- Hadi bakalım bir çırpıda yutuver şunları oğlum.
- Hayır anne, istemiyorum.
- Al oğlum al, ne zararı var yahu, al dedim. Bir çırpıda yut gitsin.
- Anne, istemiyorum dedim. Bak gerçekten sınav öncesi beni strese sokma nereden buluyorsun bu abuk subuk işleri?
- Oğlum senin bu abuk subuk dediklerin şifa şifa. Okudum hem ben bu pirinçleri. Al bir çırpıda besmele çek yut. Bak şifadır sınavda zihin açar, Allah'ın ayetleri kolaylık sağlar.
- Annecim anlamıyor musun ben inanmıyorum bu saçmalıklara ben kendim eder duamı girerim sınava.
- Üf aman yutmazsan yutma. Yanında gelip destek olanda kabahat. İnsanların içinde azar yiyorum bir de ne inat seninki de!
- Ver tamam hadi ver. Al, yuttum oldu mu? Tıp kazanacak mıyım?
- İnanmadan içtin, pek faydası olacağını sanmıyorum da neyse hadi yürü, içeri alımlar başladı.
- Hadi görüşürüz. Dua et!
- Şu sınavdan da geçsem bir daha arkama bakmayacağım. Kitap kapağı açmayacağım. Bir şu sınavı geçsem, bir üniversiteye kapağı atsam arkadaşlarla delirene kadar eğleneceğim, bir kitap kapağı açarsam ulan!
- Şşş arkadaşım hayırdır? Kendi kendine konuşmayı kes. Sınav başlayacak birazdan.
- Çok afedersiniz, sustum.
- Neydi bu sorunun cevabı? Neydi, neydi, neydi Allah’ım bir formül vardı bulsam onu, bulsam neydi o formul? Neydi, neydi, bir yudum su içsem zihnim berraklaşsa… Anneee anneee şişedeki suyun içine de mi okunmuş pirinç attın bee! Neyse lıkırrrrr
- Arkadaşlar! Sınavın bitmesine son 10 dk toparlanın yavaş yavaş
- Hohhh bitti. Bir daha açmayacağım o kitabın kapağını. Bitti bitti. Bir daha açmayacağım bir kapak atsam şu üniversiteye, bir de iş bulsam üstüne, oh oh benden iyisi yok, kitap kapağı açmayacağım kitap.
- Hah bak hala aynı yerde bekliyor. Aldım aldım şişeyi, bende. Okunmuş pirinçler midemde.
- Nasıl geçti oğlum sınav?
- Süperdi anne. İnanılmazdı, hepsini tıkır tıkır yaptım, o pirinçler var ya o pirinçler şişede dururlarken sanki bana ilham oldular sonra da tek sefer de içtim, inanılmazdı, tüm bilinmezlerdeki bilinenleri şişedeki o pirinçler aydınlığa çıkardı anne!
- Vallahi sana yaranılmaz. Kabahat bende evladım. Ne diye geliyorum ki yanına, ne diye önemsiyorum seni, dualar ediyorum, ne anlarsın sen, anca alay et.
- Alay etmiyorum etmiyorum. O pirinçler önümü açacak anne bak, izle.
- Aman be şifadır oğulcağızım şifa şifa!
- Kazandım da noldu üniversiteyi, ne işime yarıyor be Halil.
- İşe yaraması orada dursun, mezun olup memlekete dönsek yeter.
- Ne döneceğim be Halil. Dönmem ben, başka bir şehirde bir iş bulur yerleşirim, memleketi de oradaki hiç kimseyi de görmek istemiyorum.
- Haksızlık ediyorsun, insan doğduğu yere düşmanlık eder mi?
- Düşmanlık değil benimkisi. Soğukluk. Soğudum bir kere. Artık içimi şu çorba da ısıtmaz. Vallahi soğudum. Yaz gelmez oralara.
- Pilavı iyi yapmışlar bu defa. Şaşırdım. Genelde bizim yemekhanede meşhurdur kötü yemek çıkarmak.
- He yav öyle olmuş. Pirinçleri görünce aklıma annem geldi. Üniversite sınavına girerken bir şişe suyun içine okunmuş pirinç atmış, yudum yudum iç, şifadır şifadır zihnin açar diye söylenip durumuştu. Zor bela içmiştim ben de. Hatta bir ara hakikaten inanasım geldi de sonra geri durdum. Felsefe okuyacak adamsın. Bu saçmalıklara mı inanacaksın dedim. Felsefe ile pirinç arası nasıl bir bağ kurdum ben de bilmiyorum ama öyle işte içivermiştim pirinçleri.
- Hah. Saklasaydın bari şişeyi.
- Ne saklaması? Sen nerden biliyorsun?
- Tanıştığımızdan beri hiç mi rastlamadım sanıyorsun.
- Nasıl?
- Her gün uyumadan evvel masanın üstünde duran şişedeki pirinçlerle söyleştiğini biliyorum, duyuyorum.
- Saçmalama Halil. Okadar da delirmedim.
- O kadarını bilmem ama delirmişsin işte, az ya da çok. O sınav zamanı içerken medet umduğun şişedeki pirinçlerden hala daha medet umuyorsun. Okuldan mezun olmana son bir sınav kalmıştı sınava girerken o pirinçleri yuttun, aşık olduğun kıza açılacaktın o pirinçleri yuttun, iş görüşmesine gidecektin o pirinçleri yuttun ama en çok anneni özledin o pirinçleri yuttun. Aradan o kadar zaman geçti medet ummaya devam ettin. Hiçbir şeyi yoluna koymak için bir adım bile atmadın ama hababam o pirinçleri yuttun. Şişe aşındı, suyu kirlendi, pirinçler kırıldı, zaman geçti, hayat aktı, sen yaşlandın ama yok vazgeçmedin. Hareketsiz bir şekilde durup öylece ummaya devam ettin.
- Senin söylediklerin umrumda değil ki şimdi. Yine gideceğim o şişeden o pirinçleri yutacağım. Bir kısmı atladın ama. Ben her mezarlığa gidişimde de o pirinçleri yutuyorum. Şişenin dibinde kalan suyu annemin toprağına döküyorum. Şifadır Halilim şifa!