Kızıl Geceler

Ahmet Kırtekin

kelimeler: kayıt, palto, nehir

sisle kaplı nehir alev aldığında, palto, bir hayalet gibi süzülüyordu köprünün üzerinde. meraklı seyirciler ve adanmış müritler ne olduğunu anlayana kadar büyük bir hayranlıkla izlemeye devam ettiler. nefes almak zorlaştığında cılız şüpheler bir anda güçlü korkulara dönüştüler. insanlar nereye kaçacaklarını bilmiyorlardı. görevliler daha kötü bir durumdaydı. yerlerini terk ettiklerinde başlarına gelecekler ile ölüm korkusu arasında ne yapacaklarını bilmiyorlardı. kalabalığın korkusu dalga dalga yayıldıkça tek endişleri hayatta kalmak oldu, bildikleri tüm delikleri yokladılar. ama endişe halinde bir çoğu bildiğini unuttu.

tehlike anında sakin kalmak hayat kurtarır. bunun bile yazı olarak kayıtlarda olması gerekir. bütün varlığını kayıtları değiştirmek ve yok etmek üzerine inşa eden bir sistem ise insanların unutkanlığı üzerine inşa eder varlığını. görevliler, insanlar sakin bir şekilde hareket etselerdi bile felaket kaçınılmazdı. baştan beri yanlış bir plan yapılmıştı. en ufak bir aksaklık can yakabilirdi.

rejim, 75. yılından itibaren kayıp y. şehri'nin bulunmak üzere olduğu haberlerini yaymaya başladı. bütün ülkede heyecan uyandıran bu haber bazen kısa bazen uzun aralıklarla tekrarlandı. y. şehri bulunduğunda ülke yüzyıllar boyunca kendisini engelleyen zincirlerden kurtulacak ve özgür bir şekilde kendi varlığını gerçekleştirebilecekti. kayıtlar kayıp olduğundan bu hakikatin, medeniyet ilkeleri etrafında, rejim tarafından özenle yeniden inşa edilmesi gerekiyordu. bu yüzden y. şehri bulunsa bile bir müddet tüm dünyadan gizlenecekti. şehrin dokusunun, yüksek teknoloji, kültür ve ahlakının gerçek dünya ile bir anda buluşması düşünülemezdi. rejim, bu büyük görevin tüm sorumluluğunu üstlenmişti. bu, rejim için bir varoluş mücadelesiydi.

y. şehri tarihte ve kayıtlarda ister var olsun ister olmasın bir süre sonra rejim için bir onur meselesi haline geldi. muhalifler durup durup onun aslında atlantis olduğunu söyleyerek rejim ile dalga geçiyorlardı. ilgili kurumlar aldıkları emir doğrultusunda harekete geçtiler. ülkenin orta yerinde, en ücra noktalarından birinde y. şehri'nin bulunduğunu açıkladılar. bu şehir emsalsiz bir nehir ile gizlenmekteydi. ona ulaşmak, onun üstün özelliklerinden yararlanabilmek için muazzam bir köprünün inşa edilmesi gerekiyordu. uzun yıllardır yapımı devam eden ve muhaliflerin her fırsatta dillerine doladıkları büyük köprü işte bu nedenle inşa edilmişti. şimdi bütün dünya mucizevi bir haberle aydınlanmak üzereydi.

her araç ve kişi bunu değiştirerek çoğalttı. ülke tarihinde şimdiye kadar görülmemiş büyüklükte bir organizasyon tertip edildi. yurdun dört bir yanından milyonlarca insan y. şehri'ne ulaştıracak köprünün açılışına taşındı. yollar tıkandığı için aylarca yürümeyi göze alan insanlar haber oldular. ona ulaşmak değil, onun yolunda olmak, gerekirse bu uğurda ölmek önemliydi. bültenler bu cümleleri parlattı.

yıllar boyunca tarihteki en yaratıcı söylem ve araçları geliştiren rejim, kendisini bir kez daha aşarak nehrin başkan'ın palto'su tarafından açılacağını duyurdu. insanlar ilk duyduklarında bir anlam veremeseler de çok kısa bir süre sonra bu haberin sarhoşluğuna kapıldılar. tarih ve edebiyattaki imgesi bir yana söz konusu olan palto son 20 seçimi kazanmıştı. şimdiye kadar kaybettiği bir kez bile görülmemişti. büyük kralların kılıcından daha muzaffer bir simgeydi. bu incelik, bu mesaj insanları heyecanlı bir sarhoşluğa sürükledi. bu olmasa akın akın o gece oraya doluşmazlardı.

insanlar şehre hava kararınca alındı. yollar havalimanlarında olduğu gibi zeminden aydınlatılmıştı. yalnızca ışıklı bir yol içinden geçiyor ve karanlığın ortasında inerek sonsuz bir insan kalabalığına katılıyorlardı. sis, kalabalıkla beraber artıyordu sanki. buna rağmen neşeli kalabalık coşkuyla şarkılar söylüyor,sloganlar atıyordu. başta yankılanan sesler sonra karşı kıyıdan cevaplandı. demek ki yeterince güçlü olunca birlik, her şey mümkündü. kalabalık farkında olmadan bu hissiyatla daha çok coştu.

