Kelimeler : Kömür Kanat Çizme
Not: Ek Zorluğu Kullanmadım
AHİT
Sınıfın kapısı hızlıca vuruldu. Dersin bitimine beş dakika kalmıştı. Öğretmen kapıda bekleyeni kinayeli bir şekilde içeri buyur etti. Gelen Nihat’tı. Henüz okulun ilk saatleri olmasına rağmen üstü başı kir içindeydi. Öğretmen maaş gününün hafta sonuna gelmesinin sinirini âdeta Nihat’tan çıkardı. Bu hâlin ne böyle? Kömürcü çırağına dönmüşsün, diye azarladı. Bütün sınıf bu pek yerinde benzetmenin haklılığıyla alay etti. O sırada öğretmenin telefonuna mesaj geldi. Bugün ayın on beşiydi. Sadece tarihleri karıştırmıştı. İçten içe rahatladı ve derin bir oh çekti. On beş saniye içinde kirayı ev sahibinin hesabına havale etti. Artık gülümsüyordu. Öğrenciler öğretmenin yüzündeki ifade değişikliğini fark edemedi.
Nihat sabah erkenden uyanamamış, geç kaldığını fark edince koşarak evden çıkmıştı. Yolda gelirken de çamura düşmüştü. Senaryo bundan ibaretti. Mazeretini anlattıktan sonra mahcup bir şekilde yerine oturdu. Öğrenciler aralarında kıkırdamaya ve Nihat’la alay etmeye devam ettiler. Bir kişi hariç. Nihat’ın yakın arkadaşı Mehmet. Belki de Nihat’tan çok o sinirlenmişti arkadaşlarına en çok da öğretmenine. Mehmet o gün hayatı boyunca unutamayacağı bir deyimi öğrenmişti; kömürcü çırağına dönmek.
Mehmet okuldan çıktığı gibi soluğu evde aldı. Babası henüz gelmemişti. Bir yandan üzerini çıkarıyor bir yandan da annesine babasını soruyordu. Çarşıya mı gitti? Söylesene anne ne zaman gitti? Hemen gelir mi? Ne demek birazdan gelir? Dursana oğlum azıcık müsaade et, diye çıkıştı annesi. Ananın karnında dokuz ay nasıl durdun sen? Bilmem nasıl durdum, diye kahkaha attı Mehmet. Tam o sırada Mehmet’in babası kapıda belirdi. Elinde poşetler vardı. Mehmet bir koşu poşetlere sarıldı. Ben de seni bekliyordum baba, dedi. Babası şaşkın şaşkın hanımına baktı; hayırdır inşallah, dedi. Mehmet babasının soluklanmasını beklemeden söze girişti. Baba senin çırağın var mı? Ne çırağı oğlum nereden çıktı şimdi bu? Kömürcü değil misin sen? Tam olarak öyle sayılmaz aslında, dedi babası. Bizler geceleri yerin altına inip ocaktan kömür çıkarıyoruz biliyorsun. Tamam işte beni de yanına çırak olarak alsana diye, heyecanlı heyecanlı konuştu Mehmet. Babası bu sefer daha da şaşırdı. Nereden çıktı şimdi bu oğlum? Ne çırağı? Hem senin yerin altında ne işin var? Bunu konuşmuştuk. Sen okuyacak büyük adam olacaksın. Tamam mı, anlaştık mı?
Anlaşmışlardı. O günün üzerinden yıllar geçti ve Mehmet okuyup büyük adam oldu. Yerin altına girmeye hazırdı. Babası gibi kömür çıkaracaktı. Kömürcü çırağı olamamıştı belki ama maden mühendisi olmuştu. Tercihlerin açıklandığı günü dün gibi hatırlıyordu. İTÜ maden mühendisliğini kazanmıştı. Babası haberi alınca gözleri dolu dolu olmuştu. Demek sen de uzaklara kanat açtın ha oğlum, deyivermişti. Ailesinden ilk defa bu kadar uzağa gideceği için değil yerin bilmem kaç kat altına ineceği içindi bu sözler. Mehmet de babası da bunu çok iyi biliyordu. O gün peşi sıra gelen tebrik ve dualar, buruk da olsa sevinç gözyaşları birbirine karışmıştı.
