Gö_Re_Me

Yasemin Karabacak

“Korkuyorsanız gözlerinizi kapatın :” diyor hemşire. Bir taraftan dikiş atıyor bir taraftan da bana yaptığı işlemleri anlatıyor

“ Şimdi şu ipi şöyle geçirelim.Biraz acıyacak ama siz bakmayın bu tarafa.”

İkidir aynı şeyi söylüyor farkında değil.Benim donuk gözlerle öylece oturuşumu yaşadığım şoktan sanıyor ama ben görmüyorum. Şimdi şu an değil görmemem.Hiç görmedim ben. Karanlığa doğmuşum. Yani size göre karanlık benim içinse dünyam.

Neden burada olduğumu hatırlamaya çalışıyorum. Hemşirenin sesi, aletlerin uğultusu, insan sesleri arasında kardeşimin sesi geliyor.

“Yı-lın son -kam-pan-ya-sı. ‘27 a-ra-lı-ğa ö-zel in-di-rim.”

6 yaşında kardeşim. Okumayı yeni öğrendi Toplayıp eve getirdiğim gazete kağıdında bulduğu reklamı bana okuyor heyecanla hece hece..

“Ço-cuk bot- ların- da bü-yük fır- sat. Sa- de-ce 199 li-ra..”

Kafamı toparlamakta zorlanıyorum.Midem bulanıyor. Kafamda koca bir ağırlık var sanki.

Elimden ılık ılık kan sıcaklığını hissediyorum. Görmüyorum ama biliyorum, duyuyorum, hissediyorum. Kim olduğumu nerede olduğumu hatırlamaya çalışıyorum.

Kağıt toplayıcısıyım ben. 7 yaşından beri bu işi yapıyorum. Ah yaşım 15 şimdi. Mahalledeki bakkalın önerisiyle başladım.” Çok iyi koku alıyorsun sen.” demişti bana. “Onca çöpün arasından kağıdı hemen bulursun. Bizim mahalleden başla gelir gerisi.”

Aklıma yattı benim de. Hem ne yapacaktım ki zaten. Yavaş yavaş koklaya koklaya bir güzergah belirledim kendime. Önce yavaş adımlarla çıktığım yol genişledi sonra. Siz kağıt attınız çöpe ben çocukluğumu.

Sonra tanınır oldum etrafta. Artık bana özellikle kağıt getirenler olmaya başladı. Bayılıyordu insanlar benim gibi görmeyen birine yardım ederek vicdanlarını rahatlatmaya. Kimi iflah olmaz bir şovenizle nutuk çeker beni görünce.” Ah ! Ne olacak bu insanların hali. Kaçıncı asırdayız hala sokaklarda bu insanlar.” Kimi acır “ Ah! yavrum pek de küçükmüşsün. Madem bakamayacak neden doğurur ki bu kadınlar.Cık cık” Kimi tiksinir varlığıma bile tahammül edemez. “ Belediye işini yapmıyor ki canım. Vallahi sokaktan geçemez olduk. Bu ne iti var uğursuzu var.Toplasınlar bunları bi yer göstersinler.” Kimisi cebinden çıkardığı parayı elimize tutuşturmaya kalkar. İnsan sarrafı oldum ben bu yaşımda. Yüzlerine bakmam , görmem hiçbirini ama bilirim ayak seslerinden kimdir necidir.

Allah var iyi insanlarda var Karşı sitede oturan Mücella Öğretmen mesela Evinde okulda topladığı kağıtları poşetler bana verir her seferinde. Ya da 2 sokak ötede oturan Mehmet abi. Üç senedir sınava hazırlanıyor. Çözdüğü testleri getirir bana. Sokakta beni görür görmez eline aldıkları kağıtlarla yanıma gelir, selamını verir. Bir sigara yakar başlar anlatmaya. Çok sıkıldı çocuk ,utanıyor ailesinden en çokta annesine üzülüyor. “ Arada kaldı kadıncağız benimle babam arasında. Babam da haklı tabii. 3 yıldır olmuyor. Öyle bir yerdeyim ki ne vazgeçebiliyorum ne devam edebiliyorum.” Anlatacak kimsesi yok bana anlatır. Sonra koşarak gider yeniden. Bazen düşünürüm ben miyim karanlıkta olan yoksa o mu ?

Hemşirenin sesiyle kendime geliyorum tekrar. “ 10 dikiş attık eline. Uğraştırdı ama değdi.Hiç iz kalmayacak merak etme.Elinde dikiş olduğunu görmeyeceksin bile.” Bak hala aynı şeyi yapıyor. Görmediğimi görmüyor. “Serum bitince gidebilirsin.” Gözlerimi bu kez gerçekten kapatıyorum. Uykuya dalar gibi. Kafamda kardeşimin sesi

“ Abi nolursun alalım o botu. Hem Enes’de de var. Çok güzel. Top bile oynanıyormuş onunla. Topa bir vuruyorsun taaa.. karşıya gidiyormuş biliyo musun?”

“Ahh güzel çoçuk alayım alayım tabii.” diyorum içimden. Kafamda bir hesap yapıyorum. 1 kilo kağıt 40 kuruş. 10 kilosu 4 lira. 2 ekmek için 10 kilo kağıt gerekiyor. Ev kirası için 200 kilo kağıt toplamam lazım. Senin ayakkabın için ise 50 kilo kağıt toplamam lazım. Sahi yaşamak kaç kilo?”

Elimdeki kesiğin acısı zonkluyor. Bu ne kadar daha kalacak acaba elimde diyorum sargıya bakarken. Birden ürperiyorum. “ Ya ben bununla çalışamazsam. Eyvah ki ne Eyvah! Ben ne derim kardeşime şimdi.”

Hatırlıyorum sonra. Tabi ya . Nasıl da fark etmedim o testereyi. Hangi aklı evvelin fikriydi acaba çöpün içine üstelik dimdik o testereyi bırakmak.? Görürler diye düşündü herhalde. Ahh! Kafam yerinde değildi yoksa daldırır mıydım elimi temkinsiz. Söz vermiştim alacaktım o botu. Başımda korkunç bir ağrı var. Şimdi çıksam sokağa desem ki

“Abilerim ablalarım valla dilenci değilim. Acaba 50 kilo kağıdınız var mı?”