Hayaller ve Çöller

İrem İlayda Karkı

Hayallerimiz elimizden alınırsa geriye ne kalır? Koskoca bir çöl.

Yıllar sonra deniz kenarında bir gemiye bakarak düşündüğüm şey buydu. Ben zamanında çok gemi yaptım dedim içimden, gemiyle konuşur gibi. Gülümsedim. Kağıt gemilerimin bu gemiyle karşı karşıya durduğunu hayal ettim. Karşımdaki gemi alay ediyordu bu hayalim karşısında. Haklı. Bir çocuğun dünyasındaki o gemilerin dünyanın tüm gemilerinden daha güçlü olduğunu nereden bilecek? Ben biliyordum.

Bundan yaklaşık 15 yıl önce dayımla yaşıyordum. İki kişilik çok güzel bir yalnızlığımız vardı. Çok az muhabbet eder ama birbirimize karşı hep gülerdik. Bir zaman sonra ben annemle babamın neden gelmediğini sorgulamaya başladım. Bu soruyla beraber yüzündeki değişimi gizlemeye çalışsa da ben hissediyordum. Çünkü çocuktum ve çocuklar hisseder. Bu sorumdan hiç hoşlanmıyordu. Baktı benim sorularım durmayacak net olmasa da bir cevap verdi. Çok uzaktalarmış ve bulundukları yerden buraya gelebilecek bir araç yokmuş. Bu cevabı aldım ve zihnimde beklettim uzun bir zaman. Hayatıma devam ettim.

Köyde yaşıyorduk, horozlarla uyanırdık. Sabah kahvaltılarımız sade olurdu; ekmek, peynir, zeytin, domates, salatalık. Şimdi köy kahvaltısı adı altında servis edilen kahvaltılar gibi değildi. İyiki de değildi. Kahvaltıdan sonra dayım biraz bahçe ile uğraşır sonra kahveye giderdi. Ben de öylece dolanırdım etrafta. Bazen çeşmenin oraya gider su dolduran insanları izlerdim, bazen dağda dolanır su kenarına giderdim. Orada su sesleri ile hayal kurmak öyle güzeldi ki. Kimse bu güzelliği benden almasın isterdim. Hayallerimde annem ve babam suyun başladığı yerde oluyorlardı. Bir araç bulur bulmaz geleceklerdi. Geldikleri anı hayal etmeye çalışırdım. İlk kime sarılacaktım? Belki de aynı anda sarılırdık birbirimize.

Günler sonra evdeyken bir anda aklımda bir fikir belirdi. Neden suda gidebilecek bir şey yapmıyordum, mesela bir gemi? Hemen bir kağıt aldım ve okuldan aklımda kalanlarla bir gemi yapmaya çalıştım. Bittikten sonra ona baktım ve heyecandan kalbimin atışlarını hissettim vücudumun her zerresinde. Hemen uyamalıydım ve yarın suya gitmeliydim. Acaba kağıt gemim suda gidecek miydi? Bu soruyla birlikte uykuya dalmışım. Ertesi gün gemim suyun üzerinde yıkılmadan gittiğinde içimde bir çiçek yetişmeye başladı. Bunun umut olduğunu çok sonra anladım. Artık benim gemilerim vardı ve onları aileme ulaştırabilirsem belki de kavuşacaktık. Aklımda hep kavuştuğumuz anın hayali vardı. Karar vermiştim, üçümüz aynı anda sarılacaktık.

Günler birbiri ardına ilerliyordu. Ben her gün kağıttan gemilerimle su kenarına gidiyordum. Saatlerce orada kalıyor eve yemek zamanı dönüyordum. Bir zaman sonra yolda karşılaştığım insanların tuhaf bakışlarını hissettim üzerimde. Çok geçmeden dayım dışarı çıkmamı yasakladı. İçimde yeşeren çiçekler solmaya, kalbim çölleşmeye başladı. Artık gülmüyordum. Dayım da halinden pek memnun değil gibiydi. Dışarda bahçeyi sularken sular gidip de göz göze geldiğimizde anladım bunu. Gözlerinde ona bırakılan bir emaneti koruyamama korkusuyla ne yapacağını bilemeyen bir adamın çaresizliği vardı. Bunu çocukken biliyor muydum? Hayır, yalnızca hissediyordum. Biliyorsunuz çocuklar... Göz göze geldiğimiz o an dayımın kalbi yumuşadı aynı zamanda. Yeniden dışarı çıkmama izin verdi ve yeniden bir çiçek filizlendi. Hayallerim ve umutlarım suya kavuştu. Gemilerimi yüzdürüp beklemeye devam ettim. Birkaç sene sonra annemle babamın neden gelemeyeceklerini anladım. Bu dünyada onları getirebilecek hiçbir araç yoktu, kağıt gemilerim de dahil.

"Kaptan hazırlıklar tamam. Ne zaman gidiyoruz?"

Şimdi burada deniz kenarında bir gemiye bakarak bunları düşünüyorum. Başladığım noktayı. O zamanki hayallerim çocukçaydı ve gerçekleşmesi imkansızdı ama benim gemilere olan tutkum da orada başladı. Neden hayallerimin gerçek olmayacağını anladıktan sonra da gemi kaptanı olmak istedim bilmiyorum. Bu içimde büyüyen bir histi yalnızca. Bu amaca tutundum sıkıca ve şimdi hayallerimde benim kağıt gemilerimle dalga geçen, tam karşımda duran geminin kaptanıydım.

"Sen geç son kontrolleri de yap. On dakika sonra çıkalım."

Etrafıma baktım. Birini bekler gibiydim. Eğer gerçekten birisi gelecekse on dakikası vardı gelmek için. Ayağa kalkıp ileri geri adımladım biraz. Son dört dakika. Son kez etrafa bakıp gemiye geçtim. Kimse gelmedi. Bazı şeyleri aklımız bilir ama kalbimiz anlamaz. Kendime itiraf etmekten korksam da hala her limanda ailemi bekliyordum.

İrem İlayda Doğan