Liman

Yakup Karahan

Hayırsız Amcam her şeye rağmen hayatın devam edeceğini söyleyip duruyordu. Ama sizi temin ederim o an her şey durmuştu. Kuşbaz Burak Abi, ucuna bağlı çaputla gökyüzüne ahenk içinde salladığı değneği, çiftiyle otomobilini değiştirdiği Mardinler, sonra Bıdık Ayşe’nin çenesi, Almancı dedenin Mersedesi, her şey ama her şey donup kalmıştı. Kilerin yanındaki odanın ortasına boylu boyunca uzatıp, üstlerini kayıtsızlıkla örttükleri anne ve babamı gördüğüm an, her şey onlar gibi hareketsiz ve soğuk şekilde durmuştu. Sadece Allah’ın bana o dakika, bir defaya mahsus olarak bağışladığı gözyaşlarım yürür haldeydi.

Hepiniz bana bir teşekkür borçlusunuz. Zira o meşum vakitte ben, sımsıkı yumruklarımla dudaklarıma kadar inen tuzlu gözyaşlarımı silip, bir daha ağlamamak için yemin etmeseydim, dünya tekrar dönmeyecekti. Dünya dönmeyecek, yanı başımdaki amcam “aslan yeğenim” deyip elini omzuma koymayacak, eğilip kulağıma “hayat devam ediyor,” demeyecek ve bütün insanlar kaskatı yaşamaya devam edecekti.

Abimle yengem vefat etmiş. Haberini kahvede Çolak’la oturmuş, elli bir ekrandan güreş müsabakasını izlerken aldım. Kahvenin kapısına nefes nefese gelen Ali, bir eli dizinde bir eli pervazda:

-Sizinkilerin römorku devrilmiş. Anayolda, dedi.

Üzüm toplamaktan dönüyorlarmış. Traktör mıcırda kayan minibüsle çarpışmış.

Canım hançeremde tortop oldu. Anam beni doğururken böyle sancı çekmemiştir.

Anladım ki bir ölüyü karşılamak, tıpkı doğurur gibi canından bir başka canı çıkarmaya benziyor. Etinden kemiğinden ayrılsan, ancak ruhun sayfa sayfa açılıp rahatlayacak.

Ölen abimin sesi, cenaze sağırlığını burgu gibi delip kulağımda patladı. Kafamı çevirdim. Yeğenim kapının önünde yığılı ayakkabıların üstünde dikilmiş bana bakıyordu. Göz göze gelince hiçbir şey sormadan içeri daldı. Yerini tarif etmişler gibi kilerin yanındaki odaya seğirtti. Arkasından koşup yetiştim.

Ulan dünya bir anın içine nasıl sığar? Kelimeler soğuk havaya koyuverdiğimiz nefesler gibi nasıl ağzımızdan çıkmasıyla duman olup uçuşur? Her nanenin devasını bulduğumuz hayat nasıl cevapsız kalır?

Aslan yeğenim yumruklarını sıkıp gözyaşını sildi. Elimi omzuna koydum. Ayakta durmak için ona yaslanmaktan başka çarem yoktu. İçerde taziye çığlıkları yeniden tutuştu. Eğilip kulağına “hayat devam ediyor,” dedim. Bunu birinden duymaya sanki en çok benim ihtiyacım vardı.

Hayırsız Amcam eskiden de konuşkandı. Ama şimdi susmak nedir bilmiyor. Her sabah kahverengi yumurtayla pişirdiği omlet ve çingen pilavıyla kahvaltı ederken başlıyor anlatmaya. Karşı cepheyle giriştiği yumruk yumruğa kavgalar, babamın onu okuldan alıp hayatını kurtarması, nenemin kuyuya attığı kitaplar, köyün sokaklarını tutan cemseler. Karnını doyurduktan sonra bir uçak inşa etmeye yetecek kadar zahmete girdiği uçurtmanın başına geçiyor. Ona göre gökyüzü özgürlüğün bir sayfası, ama anavatanı değil. Gurbet gailesini bir nebze hafifletmek için verilmiş teselli gibi. Halbuki özgürlüğün inattan geçtiğini ve göğün güvenden uzak bir teslimiyetle katedilebileceğini unutuyor. Mücadele etmeyen, barikatlardan aşmayan insan özgür olsa nolur. Nasıl olsa günün birinde özgürlüğünü, hesap vermeyenlerin nihai çaresizliğiyle elleriyle teslim etme ihtimalini taşımaz mı o insan?

