Yekpare zaman
Kelimeler:Zaman, şişe, mezun
-Anne, kaç saattir sana sesleniyorum. Takım elbiseme uygun mavi kravatım nerede? Anneeee!
-Oğlum ben nereden bileyim? Nereye koyduysan oradadır. Hem sen yine mi iş görüşmesine gidiyorsun? Sen demiyor muydun piyasada yeni mezuna iş vermiyorlar. Baban yaşlandı artık. Ne olur dükkânın başına geçsen, ha oğlum.
-Anneciğim ben bunca sene esnaf olmak için mi okudum? Bak babamın mesleğine saygım sonsuz ama ben kendi işimi yapsam daha güzel olmaz mı?
-Ben daha da bir şey demiyorum. Piraye kim ki! Baban gibisin sen de. Bari şu okunmuş pirinçleri ye öyle git nereye gidiyorsan. Sil o yüzündeki saçma ifadeyi, anneye itiraz yok.
-Ver anne ver. Yoksa sen akşama kadar tutarsın. Hadi ben kaçar, Allah'a emanet.
***
-Nerede şu akbil ya. Bir arabam olsaydı da keşke şu otobüs duraklarında sürünmeseydim. Heh burada. Yine cüzdanın en saçma gözüne koymuşum.
-Ömer, ne bu acele oğlum? Hem bu takım elbise ne lan? Bilal amca artık böyle eleman mı çalıştırıyor? Ha ha ha, valla hiç güleceğim yoktu.
-Kadir abi iş görüşmesine gidiyorum. Babamın dükkana değil.
-Oğlum yeni mezuna iş verildiği nerede görülmüş?
-Selametle Kadir Abi. Geç kalıyorum görüşmeye.
-Ulan herkes de en iyisini biliyor. Biz de biliyoruz tecrübesiz adama kolay kolay iş vermezler. Ama zaman akıyor, onca sene boşuna mı okuduk! İş aramazsak da gençler tembel, iş beğenmiyorlar. Hasbinallah ve nimel vekil.
***
-Merhaba hanımefendi. Ben iş görüşmesi için gelmiştim.
-Sizi birkaç dakika bekleteceğim. Ömer Bey değil mi?
-Evet.
-İkinci kat sağdan ilk oda. Ahmet Bey sizi bekliyor.
-Ahmet Bey merhaba iş görüşmesi için gelmiştim.
-Buyrun, oturun lütfen. Öz geçmişinizi inceledim. Bir de yüz yüze yazdıklarınızı daha ayrıntılı anlatın istedim. Sizi dinliyorum.
-Ben nereden başlamam gerek bilmiyorum. Bu kaçıncı iş görüşmem ama yine de insan heyecanlanıyor. Öz geçmişimde de yazdığım gibi tarih bölümü mezunuyum. Birkaç lise öğrencisine ders vermek dışında tecrübem yok. İngilizce, Almanca ve orta düzeyde Arapça biliyorum.
-Ömer Bey bunları zaten okudum. Benim duymak istediğim zaman kavramıyla ilgili yazdıklarınız.
-Siz onları yazdığım için alay etmeyecek misiniz?
-Ne münasebet Ömer Bey.
- Kusura bakmayın önceki görüşmelerimde iyi tepkiler almamıştım. Zaman, tarih geçen ilerleyen şeyler ama bazı noktalarda durduğunu düşünüyorum. Bazen saatleri bırakın, dakikalar bile ilerlemiyor sanki. Bununla ilgili bilimsel bir açıklama var mı bilmiyorum. Zaten bunları ilk söyleyen de ben değilimdir. Beni tarih bölümünü okumaya iten şey buydu. Zamana hakim olamıyorsam, tarihle uğraşarak geçmişe yönelmek.
-Ben daha farklı anlamıştım ama bu fikir de fena sayılmaz. Benim size öğretmenlik dışında bir teklifim var.
-Anlamadım burası bir tarih kursu değil mi?
-Hayır. Siz özgeçmişinizde öğretmenlik yapmak istemediğinizden bahsetmişsiniz. Yani yanlış adrese gelmiş sayılmazsınız. Biz zamanla ilgili araştırmalar yapan bir merkeziz. Sizi de aramızda görmek isteriz.
-Evet istemiyorum ama buna mecburum da. Bir dakika araştırma merkezi derken? Tam anlayamadım. Biraz daha net açıklar mısınız?
