Yaşanamayan Ân

Emine Ecran Şenel

Şimdi havlu kenarı işliyorum. Bat çık, bat çık… El emeği göz nuru olacak. Alınan abdestlere şahit olacak. Bat çık, bat çık… Bu batıp çıkmalar sonucunda güller açacak. Güller, gözlerimin nurunu yansıtacak. Bat çık, bat çık… Hayatta bata çıka ilerliyor. Daha çok bata bata. Peki bu, benim batmış hâlim mi çıkmış hâlim mi? Düşünme! Ânı yaşa! Burada kal!… Şimdi havlu kenarı işliyorum. Bat çık, bat çık… El emeği göz nuru olacak. Alınan abdestlere şahit olacak. Bat çık, bat çık… Bu batıp çıkmalar sonucunda güller açacak. Güller gözlerimin nurunu yansıtacak.

Düşünmeden duramıyorum. Aslında buraya bunun için geldim. Yani beynimin takırtısını tukurtusunu susturup gönlümü dinlemek için. Dostu, düşmanı, yakını, uzağı, onu, bunu geride bırakıp kendimle olabilmek için. Geçmişi, geleceği salıp ânı yakalayabilmek için. Ama yapamıyorum. Onu bırakıp şunu, şunu bırakıp bunu düşünüyorum. Düşünmem yaşamama engel oluyor.

En iyisi biraz bahçeye çıkmalı. Hava üşütecek kadar serin. Güller açmış, güz gülleri. Güzellikleriyle meydan okuyorlar mevsimin hüznüne. Soğuk nedir, kış nedir, güz nedir tanımıyorlar. Havluya iğnenin batıp çıkmaları sonunda açan güller gibi yüzlerine vuran rüzgâr daha da güzelleştiriyor gülleri. Geldiğimden beri bahçenin bir köşesinde duran kirpi, yine aynı yerde, topraktaki sümüklü böcekleri yiyor. Gece gördüğüm rüya? Neden gördüm o rüyayı? Neden bu kadar etkilendim? Sanki bir şey anlatmak ister gibiydi, öyle hissettim. Düşünme! Ânı yaşa! Hava üşütecek kadar serin. Güller açmış, güz gülleri. Güzellikleriyle meydan okuyorlar mevsimin hüznüne. Soğuk nedir, kış nedir, güz nedir tanımıyorlar. Şimdiye kadar yürüdüğüm yollarda düştüğüm gibi bundan sonra yürüyeceğim yollarda da düşecek miyim? Düştükten sonra kalkabilecek miyim? İşte yine ândan çıktım. Düşünme, ânı yaşa! Burada kal!… Geldiğimden beri bahçenin bir köşesinde duran kirpi yine aynı yerde topraktaki sümüklü böcekleri yiyor. Bu kirpi beni rüyama götürüyor.

Ya hu bırak şimdi rüyayı. Rüya gecede kaldı, gece bitti. Ânda kal. Biraz kitap okusam iyi olacak. “Yine bir yazı yazmakla ruhuma şifa arıyorum. Orada olmak için ânın oğlu olmalıyım. Yaşanan an beni doğurmalı. Ve bütün ruhumla ona kendimi katmalıyım. Başka şansım yok rüzgârla konuşmalıyım.”[1] Hayatım çok daha farklı olabilirdi. Şimdi çok daha farklı yerlerde olabilirdim. Hiç bir şey için geç değil aslında. Umudumu kaynetmemeliyim. Oldum olası umutluyum ben zaten. Oldum olası kırılır umutlarım. Her şeye anlam yüklerim oldum olası. Penceremden giren aya, altını çizdiğim cümlelere, göz kırpan yıldıza, gülen gözlere… Ve yüklediğim her anlam yitirilir oldum olası. Düşünme! Ânı yaşa! Kitabını oku. “Yine bir yazı yazmakla ruhuma şifa arıyorum. Orada olmak için ânın oğlu olmalıyım.” Burada kal! “Yaşanan an beni doğurmalı. Ve bütün ruhumla ona kendimi katmalıyım.” Düşünme!

Kitap bile okuyamıyorum, kendi düşüncelerimin karmaşıklığı yüzünden okuduklarımı anlamıyorum. İşlemeye devam etsem daha iyi olacak. Bat çık, bat çık, bat çık… Hayat da bata çıka ilerliyor. Ben battım mı, çıktım mı? Şimdi batmışsam ne zaman çıkarım, nasıl çıkarım? Yok, bu çıkmış hâlimse… Daha çok batacaksam?... Düşünme! Ânda kal! Aslında buraya bunun için geldim. Beynimin takırtısını tukurtusunu susturup gönlümü dinlemek için. Dostu, düşmanı, yakını, uzağı, onu, bunu geride bırakıp kendimle olabilmek için. Geçmişi, geleceği salıp ânı yakalayabilmek için. Düşünmeden duramıyorum. Onu bırakıp şunu, şunu bırakıp bunu düşünüyorum. Düşünmem yaşamama engel oluyor. Düşünme! Ânı yaşa! Geldiğim nokta neresi? Ben neden buradayım? Onlar neden burada? Onlar henüz yolun başında oldukları için buradaydılar benimse hâlâ bir yolum yoktu. Herkes yoluna gider, sen kalırsın. Çünkü senin yolun yok. Çünkü senin yolunda oturanlar var, hiç kalkmamacasına. Çünkü senin hayatın çalınmış. Bana yaptıklarını asla unutmayacağım. İşte yine ândan çıktım. Düşünme! Ânı yaşa! Burada kal!… “Başka şansım yok rüzgârla konuşmalıyım.”

En iyisi biraz bahçeye çıkmalı. Havlumu biraz da bahçede güllere baka baka işleyeyim. Bahçedeki sandalyeye oturur oturmaz kirpiyle göz göze geldik. Bu kirpi beni rüyama götürüyor. Gece gördüğüm rüya? Sanki bir şey anlatmak ister gibiydi, öyle hissettim. İki kirpi vardı. Karlar arasında soğuktan tir tir titreyen iki kirpi. Isınmak için birbirlerine yaklaşıyor, dikenleri battıkça kaçıyorlardı. Düşünme! Ânı yaşa! Burada kal!… Soğuktan üşüyünce ve yine kirpiyle göz göze gelince ve kirpinin de üşüdüğünü hissedince havluma sarıp ısıtmak için kucağıma alınca havlunun gülleri üstünden kirpinin dikenlerini hissedince yine aynı rüyayı hatırlayınca Alman Filozof Schopenhauer’in kirpi hikâyesini anımsadım. Hikâyede, ısınmak için birbirlerine yaklaşan kirpiler dikenleri batınca birbirlerinden uzaklaşıyorlardı. Ta ki birbirlerine zarar vermeyecek en uygun mesafeyi bulana kadar. Tıpkı rüyamdaki gibi. Kirpiyi havluya sarılı bir şekilde güllerin arasına bırakıp içeri girdim.

Artık rüyayı unutabilirim. Rüyayı unutunca ânı yakalayabilir miyim? Şimdi havlu kenarı işliyorum. Bat çık, bat çık… Ânı yaşa! Bat çık, bat çık… Şimdiye kadar yürüdüğüm yollarda düştüğüm gibi bundan sonra yürüyeceğim yollarda da düşecek miyim? Düştükten sonra kalkabilecek miyim? Düşünme ânı yaşa! Burada kal!…

Emine Ecran Çeliksu

________________

[1] Kemal Sayar- Her Şeyin Bir Anlamı Var