O sebeple bence özgürlük denizdedir. Bir anda ortaya çıkan sinsi düşmanın kahredici kudretiyle, dikkat ve zekanın çarpışması sonrasında kazanılır özgürlük. Ya söküp alırsın özgürlüğü ya da düşmanının eliyle azat olursun. Gökten düşünce ölürsün fakat denizdeyken ufuklarda gözlenen kahramanlar gibi heykelleşirsin.

Amcam uçurtmayı bahara yetiştirmeye çalışırken ben de bir köşede kağıttan gemi yapıyorum. A4’ten gemi için gerekli kareyi kestikten sonra kalan kısımlarla da bir iki tane kayık yapıyorum. Amcamın badileri telefon edince kahveye çıkıyor, ben de peşi sıra çıkıp İkitaş Deresine yollanıyorum. Suyun sakin olduğu noktadan gemimi bırakıyorum dereye. Birkaç minik anaforda gemi etrafında dönüp farklı rota üzerinde yüzmeye devam ediyor. Bir gün gerçek bir gemiyle mavi enginlerde seyredeceğim günleri düşlüyorum kağıt gemimin ardından.

Ali’yle Çolak haklı. Ne işi var el kadar çocuğun dağ başında, dere kenarında. Allah muhafaza etsin bir şey olsa ne yaparım. Ali önünde açık duran gazetedeki eliyle kapattığı haberi açıyor. Başı ezilip öldürülmüş bir çocuğa dair haber. Çayımı kafama dikip çıkıyorum kahveden.

Mezarların üstünde gülhatmiler bitmişti. Dayımın iki mezarın başı arasına ektiği sarmaşık, servinin gövdesine enikonu tırmanmıştı. "Allah'ım annemle babam mezarlarında huzur içinde uyusun. Amin." Geçen gece yaptığım kayıklardan birini kabirlerin ortasına koyup ayrıldım mezarlıktan. Yağmur çiselemeye başladı.

Bisikletimi Ercanlara ödünç verecektim. Neredeyse alındığından beri bahçenin bir köşesinde atıl duruyordu. Zeminin soğuğundan lastiklerinin havası sönmüş olabilirdi.

Sabah pıtır pıtır düşen yağmur sesiyle açtım gözlerimi. Ketıla su koyup domates ve biberleri dilimledim. Çolak pencerenin önüne sabahtan yumurta bırakacaktı. Dolaptan lor poşetini çıkardım.

"Yeğenim uyan artık."

Kahvaltıdan sonra Anka'nın kuyruğu için çalışmalara başladım. Bizimki de hareketlenmeye başlamıştı. Yeşil gocuğunu giydi.

"Nereye delikanlı?" Yavaşça geri döndü. Yüzüme bakmamaya çalışıyordu.

"Otur oturduğun yerde!" Gerisingeri gelip gocuğunu çıkartmadan divana oturdu. Esmer yüzüne kızıl bir gölge düştü. Ağlamaklı bir yüzle, merhamet bekleyen gözlerle bana bakıyordu. Bir damla gözyaşı kirpiklerinin ucunda parıltıyla titredi.

Yağmur kesildi. Lavabonun damlatan musluğu "tıp" dindi. Pencereden pencereye ünleyen kadınların sesi geldi dışarıdan: "Sizin sular akıyor mu?"

Hepiniz bana bir teşekkür borçlusunuz. Zira yeminime sadık kalıp gözyaşımı zaptetmeseydim, göğüslerinize kıyamet gibi bir hararet çöreklenecekti. Göz pınarlarınız kuruyacaktı, ağlayamayacaktınız bile.

Atölyeye yeni katıldım ve uygulamayı da yeni kullanıyorum. Yanlış bir şey yaparsam özür dilerim şimdiden :)

‘Kayıtsızlıkla örtmek’ biraz anlaşılmaz geldi. Kayıtsızlık yerine daha farklı bir tabir kullanılabilir diye düşündüm.

Estağfurullah. Burada bir şey yapmaya çalıştım ama pek başarılı olamadım.

Bir çocuğun anne babası ölmüş, insanlar onların üstünü nasıl bu kadar kolay, duygusuzca, kayıtsızca örtebiliyorlar? O üstünü örttükleri herhangi bir şey değil anne-baba, bir çocuğun dünyası... gibi bir şeyler anladım ben???

