Size bir kirpinin başkarakter olmaya çabaladığı hikâyemi anlatacağım.
Nermin'le aramızda herhangi bir sürtüşme yoktu aslında. Bana bir can borcu olduğu için ta ilk günden beri talim ve terbiyeden geçmiş gibi uslu uslu hayatımdaki rolünü ifa ediyordu. Evet, gözüme girmek için midir yoksa halisane bir niyetle bana yardımcı olmak için midir bilmem, işime yarar şeyler yapmaya gayret ediyordu. Misal evdeki kaynağı belirsiz böcek ordusunun başına bela olmuştu. Artık eskisi gibi lavabodaki kirli tavada ya da ucunu kaldırdığım halının altında kıpır kıpır bir böcekle karşılaşmıyordum. Üstelik her sabah karşı daireden fırlayıp tebelleş olan yorkşir teriyerin çanına ot tıkıyordu. Kısacası, merhametle meydana gelen ve karşılıklı minnet duygusu üzerinde tesis ettiğimiz arkadaşlığımız mutlu mesut ilerliyordu.
Arkadaşlarım da alışmıştı Nermin'e. PES turnuvasında yediği her golün acısı için parkeleri yumruklayan Oğuzhan'ı, sadece Nermin'in sivri sevimliliği teskin ediyordu.
İşlerin sarpa sarması Emel'le tanışmamdan sonra olmuştu.
Bir gün Nermin'i tabii ortamını teneffüs etsin diye Çarşamba Parkı'na götürdüm. Çarşamba Parkı arkadaşlığımız için anlamlı bir yerdi. Geçen yıl, gecenin bir vakti bu parktan geçerken, Nermin'i şose yolun kenarındaki bordürün dibinde bıçaklanmış halde bulmuştum. Veterinerlik okuyan Özbek Cabir sağolsun hem akademiden aldığı her türlü bilgiyi hem de koca nenesinden gördüğü tüm usülleri bu diken topunun üzerinde tatbik etmişti. O gece Allah hayra tebdil etsin tuhaf bir rüya gördüm. Evimin su tesisatı arıza çıkarmıştı. Görünürde basit bir problemdi bu, fakat elindeki İngiliz anahtarıyla iki büklüm usta, kan ter içinde doğrulup bıkkınlıkla kafasını sağa sola sallayınca meselenin ciddiyetini fehmettim. Öfke ve telaşla kısılan gözlerindeki domur domur teri silerken
-Bu iş benim yapacağım iş değil delikanlı, dedi. Bana şimdi müsaade et ben gideyim, büyük ustayı yollayayım sana. O gider gitmez büyük usta zili çaldı. Kim olsa beğenirsiniz? Tanrı'nın lütfuyla Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı ve diğer toprakların ve bölgelerin kraliçesi, Commonwealt lideri, inancın savunucusu 2. Elizabet. Rüyamı Cabir’e anlatınca bu rüyanın yaralı kirpiyle ilgili olabileceğini söyledi ve kirpiyi sahiplenmemi tavsiye etti. Rahmetli dedem rüyanın nasıl tabir edilirse o minvalde gerçekleşeceğini söylerdi. Cabir’e hak verip kirpiyi evlat edindim. Hatta evlat sahibi olmanın bana bahşettiği merhamet ve duyarlılıkla adını yumuşak manasında Nermin koydum.
Çarşamba Parkı’na gelince Nermin’i otların arasına salıp, banka oturdum. İğneli dostum çok geçmeden parkta eğleşenlerin ya da gelip geçenlerin ilgisini üzerine toplamıştı. Ne var ki Nermin etrafını saran insanlardan ürküyor, kafasını çelimsiz bacaklarının arasına kapatıyordu. Az sonra pas vermediği kalabalık dağılınca, yanıma Emel oturdu. Nermin onun da dikkatini çekmişti. Üstelik uslu bir çocuk gibi ayaklarımın dibine kadar gelip orada çökmesi Emel’i oldukça heyecanlandırmıştı. İşte Emel’le böyle tanıştık.
Fakat Nermin Emel’le olan muhabbetimize tuhaf bir kıskançlıkla gölge düşürüyordu. Kabul. Başta Emel’in Nermin’e olan ilgisini kıskanan bendim. Fakat Emel’le buluştuğumuz bir gün kirpi hanımefendinin top gibi yuvarlanıp kızcağızın eline sivri oklarından birini fırlatması, onunla ilgili düşüncelerimi gözden geçirmem gerektiğini getirdi aklıma.
Eve gelir gelmez aldım karşıma Nermin’i:
-Evladım ne yapmaya çalışıyorsun sen? Yahu kıza niye ok atıyorsun?
Ayaklarının üzerinde dikilip şapşal şapşal sırıttı.
-Bak bir daha bir yere götürmem seni.
Gerisin geri dönüp mutfağa seğirtti.
Neyseki Emel kindar bir kız değildi. Sonraki buluşmalarımızda üzerine havludan biçtiğim bir kıyafet giydirip öyle götürdüm Nermin’i.