suçlamayla baş edecek hali yoktu ki. Babannemse klasik yalanın ardına sığındı. ‘El kızı yaktı oğlumun başını. Bir de sakat çocuk peydahladı...' Gerçi abimin bakımı hep annemdeydi. Babam hep acıyarak bakardı abime. Ben bile küçük aklımla fark ederdim.”
“ Sonra?”
“Sonra bana hamile olduğunu öğrenmiş annem. Babamla ilk kez o gün kavga etmişler. Annem kesinlikle istemiyormuş bir daha çoçuk falan ama babam çok hevesliymiş. Onun hevesi bile ikna etmeye yetmemiş aslında. Ama abimi götürdükleri doktor bir kardeşin ona iyi geleceğini söyleyince tamam demiş.”
“Abiniz için doğurmuş sizi yani.”
“Ahh evet değil mi. Ona seçenek sunmuşlar beni. Babam bu sefer yaptığı hatayı yapmamak için en iyi doktoru bulmuş en iyi hastaneyi ayarlamış tabii ki. Annem hep uzaktan izlemiş sadece.”
“Peki siz doğunca..”
“
“Ben doğunca değil de asıl ben büyümeye başladıkça ara iyice açılmış sanırım. Abimin yapamadığı her şeyi ben yaptıkça artık annem için evde bir iç savaş başlamış. Beni hiç sevmedi.
“Belki sevmeyi bilmiyordu. Böyle düşünün.”
“Yooo! Öyle değildi. Annemin abime nasıl baktığını onu şefkatle nasıl kucakladığını görüyordum.”
“Peki sebep neydi? Anneniz sizi sevmemiş olmaz. Sonuçta annelik içgüdüsel bir olgu aynı zamanda.”
“Annem Allah’a kızıyordu bence ve bunu dillendirmekten o kadar korkuyordu ki beni yok saymak ona kolay geliyordu. Tüm hıncını bana yöneltti. Üstelik abime de iyi gelmemiştim. Kötü bir planlama hatasıydım.”
“Ama sonuçta bu güne kadar idare ettiniz değil mi? Neden şimdi?”
- Anne nolur bir şey söyle. Bak gidiyorum yarın. Hiç mi sevinmedin ya? Neden ben sana ne yaptım?
- …..
- Anne bir kez bir şey söyle. Bir kez gör beni. Ben sen ne istersen yaptım. Her şeyden vazgeçtim ama okul kazandım ya bir defa da bana gülsün gözlerin.
“Sevinmedi hiç. O gün bana baktı bir kez ve ‘Sen oğlumun hayatını çaldın.’ dedi. Sen hayat hırsızısın.”
“Ooo! Evet bu biraz ağır olmuş ama anneniz de sonuçta bilinçli yapmıyordu bence.”
“O sabah kapıda valizler yola çıkacaktım. Annem normalde erkenden kalkardı. Baktım ses gelmiyor. Uykuya daldı heralde dedim. Mutfağa geçtim. Otobüse 3 saat vardı. Son kez eve göz gezdirdim. AnneMden hâlâ ses yoktu. Yanına gittim uyandırmak için. Annem biricik oğlunu koynuna almış yatıyordu. Dokundum buz gibiydi. Annem ölmüştü.”
“Nasıl yani ölmüşler mi?”
“Sonradan otopsi yapılınca gerçek ortaya çıktı. Annem intihar etmiş. Abimi de almış yanına. İlaçla intihar ettiler.”
“Evet sizin için çok zor olmalı. Babanız nerdeydi?”
“Ahhh demedim değil mi? Babam ben 10 yaşındayken vefat etti. Zaten annemi korkutan bu oldu galiba. Babam yoktu ben de evden gidecek olunca annem aslında abimi daha fazla kaldıramayacağını anladı sanırım.”
“...................”
“ Şimdi söyler misiniz doktor bey bana sahiden ben mi çaldım hayatı onlardan yoksa onlar mı aldılar hayatı elimden.”