Bêmavi
Kelimeler: Palto, Kayıt, Mavi
Bir yokmuş bir yokmuş. Ormanlarda ağaç, denizlerde su, yeryüzünde barış, dünyada çocuk, insanlarda insanlık yokmuş. Her zaman içinde bir kaos varmış. Kaosun ana sebebi dünyanın halifeleri insanlarmış. İnsanlar kazandık dedikçe kaybediyorlarmış. Bunların önüne geçemeyen yöneticiler, çareyi cezaların ağırlaştırılmasında bulmuş. Şeriat vari cezalara dönülmüş. Kimisinin kulağından sesleri, kiminin gözünden renkleri, kiminin dilinden sözcükleri almaya başlamışlar. Suç işleyenlerin en sevdikleri ile ilgili cezalar veriliyormuş. Mesela portakalı çok seven biri suç işlerse ondan portakalın tadını ve kokusunu alıyorlarmış.
Böyle bir zamanda bir adam varmış. Herkes gibi, çok düz bir adam. Çok normal, tekdüze, olağan bir hayatı varmış. Sabah kalkıyor, kahvaltısını yaptıktan sonra hazırlanıp işe gidiyormuş. Sekiz saat çalıştıktan sonra işten çıkıp denize gidiyormuş. Denizi ve denizin simetrisi olarak gördüğü gökyüzünü çok severmiş ve tabii mavi rengini de. Kıyafetleri hep mavi ve tonlarındaymış. Mavi bir kuşu varmış. Denildiği gibi çok düz bir adam olduğu için kuşun ismini bile Mavi koymuş. Evin içini de mavi ve tonları hükmediyormuş. Lacivert koltuk takımı, açık mavi kitaplığı, mavi bardakları… Velhasıl mavi hayatında çok yer kaplıyormuş.
Kötülüğün hüküm sürdüğü dünyada bu adamın da bir kötülüğü varmış. Bu adam elbise fabrikasında ürün dağıtım kayıtlarının tutulduğu bölümde çalışıyormuş. Fabrikada palto, mont, kaban gibi kıyafetler dikiliyor, paketleniyor ve mağazalara gönderiliyormuş. Bu adam da gönderilen kıyafetlerin kayıtlarını tutuyormuş. İşe girdiği ilk zamanlar paketleme yerinde çalışıyormuş. Bir zaman sonra kendini fabrikanın sahibine sevdirmiş, güvenini kazanmış. Bu şekilde yavaş yavaş yükselerek şimdiki kayıt bölümüne gelmiş. Yükseldikçe aldığı maaşı beğenmemiş. Patronundan zam istemiş. Bir miktar arttırmışlar maaşını ama bu ona yeterli gelmemiş. Sonrasında birkaç sefer daha söylemiş fakat aldığı ücrette bir değişiklik olmamış. Adam fabrikadan çıkan ürünlerden kazanılan parayı gördükçe aldığı maaştan memnuniyetsizliği artmış. O da “Madem öyle kendi hakkımı kendim alırım.” deyip ürünlerin gönderildiği mağazalarla anlaşarak kârı en yüksek olan paltolardan kaçırmaya başlamış. Belli bir zaman bu şekilde devam etmiş. Çok para kazanmış.Bunu kendine hak olarak görüyormuş. Gel zaman git zaman fabrikada kârın düştüğünü görülmüş. Nedenini sorgulamaya başlamışlar. Yöneticilerin araştırmaları sonucu ürün gönderimlerinde hata olduğunu fark etmişler ve en sonunda suçluyu bulmuşlar. Adamı işten çıkarıp, şikayet etmişler.
Zaman geçmiş, mahkeme kurulmuş. Mahkemede adam kendinin haklı olduğunu, aldığı paranın mevkisine göre az olduğunu ve bu şekilde paltoları alarak hakkını aldığını söylemiş fakat hakim bunu kabul etmemiş. Yalvarmış, yakarmış ama olmamış ve karar açıklanmış:
“Suçlunun mavi renk görme yetisinin gözünden alınmasına karar verilmiştir.”
Adamı kısa bir zaman sonra ameliyat etmişler ve bir de ilaç vermişler. Artık mavi onun gözünde kararmış. Deniz ve gökyüzü puslu siyah beyaz görünmeye başlamış, kuşu Mavi, evin içindeki eşyalar, duvarlar kapkara olmuş. Evin her şeyini değiştirmek istemiş ama elinde hiç para kalmamış. Çalışmak istemiş, ceza aldığı sicilinde belli olduğundan kimse işe almamış. Artık eşyalarını satarak bir vakit geçinmeye çalışmış.Geçim sıkıntısı, mavisizlikten gelen iç sıkıntıları onu çöktürmeye başlamış. Önce saçı sakalı beyazlamış sonra beli bükülmüş. Mavisizliği yetmiyormuş gibi gözlerinin feri de sönmeye başlamış. Daha sonra elinde avucunda hiçbir şey kalmamış. Sokaklarda kalmaya başlamış. En son soğuk bir kış günü, üzerinde yer yer yırtılmış, eskimiş, kokmuş, mavi paltosuyla beraber kayalıkların olduğu bir sahile gitmiş. Gözlerini kapatmış. Denizin, gökyüzünün maviliğini düşünmüş. Yüzünde buruk bir gülümseme… Kendini dalgalı hırçın denize bırakmış.
AhmetCan