Kelimeler: Hece, Testere, Kilo
Ek Zorluklar: 1.Tekil Şahıs ve Ana Karakter Görme Engelli
SAAT 12.43
Saat 12.00. Tarih 10 Haziran 2020. Ses kaydını başlatmış bulunmaktayım. Bu kayıt boyunca biraz kendimi biraz da hayatımda geçirdiğim en kötü zamanları içinde barındıran şu son bir ayı size anlatmaya çalışacağım. Hayatımda ilk defa kendi hikayemi anlatacağım için mutlu olsam da bu, benim anlattığım son hikaye olduğundan içim biraz buruk. Bu kaydın benim için bir başka önemi de ilk defa anlatacağım hikayemi benim sesimden dinleyecek olmanız olacak. Her neyse… Kısıtlı zamanımızı iyi kullanmak adına ben hikayemi anlatmaya başlayayım.
Bundan otuz yıl evvel bir bahar günü dünyaya geldim. Aslında başta doktorlar benim doğum sırasında öleceğimi düşünüyorlarmış. Ailemin gece gündüz ettikleri dualar ve doktorların uzun uğraşlarıyla canlı bir şekilde doğabilmişim. Fakat bu zor doğumun bir bedeli olarak da görme yetimi kaybetmişim. Yani doğuştan görme engeli biriyim. Şu kısacık ömrüm boyunca sağlığımın tam anlamıyla düzgün olduğu bir günü de hatırlamıyorum zaten.
Ailem ve arkadaşlarım sağolsunlar bir gün bile görme engelli olduğumu bana hissettirmediler. Ben onlardan duyduğum kadarıyla dünyayı sevdim. Masmavi gökyüzünü, berrak ve uçsuz bucaksız denizi, bizden nimetlerini esirgemeyen kara toprağı ve daha nicesini… Onların anlattıklarıyla hayatı öğrendim. Bana sürekli gün içinde yaptıkları işleri, şahit oldukları olayları anlata anlata bir süre sonra artık birçok olayın içinde olduğumu fark ettim. Dışarıdan bakınca kalabalık görünen hayatım aslında içimdeki bir karanlığa hapsolmuş yalnızlığımdan ibaretti. Bir süre sonra onların yaşadıkları olayları zihnimde sanki kendim yaşıyormuşçasına canlandırmaya başladım. Ana karakterin yerine kendimi koyup başını sonunu istediğim gibi değiştirdiğim her gün onlarca hikayenin zihnimde dolaştığı bir dünyayı yine onların sayesinde kurmuştum. Annemim okuduğu kitaplar, babamla birlikte film izlerken onun bana anlattığı sahneler de bunların üstüne gelince artık beynim durmaksızın hikaye üreten bir makine halini anlatmıştı. Zihnim bir yandan gelişirken bedenim doğumdan kalan hastalıklardan ötürü büyüdükçe kilo alarak beni yormaya başlıyordu.
Hayatımdaki tüm olumsuzlara rağmen ailem her zaman benim için tutunacak bir dal olmuştu. Ta ki onları bir trafik kazasında kaybedene kadar. Annem ve babamın ölümünden sonra bir süre teyzemde kalmaya başladım. Anne ve babamıza yük olsak bile belli durumlar haricinde onlar bizim ailemiz olduğu için vicdanımız rahattır. Fakat başkasına yük olduğumuz zaman ise yük olduğumuz her bir dakika için utancımızdan yerin dibine gireriz ya işte bunu en iyi ben yaşamışımdır. Bir süre geçtikten sonra bu duruma dayanamadım ve bir iş bulup hayatımda ilk defa kendi ayaklarımın üzerinde durmayı denemeye karar verdim. Gözleri görmeyen biri için iş bulmanın zor olduğunu düşünüyordum da bu kadar zor olacağı da aklımın ucundan geçirmezdim.