Burada ifade edemedim ama örtülen şey kayıtsızlık. Ölüyü mezara koymadan önce yapılan ilk şey üzerini örtmektir ya. Yani onunla yaşayanlar arasına bir perde çekmek.

Çok üzücü bu sahne :(

Çok etkileyici bir anlatım olmuş

Oldukça başarılı bir giriş.

haberi?

bu ifade, mevcut haliyle, hançeresinin tortop oluşuna bağlı gibi duruyor. fakat ölüyü karşılama mevzusu için bunu diyor. burada bir düzeltmeye gidilebilir gibi geldi bana. ilk okuyuşumda, 'hançeresinin tortop oluşuyla bu sancının bağlantısı nedir' diye düşündüm.

çok güzel bir cümle

Bence de.

Ancak kelimesinin bu cümleye nasıl bir anlam kattığını anlayamadım

Sadece o şekilde ruhu rahatlayacak, anlamını çıkardım ben.

Evet bu anlamda ancak kelimesi

Çok hoş :)

Bu kısmı bende çok beğendim :)

:((

Bu cümle çok ilginç :)

barikatları aşmayan, daha tanıdık geldi kulağıma

Elleriyle yerine "elden" kelimesi de kullanılabilir burada.

ikisinin arasında ve bağlacı kullanırsa daha anlaşılır olabilir sanırım.

_Marked as resolved_

_Re-opened_

filmde bu sahneyi beğenmedim ama burada güzel anlatılmış

sanırım bu kelime fazla

bu ismi sevmiyorum ismimle karıştığı için:)

Üzgünüm:) okurlarımın hassasiyetlerini gözetmem gerekirdi.

Kurduğunuz bağlantı çok iyi

Verdiğiniz detaylar çok güzel. Bir amca, bir yeğen şeklinde anlatmanız da sıradanlıktan uzaklaştırmış. Var olduklarına inandım. Öyle bir durumda ne hissedilebilirse onları hissettirmişsiniz sanki. Keyifle ve merakla okudum. Emeğinize sağlık.

Kaleminize sağlık. Son cumleniz gerçekten çok etkileyici olmuş. Hikayeyi tekrar yaşamış oldum.

Teşekkür ederim vakit ayırdığınız ve yorumlarınız için

elinize sağlık. ikili anlatımı beğendim. metnin girişi oldukça kuvvetliydi. yoğun bir girişti. fakat devamı giriş kısmında göre bir iki tık geri planda kalmış gibi. yahut girişte okuyucu kendini kaptırıyor, yükseliyor ve devamını da öyle bekliyor.

öykü genel olarak kısa filmi anlatmış. bu anlatış da kısa olmuş olacak ki geçişler keskin gibi geldi. diğer yerleri belirttim, bazılarını arkadaşlar belirtti. kaleminize sağlık.

Öykünüzü beğendim. İkili anlatımı güzel kullanmışsınız. Acaba anlatımlar arası *** ile ayrılsa mıydı? Yok şu an yazarken vaz geçtim. Bizim fark etmemiz daha iyi oluyor. Biraz geç bir yorum oldu kusura bakmayın. Kaleminize sağlık.

Estağfurullah kusur yok. Teşekkür ederim vakit ayırdığınız için.

İki anlatıcı olması bazı yerlerde kafa karıştırıyordu ama anlatımı zenginleştirmiş. Filmle bağlantıyı çok güzel kurmuşsunuz , ellerinize sağlık.

Merhabalar, ellerinize sağlık.

İki farklı anlatıcıdan güzel bir öykü okudum sayenizde. İki karakteride güzel yansıtmışsınız.

Benim ufak tefek önerilerim oldu sadece ama tabii takdir sizin. Tekrar ellerinize sağlık, nicelerine.

Çok teşekkür ederim katkılarınız ve yorumlarınız için.

Ellerinize, emeğinize sağlık

Teşekkür ederim vakit ayırdığınız için

bence çok güzel olmuş emeğinize sağlık. Ama acaba yeğenle amca bölümlerinin arasına ayırıcı bir şeyler mi konulsaydı diye düşündüm. *** gibi

Teşekkür ederim, araya boşluk koymuştum ama bir işaret de konabilirdi tabi.