-Zamanla ilgili, ışık hızıyla ilgili bilimsel araştırmalar yapıyoruz. Ama araştırmalarımızı gizli yönetiyoruz. Siz de çalışma şartlarımızı kabul ederseniz, ilk kuralımız gizlilik. Sizi bu görüşmeye çağırma sebebim zamanın durduğuna veya yavaşladığına dair görüşleriniz. Bizim şu an bununla ilgili ciddi araştırma ve deneylerimiz var.
-Anlıyorum. Şaşkınlığımı mazur görün lütfen. Öğretmenlik diye başvurmuştum bu kuruma ama bambaşka bir şey çıktı. Aranızda olmaktan ben de onur duyarım. Ama neden gizli araştırmalarınız?
-Bunu zamanla daha iyi anlarsınız. O hâlde yarın gelin başlayın.
-Teşekkür ederim. Tam olarak ne yapacağımı anlamadım. Ama size ayak uyduracağımı umuyorum. Ben müsaadenizi isteyeyim.
-Ömer Bey bir saniye. Bu şişeyi alın. Ne işe yaradığını zamanla daha iyi anlayacaksınız.
-İyi günler Ahmet Bey.
- Allah Allah! Bu şişe de nereden çıktı? Epey de pahalı bir şeye benziyor. Bu şişeden bir şeyler çıkacak ama hadi hayırlısı. Adam da garip biriydi yine başıma bir bela açmam inşallah.
***
-Anne ben geldim.
-Hoş geldin oğlum. Güldüğüne göre işe alınmışsın. Çok şükür oğluuum. Gel de bir sarılayım sana. Annesinin oğlu bu çocuk tabi işe alınacak.
-Anneciğim bir dur yahu. Ben çocuk muyum yanaklarımı sıkıyorsun ya.
-Benim gözümde sen hâlâ küçüksün tabii oğlum. Dur bakayım. Bu elindeki şişe ne? Ben dışarıdaki pis şeyleri eve sokmayın diye kaç kere diyeceğim.
-Yahu bir sakin ol. Pis falan değil bu şişe. İş yerinden verdiler. Sen daha fazla soru yağmuruna tutmadan ben odama geçeyim. Çok yoruldum otobüsle git gel yapa yapa.
-Peki öyle olsun. Bir saate yemek hazır olur, çağırınca gelirsin.
- Dilim damağım çok kurudu ama mutfağa gitmeye de eriniyorum. En iyisi bugünkü şişede bulunan suyu içeyim.
****
-Anne, kaç saattir sana sesleniyorum.Takım elbiseme uygun mavi kravatım nerede? Anneeee!
-Oğlum ben nereden bileyim. Nereye koyduysan oradadır. Hem sen yine mi iş görüşmesine gidiyorsun?
-Anne bugün günlerden ne?
-Pazartesi.
-Nasıl ya dün pazartesi değil miydi? Ben ayrıca dün iş görüşmesinde işe kabul edilmiştim.
-Oğlum işsizlik iyice kafana vurdu. Sen demiyor muydun piyasa da yeni mezuna iş vermiyorlar.
-Anne sözünü kesiyorum ama benim acil çıkmam lazım.
-Bari şu okunmuş pirinçleri ye öyle git.
-Anne acelem var.
***
-Hanımefendi benim acil Ahmet Bey’le görüşmem gerek.
-İkinci kat sağdan ilk odada sizi bekliyor Ahmet Bey.
-Ahmet Bey ben dün görüşmeye geldim. Eve gittikten sonra verdiğiniz şişedeki suyu içtim. Ve düne döndüm. Bu ne demek? Ben nasıl bir şeyin içine düştüm?
-Sakin olun bu aramıza yeni gelenlere yaptığımız bir şaka. Size verdiğimiz şişede bulunan suyun içinde bir ilaç vardı. O ilaç sayesinde günü tekrar ediyor gibi bir rüya görüyorsunuz. Korkmanıza gerek yok. Üç iki bir ve günaydın.
-Annee!
-Sabah sabah ne oluyor oğlum?
-Bugün günlerden ne?
-Deli oğlum bunun için mi çağırdın beni? Salı oğlum bugün. Çabuk kalk da ilk günden kovulma.
-Keşke kovulsam.
-Ne ne ne. Sabah sabah tepemin tasını attırma.
-Şaka yapıyorum valide sultan. Sakin ol.
-Öyle olsun. Ben kahvaltı hazırlıyorum. Hazırlan da gel, baban da sofrada seninle konuşacak.
-Allah‘ım ben neyin içine düştüm? Umarım rüyanın içinde rüya görmüşümdür. Yoksa yine tuhaf işler peşimi bırakmayacak.