Mehmet mezuniyetine bir ay kala babasının vefat haberini aldı. Babası dört arkadaşı ile beraber göçük altında kalmıştı. Şimdi ise mezuniyet konuşmasını babasına ithaf ediyordu. Bundan bir ay önce uzaklara kanat açan babama.
Mehmet günün sonunda kendini hem çok yorgun hem de çok gururlu hissediyordu. Artık yerin altına inecek ilkokulda duyduğu deyimin hakkını verebilecekti. Üstü başı kir içinde kalsa da yerin altına inmekten vazgeçmeyecek; aşağı indiği her an babasını arayacak hatta belki de ona kavuşacaktı. Arkadaşlarının düzenlediği mezuniyet eğlencesine katılmayı reddedip doğruca evine gitti. Koltuğa kendini bıraktı. Çok geçmeden uyuyakaldı. Rüyasında çocukluğunun geçtiği evdeydi. Yerde babasının ona karne hediyesi olarak aldığı sarı çizmeler vardı. İşte şimdi Sarı Çizmeli Mehmet Ağa oldun, diye seslendi babası. Kafasını kaldırdığında babası karşısındaydı. Beli bükülmemiş saçları ağarmamıştı. Yüzü sanki hiç yerin altına inmemiş gibi apakça idi. Hadi giy bakalım, dedi babası. Mehmet yattığı kanepeden doğruldu ve sarı çizmeleri giydi. Giydiği gibi çizmelerin iki yanında kanatlar belirdi. Birden uçmaya başladı. Arkasına baktığında ise annesini babasının tabutu başında ağlarken gördü. Geri dönmek istedi. Çizmelere eğildi elleriyle kanatlarını yoldu. O yoldukça kanatlar daha gür çıktı. Zaman geçtikçe onlardan uzaklaşıyordu. Kanatlar artık daha hızlı çırpınıyordu. Geriye bakmayı bıraktığında ise önünde bir karanlık belirdi. Uçarak karanlığa doğru gidiyordu. Gecenin karanlığı değildi bu. Yerin altına uçmuştu. Yerin altındaysa gece ve gündüzün pek bir önemi yoktu. Artık kanatları kontrol etmeye çalışmıyordu. Karanlığın içine girdikçe kayboldu. Kayboldukça kendini buldu. Derinlere indikçe nefesi kesilir gibi oldu. Öksürmeye başladı. Öksürdükçe yüzüne kömür tozları bulaştı. Üstüne başına baktı kir pas içinde kalmıştı. Çizmeleri tozdan kararmıştı. Uzaklarda bir aydınlık gördü. Baretin ışığıydı bu. Kanatlar bu kez ışığa doğru uçmaya başladı. Yaklaştıkça ışıklar arttı. Öyle ki Mehmet ışığa bakamaz oldu. Gözleri kamaşıyordu. Onu bekleyen bir kişi değildi. Yerde binlerce başsız baret vardı. Baretlerin yanında da çizmeler. Baretlerin ışıkları teker teker sönmeye başladı. Mehmet yine karanlık içinde kalmıştı. Karanlığın içinde kayboldu. Babasına seslendi. Sesi duvarlara çarpıp geri ona döndü. Korkmaya başladı. Aklına çizmeleri geldi. Onu buraya onlar getirmişti geri de götürürlerdi elbet. Gözlerini ayaklarına çevirdi. Sarı çizmelerinin yerinde yeller esiyordu.
Zııııır! Zıııııııııııııır! Arayan kişi Yılmazlar Holding’in sekreteriydi. Mehmet’in fakülteyi birincilikle bitireceği kesinleşince; hocası onu maden şirketi olan arkadaşına tavsiye etmişti. Mehmet’in cevabını beklemeden de hemen görüşme ayarlamıştı. Mehmet Bey, yarın müsaitseniz Akif Bey sizi ofisine bekliyor. İş görüşmesini bizzat yapmak istediğini söyledi. Siz de uygunsanız yarın sabah İzmir uçağına biletinizi alıyorum. Mehmet rüyanın mahmurluğunu henüz üzerinden atamamıştı bir saniye bekler misiniz, dedi.
Yerde duran diplomasını ve birincilik plaketini alıp odasına doğru yürüdü. Diplomayı ve plaketi komidinin üstünde duran babasının fotoğrafının önüne koydu. Telefondaki sekretere döndü şimdi alabilirsiniz, dedi.