sözün hem anlamsız hem de her şey olduğu rejim çağında en güzel açılış sözsüz olarak gerçekleşecekti. önce güçlü ışıklar yandı. sis, zayıflamış gibiydi. bir anda gökyüzünde dolunay görüldü. köprü bütün haşmetiyle uzaktan seçilmekteydi. sis olmasa tam görülebilirdi ama dolunay köprüyü belli belirsiz aydınlattıkça muhteşem bir manzara ortaya çıkıyordu. nereden geldiği belli olmayan marşlar bir anda tüm alanı kapladı. milyonlarca insan vecd hâlinde deniz gibi dalgalanmaktaydı. o sırada ölenler olduysa da ölen de öldüren de son derece memnundu bu durumdan.

sis, dağılmadıysa da seyrekleşmeye başlayınca köprünün üzerinde bir o yana bir bu yana gidip gelen palto açıkça görülmeye başladı. çığlıklar, sloganlar, palto gezinmeyi bırakıp kalabalığa yöneldiğinde daha da şiddetlendi. nihayet kollarını kaldırıp selam verdiğinde ise sevinçten ağlayanlar, bayılanlar, ölenler, kendini nehre atanlar oldu. marşlar çaldıkça insanlar sonsuz bir sarhoşluğa gömülüyordu.

sisle kaplı nehir alev aldığında, palto, bir hayalet gibi süzülüyordu köprünün üzerinde. meraklı seyirciler ve adanmış müritler ne olduğunu anlayana kadar büyük bir hayranlıkla izlemeye devam ettiler. nefes almak zorlaştığında cılız şüpheler bir anda güçlü korkulara dönüştüler. insanlar nereye kaçacaklarını bilmiyorlardı. görevliler daha kötü bir durumdaydı. yerlerini terk ettiklerinde başlarına gelecekler ile ölüm korkusu arasında ne yapacaklarını bilmiyorlardı. kalabalığın korkusu dalga dalga yayıldıkça tek endişleri hayatta kalmak oldu, bildikleri tüm delikleri yokladılar. ama endişe halinde bir çoğu bildiğini unuttu.

olay bir hafta sonra haberlerde duyuldu. yüksek mevkideki görevlilerin açıklamalarına göre rejim düşmanları büyük bir komplo kurmuşlardı. y. şehri'nin keşfedilmesi, eşsiz köprünün inşa edilmesi engellenmek istemişti. rejim istihbaratı ve ilgili kurumlar bu komployu boşa çıkarmak için büyük bir oyun tertiplemişlerdi. şehrin bulunması, köprünün inşa edilmesi, nehrin varlığı mükemmel bir planın parçalarıydı. rejim düşmanları kötülüklerini zirveye taşıyarak aslında böyle bir şehrin ve köprünün var olmadığını ispatlamak ve rejimi yıkmak için açılışa akın etmişler. tek amaçları rejimi çökertmek olan bu gözü dönmüş güruh kendi silahı ile vurulmuş. kendi taraftarlarını öldürüp suçu rejime atmak için koca bir petrol kuyusunu nehre bağlamışlar ve açılış gecesi nehri ateşe vermişler. başkan orada olmasa da palto orada olacaktı, palto'yu yaktıklarını düşünebiliyor musunuz? bunun anlamını kavrayabiliyor musunuz? fakat bu bedbahtlar rejimi ve palto'yu küçümsedikleri için kaybetmeye mahkumlar. palto bu açılışa hologram olarak katılmıştı. bu azgın kabalalık kendi felaketini hazırlamış oldu böylece. nehir, köprü ve iki şehir yok oldu, ama savaşta kurşun sayılmaz. muhalifler büyük bir darbe aldılar. rejim bir kez daha rüştünü ispat etti.

kayıtlar kısa sürede yeniden değerlendirildi, düşünüldü, yazıldı. rejimin büyük bir plato inşa ettiği, nehrin, köprünün, şehrin hep bunun bir parçası olduğu, açılışta elektrik kesintisi ihtimaline karşı getirilen jeneratörleri çalıştırmak için yedekte tutulan tonlarca yakıtın müteahhit firmanın yanlış imalatları yüzünden nehre karıştığı, kalabalıkta sigara içen birinin aşka gelip serinlemek için nehre atladığı, suyun üzerindeki yakıtın alev aldığı, platonun havalandırma ve tahliye projelerinin imalatta atlandığı, bu kısımlar yapılmış gibi ödemelerin yapıldığı, insanların panik hâliyle birbirini öldürdüğü, yangın ve izdihamdan kurtulanların platoyu gördükleri için rejim güçleri tarafından öldürüldüğü, ölen insanların hepsini hainlikle suçlamak mümkün olmadığından kişiye göre yeni kayıtlar oluşturulduğu, bu aptallığın büyük bir başarı olarak sunulması gerektiği, palto'nun cepsiz, rejim'in başkansız olduğu ve ufak tefek birkaç şey daha kayıtlardan silindi.