Eşik

İrem İlayda Karkı

Gözlerimi hafifçe araladım. Hava aydınlıktı. Zaten tam açamamış olduğum gözlerimi yeniden kapatıp yatakta gerneştim. Kendi kendime uyku uyanıklık arasında şımarıyordum. Biraz daha iyi hissedince gözlerimi yeniden açtım. Yüzümdeki sırnaşık ifade yerini hızlı bir şekilde tedirginliğe bıraktı. Hiç bilmediğim bir odada hiç bilmediğim bir yatakta yatıyordum. Kıyafetlerime baktım. Oh çok şükür, bunlar benimdi. Neler olduğunu anlamaya çalışırken ayağa kalktım ve etrafa bakınmaya başladım. En son ne hatırlıyordum? Akşam olmuştu, tüm işlerimi bitirmiştim ama yine de uykum gelmiyordu. Uykum gelsin diye kahveli süt içmiştim biraz. Hayır yanlış değil, kahveli süt onun adı. Her neyse. Sonra yine uykum gelmemişti. Aylardır devam eden bu sorun için doktora gitmeye üşeniyordum. Üşengeçlik değil aslında da doğru ifadeyi tam bulamıyorum. Hastaneye gitmek beni geriyor diyelim. Nebahat teyze bana kendi doktorunun onun için verdiği uyku ilacından vermişti, ben ona bu sorunumdan bahsettikten sonra.

75, 5 saattir bir dakika uyumadım Nebahat teyze.

Ah yavrummmm. Dur senin ilacın bende.

Aldığım ilaç uyku ilacı mıydı sakinleştirici mi emin olamadım. Belki de antidepresanlardan biriydi. Kullanmam diye düşünüp ama ayıp da olmasın diyerek bir tane almıştım. Kullanmayacaktım. Kullandım. Uykusuzluktan kafayı yemek üzereyken en fazla ne olabilir diyerek almıştım ilacı. İçinde bulunduğum durumu düşündüm. En fazla ne olabilir ki? İlacı aldıktan sonra yatağa uzanmıştım, sonrasını hatırlamıyorum. Biraz düşündükten sonra aklıma bunun bir rüya olabileceği geldi. Tabi canım rüyaydı. Oh, tamam. Yapmam gereken tek şey uyanmak. Gözlerimi sıkıca kapattım. Hadi uyan, hadi, hadi, hadi. Uyanamadığımı fark edince bir çimdik attım koluma. Acıdı ve uyanmadım. Rüyaların da mı dolması gereken bir vakti vardı?

Madem bu bir rüya ve ben uyanamıyorum, çıkıp biraz dolaşayım. Odadan çıkmak için kapıya yürüdüğüm sırada odanın planının benim odamla aynı olduğunu fark ettim. Rengi ve eşyalar çok farklıydı ama aynıydı işte. Etrafı incelerken kapı açıldı ve yıllardır görüşmediğim kuzenimle annem içeriye girdiler. Gurbette memleketline rastlamışım gibi bir hisle sarıldım ikisine de. Artık kendimi daha güvende hissediyordum. Rüya da olsa insan strese gelemiyor.

"Sizi gördüğüme o kadar sevindim ki."

Korkunç bir şey söylemişim gibi iğrenme korku karışımı bir bakış attılar bana.

"Ca-nı-na mı su-sa-dın?"

İlkokulda okumayı yeni öğrenmiş de önündeki metni okumaya çalışır gibi konuşuyordu benimle, heceleri ayırarak.

"Neden böyle konuşuyorsun?"

"Ne-yin var se-nin? Düz-gün ko-nuş-sa-na."

Ben mi düzgün konuşayım? Neye göre, kime göre? Tamam tamam anladım. Bu bir rüya ya, mutlaka bir ilginçlik olacaktı.

"Ben biraz dışarı çıkıp hava alacağım."

"Çı-ka-maz-sın."

"Neden?"

O sırada dışarıdan birtakım bağrışmalar geldi, pencereye koştuk. Bir adam karşısındaki garip üniformalı kişiye istediği gibi konuşacağını haykırıyordu. Garip üniformalı adamın yanındaki aynı garip üniformaya sahip olan iki kişi adamı kollarından tuttu. Adamın tartıştığı garip üniformalı kişi ise cebinden testere çıkarıp adamın dilini kesti. Evet cebinden testere çıkarıp. Ufak bir çığlık attım. Annem ağzımı tutup beni pencereden uzaklaştırdı. Nefes alışverişlerim hızlanmıştı. Bu nasıl rüyaydı? Annem ellerini ağzımdan çekti ve tam karşıma geçti.

"İş-te az ön-ce gör-dü-ğün o-lay yü-zün-den çı-ka-maz-sın."

"Hala anlamıyorum. Neden?"

"Ko-nu-şur-ken ke-li-me-le-ri he-ce-le-me-li-sin."

"Neden?"

"Ku-ral böy-le."

"Neden?"

