“Davacı Alican Süperoğlu, davalı Kerem Süperoğlu, mahkeme salonuna buyrun.” diye seslendi mübaşir. Alican, Alican’ın babası Kerem ve annesi Güneş sırayla salona girdiler. Herkes yerine geçti. Güneş’in elinde Kerem’in battaniyesi vardı. Onu da yanındaki tanık sandalyesine koydu. Hakimin söze girmesini beklediler. Hakim dava dosyasına göz gezdirdi. “Hımm.” Burnunun ucuna taktığı gözlüğünün üzerinden gülümseyerek Alican’a baktı. Sonra sağ eliyle gözlüğünü alıp arkasına yaslandı. “Eveet Alican buyur seni dinliyoruz.” Alican hakime baktı. Yanakları kızarmaya başlamıştı. Sonra kafasını aşağıya eğdi. “Şey ne anlatayım?” Hakim gülümseyerek “Niçin babandan şikayetçisin onu anlat bakalım.”
“Babam benimle hiç ilgilenmiyor. Her zaman işe gidiyor. Tam oyuna başlayacağız telefon geliyor, birinin bana ihtiyacı varmış deyip kalkıp gidiyor. Doğum günlerimde de hiç yanımda olmadı. Annemle beraber kutladık hep. İşten geldikten sonra da yorgunluktan hemen uyuyor zaten. Benim de ona ihtiyacım oluyor ama o hep başkalarına yardım ediyor. Hiç benimle kalmıyor.” Somurtkan, sinirli bir şekilde babasına baktı. Sonra kafasını çevirip yere bakmaya devam etti. Hakim “Anladım. Peki Alican, baban ne iş yapıyor biliyor musun?” diye sordu. “Hayır yani evet azıcık biliyorum. İnsanlara nefes vermeye gidiyor. Acil telefonuna mesaj geliyor. Sonra hemen battaniyesini alıp çıkıyor. Hatta bir gün baktım, her işe gittiğinde battaniyeyi alıyor. Ben de onu sakladım. Babam aradı aradı ama bulamadı. Bu yüzden de işe gidemedi. Sonra battaniyeyi sakladığımı söyleyince bana kızdı. Bir daha yapmamam gerektiğini söyledi. Ondan sonra da bi daha saklamadım.” Kaşları çatık şekilde babasına baktı. Sonra önüne dönüp “Bu kadar biliyorum.” dedi.
Kerem bir süper kahraman. Soy isminden de belli olduğu üzere babası, dedesi, büyük dedesi de süper kahramanmış. Bu şekilde nesilden nesile devam ediyor süper kahramanlıkları. Bu insanların içinde çiçekler yetişiyor. Bu yüzden nefesleri karbondioksit değil oksijen olarak çıkıyor. Denizde boğulan, yangında duman içinde kalan, astım hastası olan insanlara yani genel manada nefessiz kalan insanlara yardıma gidiyorlar. Kerem uçan battaniyesi ile gidiyor ama ondan sonraki nesiller pelerine geçti. On sekiz yaşına kadar kahramanlığa başlayamıyorlar. İçlerinde yetişen çiçekler belli bir yaşa kadar büyüyor ve çoğalıyor. Yaşlandıkça içlerindeki çiçek sayısı azalıyor. Bu yüzden belli bir yaştan sonra emekli oluyorlar.
Hakim Kerem’e dönüp; “Buyrun sizi dinleyelim Kerem Bey.” dedi. Kerem Alican’a bakarak ayağa kalktı. Derin bir nefes alıp verdi. Salondaki oksijen değeri bir anda yükseldi. Hakim alışık olmadığı için yüzünü buruşturarak yanan burnunu tuttu. “Kusura bakmayın hakim bey boşluğuma geldi. Hakim Bey biliyorsunuz ki bu bizde nesilden nesile süregelen bir iş. Bu yüzden ben de nefesim yettiğince devam etmek istiyorum. Benim babam da, dedem de son oksijen nefesine kadar emekli olmamışlar. Ben de onlar gibi olmak istiyorum. Bir de insanların bana ihtiyaçları varken evde oturmak istemiyorum. Son olarak; ailemi geçindirmek için çalışmaya devam etmeliyim. Biliyorsunuz ki bu devirde emekli maaşıyla geçinmek çok zor. Hem Alican da büyüyor bu yüzden işi yavaş yavaş ona da öğretmek istiyorum. Ama Alican benimle gelmek istemiyor.” “İstemiyorum evet! Sen benimle parka geliyor musun, top oynamaya geliyor musun?” Herkes Alicana döndü. Babası biraz şaşkın biraz üzgün bir bakışla “Oğlum ama insanların bana ihtiyacı var. Ya onlara kötü bir şey olursa. Üzülmez misin?” Alican somurtkan, sinirli bir şekilde yere bakarken kollarını birbirine geçirip omuzlarını yukarı aşağı hareket ettirdi. Bu sırada Güneş, Hakim Beyden söz istedi.
“Hakim Bey Allah var Kerem hem bizim için hem de başka insanlar için çok çalışıyor. Hakkını yiyemem ama Alican haklı. Evde çok az vakit geçiriyor. Bizi madden hiç eksik bırakmıyor ama manen çok eksik bırakıyor. Alican’la bir şeylere sevinirken bir yandan eksik hissediyoruz. Üzüldüğümüzde de yanımızda olamıyor maalesef. Kerem de yaşlandı. Artık çok yoruluyor. Hem diğer kahramanlara göre de çok yavaş. O battaniyesiyle olay yerine gidene kadar yeni nesil kahramanlar pelerinleriyle çoktan oraya varmış oluyorlar. Battaniye de yaşlandı.” Güneş bunu dedikten sonra herkes battaniyeye baktı. Battaniye bu sözler üzerine kırılmıştı. Sessiz sessiz ağlıyordu. “Senin suçun yok battaniye. Yeterince iş yaptın sen de. Sen olmasan bu kadar insan nasıl kurtulurdu hem! Üzülme lütfen” diye teselli etti Güneş. Sonra Hakim Beye döndü “İşte böyle hakim bey. Artık ben de Alican da Kerem’in işe gitmesini istemiyoruz. Geçim sıkıntısı olacaksa da beraber olacağız sonuçta. Rızkı veren Allah. O da bir şekilde hallolur.”
Hakim herkesin yüzüne tek tek baktı. En son battaniyeye döndü. “Sen bir şeyler söylemek ister misin battaniye?” Battaniye yaşlı, ağlak, titrek bir sesle “Ben aile işlerine karışmıyorum. Ama benim üstüme çok geliyorlar burada. Üzülüyorum.” dedi. Güneş kucağına alıp okşayarak “Olur mu hiç öyle şey. Biz seni çok seviyoruz.” Hakim biraz üzgün olarak düşünmeye başladı. Az sonra gözleri doldu. Alican “Hakim amca iyi misin?” diye sordu “Söylediklerin beni de çok etkiledi Alican. Benim de çocuklarım var. Ben de işimden dolayı onlarla hiç ilgilenemiyorum. Bunları düşünmemi sağladığın için çok teşekkür ederim Alican.” Hakim biraz durdu. Dosya ve defterleri açık bir şekilde bırakıp hızlı adımlarla dışarı çıktı. Alican, Kerem, Güneş ve battaniye birbirlerine bakakaldılar
Ahmet Can