İş bulmaktan ümidimi kestiğim bir anda çocukluk arkadaşım Rafet ile tesadüfi bir şekilde karşılaştık. Arkamdan bilmem kaç kere bağırmış ama duymamışım. Sırtıma dokunup adımı söyleyene kadar da fark etmemiştim zaten. Konuşmaya başlayınca beni kırmamak için belli etmedi ama aldığım fazla kiloların onu şaşırttığını ses tonundan rahatça anlayabiliyordum. Bir yere oturup birer çay eşliğinde sohbet etmeye başladık. İş aradığımı söyleyince, bir radyoda müdür olduğunu ve oraya bir hikaye anlatıcısını aradıklarını söyledi. Bana yapabilir misin diye sorduğunda yıllardır kafamın içinde dönen en beğendiğim iki hikayeyi süslerek ona anlattım. Rafet büyük bir hayranlıkla anlattığım hikayelerin devamının gelmesini bekliyor, iki tane anlattıktan sonra da üçüncüsünü dördüncüsünü istiyordu. Geç saatlere kadar orada Rafet’e hikayeler anlatmaya devam ettim . Ertesi gün radyoya davet edildim ve kısa bir konuşmanın ardından işe kabul edildiğim söylendi.
İşte son beş yıldır çalıştığım ve sizin bu ses kaydını dinlediğiniz radyoya girişim böyle olmuştu. Son bir aya kadar hayatım hep rutin bir şekilde ilerlemişti. Yanıma sesi güzel bir yardımcı veriliyordu ve bu yardımcı benim anlattığım hikayeyi yazıya döktükten sonra bizim saatimiz gelince okumaya başlıyordu. Bu beş yıl içinde beraber çalıştığım neredeyse herkes sıradan insanlardı. İş dışında da bir görüşmemiz olmazdı. Fakat biri hariç… Selma…
Selma muazzam bir ses ve diksiyona sahipti. Yaşı da küçüktü. Şahsen geleceğini çok parlak görüyordum. Ama içine kapanık, ben dahil kimseyle konuşmayan sessiz sakin biraz da utangaç biriydi. Biraz da duyma bozukluğu vardı. Bazen kelimeleri heceleyerek anlatmam gerekiyordu. İşe girdikten bir süre sonra Selma’da ara ara gariplikler sezmeye başlamıştım. Gizli gizli ağlıyor, hararetli telefon görüşmeleri yapıyordu. Kayıtsız kalmamak ve ona yardımcı olmak adına birkaç kez konuşmaya çabalasam da hiçbir zaman yanaşmadı.
Bir gün ise şaşıracağım bir davranış sergiledi ve bana “Bu gece sizde kalabilir miyim?” diye sordu. Şaşırmıştım ama bir derdi olduğu belliydi. Kabul ettim ve beraber benim eve geçtik. Günlerdir konuşmayan o kız eve girdikten sonra dile geldi. Bir yandan hüngür hüngür ağlarken diğer yandan yaşadığı şeyleri anlatmaya başladı. Meğer çok küçük yaşta biriyle evlenmiş, sonra evlendiği bu adam bu kızı hem aldatmış hem dövmüş hem de ailesinden ona ne kaldıysa çalıp satmış. En sonunda belasını bulmuş ve hapse girmiş. Tabi birkaç gün önce de hapisten çıkmış. Şimdi de bizim Selma’ya “Seni testere ile binbir parçaya böleceğim!” diye tehditler etmeye başlamış. Kızcağız meğerse bunun için kaç gündür kendini paralamaktaymış. Akrabalarını arayıp yardım istemiş ama hepsi “Kocanla kendin hallet!” diye savuşturmuşlar.