3 yaşında bir çocuk gibi sonu olmayan sorular soruyordum. Annem en sonunda sinirlendi ve odanın içinde dolaşmaya başladı. Biraz düşündükten sonra en mantıklı olanın uyanmam olduğu gerçeği ile yüzleştim. Annemin yanına gittim ve ona durumu anlatmaya çalıştım.

"Anne bak. Şimdi söyleyeceklerim çok saçma gelecek ama inan bana heceleyerek konuşma kuralından ya da cebinde testere ile dolaşan adamlardan daha saçma olamaz. Ben şu an bir rüyanın içerisindeyim ve bu dünya, bu kurallar hiçbir şey gerçek değil."

"Biz de mi?"

İnanmayan bir bakış attı. Haklı. Biri gelip de bana sen gerçek değilsin dese ben de inanmazdım. Rüyamdaki karakterler de varoluşunu sorgulamasın be kardeşim. Bu nasıl rüya!

"Anne siz varsınız ama gerçek dünyada. Evet burada da varsınız ama bu bir rüya. Lütfen inan bana. Benim uyanmam gerek."

"Ya rü-ya de-ğil-se?"

Bu ihtimali düşünmek bile istemiyordum. Bu rüyaya düşmeden önce en büyük derdim kilo vermekti. Basit geliyor değil mi? Aslında basit değil. Çocukken onlardan daha kilolu olduğum için benimle alay eder beni dışlarlardı. Gözlüklü olduğu için de başka bir arkadaşımıza aynı davranışı yaparlardı. Biz de bir çete kurmuştuk. Gözlüklü, kilolu, çilli, kitap kurdu... Şaka şaka, çete falan yok. Masumlukla nitelendirdiğimiz çocukluğun aynı zamanda çok da zalim bir yönü yok muydu? O zamanlar çok incinmiştim. Sonraki hayatımda da direkt bu şekilde olmasa da sorun yaşadığım zamanlar oldu. Bizden olmayan bizden değildir sonuçta, değil mi? Değil. Bunları niye anlatıyorum bilmiyorum. Sanırım bunun basit bir kilo vermek mücadelesi olmadığını göstermeye çalışıyorum kendime. Bir de sorunların kıyası olmaz meselesi. Konuyu dağıtmayalım. Şu an en büyük problemimiz uyanmak. Ama nasıl? Aklıma gelen en etkili yöntem yüksek bir yerden atlatmaktı. Aynı zamanda en riskli yöntem. Her ne kadar inanmasam da benim de aklımı kurcalayan bir soru vardı. Ya rüya değilse?

"Anne yanlış hatırlamıyorsam 3 kat yukarısı dam değil mi?"

"E-vet."

"Tamam. Ben oradan atlayacağım. Rüyalarda genelde bir yerden atlarken ya da düşerken uyanırsın. Bu şekilde uyanacağım bence."

"Ol-maz."

"Anne lütfen, uyanmam lazım."

"E-ğer bu bir rü-yay-sa za-ten u-ya-na-cak-sın. Sa-de-ce bek-le. Böy-le risk-li şey-ler yap-ma-na ge-rek yok."

"Ben uyanana kadar günler aylar geçebilir burada. Ben kalamam o kadar. Gitmeliyim."

Yıllar öncesinde rüyalarla ilgili değişik düşüncelerim vardı. Rüyalar paralel evrenler olabilir miydi mesela? Her rüyaya daldığımızda aslında bir evrene misafir oluyoruz. Bu düşünceden sonra rüyalarımdaki gerçek veya gerçek olmayan mekanları tekrar tekrar gördüğümü fark ettim. Çok fazla paralel evren değil de belki az sayıda paralel evrene misafir oluyorduk. Belki de sadece bir tane evren vardı rüyalarımızın içinde. Buna benzer düşünceler bir ara zihnimi çok karıştırmıştı. Sonra önemsememiştim, nasıl olsa rüyaydı. Şimdi böylesine gerçekçi bir rüya görürken ben uyandığımda buradaki hayatın devam edip etmeyeceğini merak ediyordum.

Uzun çabalarım sonucunda annemi ikna etmiş ve üçümüz dama çıkmıştık. Kuzenimin bu rüyadaki varlığının anlamı neydi anlayamadım bir türlü. Neyse, uyanınca bir arayayım seni rüyamda gördüm diye. Damın ucuna doğru yaklaştıkça heyecanımın artıyordu. 10.kattaydık ve aşağısı çok korkunç görünüyordu. Bir an aklımdan yapmasam mı diye bir düşünce geçti ama annemi tam ikna etmişken vazgeçmek istemiyordum. Sonuçta bu bir rüyaydı. Anneme sarıldım son kez. Sanki bilinçaltımdaki yansımasına değil de kendisine sarılıyor gibiydim. Önüme döndüm ve bir adım daha attım. Bir adım sonrası uyanıştı. O bir adımı atmadan önce aklımdan geçen son düşünce şuydu:

Ya bu bir rüya değilse?

İrem İlayda Doğan