Derya Kuru
Kendine Seyrederken Seyreden
Dinmiyordu da. Yağmur yağıyorsa bir durak vardı ve bir durak varsa bir bekleyen vardı. Bir beklenen varsa da yağmur mutlaka yağardı. Öyle ki bir yağmur durduk yere yağmazdı. Durduk yere yağdığı görülmemiştir.
- Senin burada ne işin var?
- Benim burada bir işim yok.
- O zaman burada ne işin var?
- Benim burada bir işim, yok.
Geçmiyordu da.
Bu bir şeyi değiştirmezdi elbette ama kalbin titreşimini de değiştiremezdi. Kendi kendime güldüm tabi. Burada hikayenin gerçek karakterleri de gülmüş olabilirdi. Tabi ara figüran, gerçek karakterden daha güzel güldü diye bu sahneden çıkarılamazdı neticede, bunu da gören olmamıştı. Gerçekler bu bölüm boyunca çok oynamış, epeyce oynamış, günün her dakikası oynamış, kız otobüsten inmiş, adam beklemiş, kız otobüsten inmiş adam beklemişti ki biri otobüsten inmekten diğeri de oturarak beklemekten, çok basit bir sahneyi tekrar tekrar oynamaktan yorulmuştular ve bir nefes almak için oturmuştular, yine bir nefes kadar yaşayacaklardı ki ara figüran gelip de o soruyu sormasaydı.
Kes.
Kısacık bir arada, figüran tarafından sorulan soru, çok uzun bölümlerin yaşanmasına, epeyce düşünerek yaşanmasına, düşünerek yürümesine, düşünerek çalışmasına, düşünerek çoğu zaman susmasına, durmadan düşündüğünden dolayı da kısa kısa uyumasına, genel itibarıyla uyumamasına, uyur gibi olmasına, yorgunluktan bir an uyuduğunda yüzyıllar süren düşlere, bitmeyen bir gülüşe, bir gül dalına, rutubet kokusuna, kokuyla aramasına, kısaca yaşamaya sebep oluyordu.
Bekleyiş.
Bitmiyordu da.