Selma’nın bana güvendiği apaçık ortadaydı. Başına gelen her şeyi anlattıktan sonra kendi odamı ona verdim ve o, yemeğin ardından erkenden uyudu. Ama benim gözüme o gece uyku girmedi. Kocası çat kapı gelse ne olacaktı? Kendi hayatım umrumda değildi. Fakat testereyle kapıdan giren birine gözleri görmeyen, aldığı kilolardan zar zor hareket eden biri nasıl karşı koyabilirdi? Ama bu ülkede hak vardı, hukuk vardı, adalet vardı. Yani bana ihtiyaç bile yoktu. Sabah olunca Selma ile birlikte radyoya gidip polisi aradık. Gelen polislere Selma bir bir yaşadıklarını anlattı. Tehdit mektuplarını da polislere teslim ettikten sonra onlar radyodan ayrıldı. Gün içinde de Selma’nın kocasının polisler tarafından önce içeri alındığını birkaç saat geçmeden de dışarı salındığını öğrendik.
Tehdit mektupları tam gaz gelmeye devam ediyordu. Selma hepsini bana söylüyormuydu bilmiyorum ama artık ben de tehdit edilmeye başlanmıştım. Beni de bildiğine göre demek ki yakınımızdaydı. Zaten artık Selma da benimle kalıyordu. Eğer bizi takip etmişse evimi de biliyordu yani.
“Madem sesimizi duymuyorlar biz de bir farkındalık oluşturalım o zaman” diye düşündüm ve her gün anlattığımız hikayelerin yerine artık gelen tehdit mektuplarını okumaya başlamıştık. Selma pek istemese de ne yapıp edip ona okutmayı başarıyordum. En sonunda da üst düzey yönetici kim varsa ona seslenip bir nevi dinleyicilerin önünde yardım talep ediyorduk. Bundan da bir sonuç alamamıştık. Üstelik radyo yönetimi dinlenmelerin düştüğü için yeniden hikaye anlatmaya başlamamız gerektiğini bize iletmişti. Rafet ile konuşup bir gün istedim ondan. Son kez bir mektup paylaşacağımı ardından eski usül hikaye anlatıcılığına devam edeceğimi söyledim. O da kabul etti ve son gün geldi çattı.
Yine her gün olduğu gibi Selma benim kolumdan tutup aldığım kilolar yüzünden artık zar zor yürüyen bedenimle radyoya kadar gitmeme eşlik etti. Ardından oturduk ve ben yine her gün olduğu gibi heceleye heceleye başladım hikayeyi anlatmaya. Selma birkaç kez tereddüt etse de yine direttim ve o gün şu hikayenin okunmasını sağladım: “Ben birkaç gündür tehdit mektupları yağdıran kişiyim. Selma’dan önce bir başkasını öldürmeye karar verdim. Uzun süredir takip ettiğim bir milletvekilini iki gün içinde testereyle binbir parçaya ayıracağım!”
O gün ne kadar testere satan dükkan varsa kapandı. Tüm evlere, mekanlara arama ekipleri gönderildi. Tüm milletvekilleri koruma sayılarını iki katına çıkardı. Biz de bu sayede iki gün rahat etmiştik. Üçüncü gün ise herkes radyosunun başına kurulmuş Selma’nın kocasından gelen mektubu merak ediyordu. Yani artık bu sabahtan bahsediyoruz. Bu sabahı müstakbel katilimiz ve benim anlayacağım dilden bir mektup ile kapattık. Bugün tek başıma eve geldim. Saat şu an 12.43. Ses kaydına giriyor mu bilmiyorum ama Selma’nın kocası içeri girmek için şu anda kapımı zorluyor. Beş dakikaya kalmaz polis ekipleri de bu herifi yakalamış olurlar zaten. Milletvekili suikasti ilgiyi bu adamın üzerine çekmek için güzel bir yalandı. Zaten birazdan içeri girip beni öldürdüğünde katil olacağı için yeniden hapsin yolunu tutacak. Artık bana ağır gelen bu yaşantımın sonuna geldim. Ses kaydını da burada bitirirken iki tane şey eklemek istiyorum: Birincisi bu hayatta kimsenin yaşamak için başkasına ihtiyacı olmamalı. İkincisi ise devlet, sadece meclisteki altı yüz kişinin devleti değildir.