Son Harfi Z

Ahmet Can Altun

“Son harf Z. Son harf Z. Son harf Z.” Uykuda değil. Uyanık da değil. Kendinde de değil Kenan, hayatta. En azından bizim için var. Fiziken. Ama kendi için yok. Kendi içi yok. Kaybetmiş. İçin için çok ağlamış. Gözyaşları asit olmuş yakmış içini. Sonra gözyaşları ruhunu yakmaya başlamış. Bunları o elim, iç büzüştüren, yakıcı, olağan olaydan sonra; Bûtimar’ını kaybettikten sonra yaşadı. Garip. Bir şey kaybedildiyse bulunabilir. Ama Bûtimar’ı bulması artık imkânsız. En azından dünyada. Ölüm kaybetmek midir o zaman yoksa kaybolmak mıdır?

Yaklaşık üç yıl önceydi. Kenan sabah uyandı. Pencereden dışarı baktı. Hava miss. Ellerini yana açıp esnerken “Canım hadi kalk. Hemen kahvaltı yapıp hazırlanıp çıkalım. Hava da miss gibi” deyip odadan çıktı. Kızının odasına doğru gitti. Kapıyı yavaşça açtı. Yanına yaklaştı. Saçlarını okşadı. Kokladı.”Bûtimar’ım hadi kalk. Bugün büyük gün. Senin hiç görmediğin bir yere gideceğiz. Bûtimaar.” Çocuk döndü. Kenan’a baktı. “Nereye gideceğiz baba?” diye sordu. “Söylemem, sürpriz. Ama çok seveceğine eminim. Hadi kalk yüzünü yıka, kahvaltımızı yapıp çıkalım.” diye cevap verdi. Kenan odadan çıkıp mutfağa doğru gitti. Eşi yatakları toplayıp, Bûtimar da yüzünü yıkayıp mutfağa geldi.

Hoş sohbet muhabbet ile kahvaltılarını yaptılar. Bûtimar nereye gideceklerini çok merak etmişti. “Baba nereye gideceğiz söylesene.” diye sora sora babasının etrafında kuş gibi dönüp durdu. Kenan da “Madem bu kadar merak ediyorsun, seninle bir oyun oynayalım. Oraya gidene kadar sana bazı ipuçları ve gideceğimiz yerin tek tek harflerini vereceğim. Oyunumuzun kuralı ise şu: sesli tahmin etmek yok. İçinden düşüneceksin. Kabul mü?” diye sordu. Bûtimar biraz düşündü. Babasına baktı “Annemden yardım alabilir miyim peki?” diye sordu. Kenan da gülerek “Hayır kızım” dedi. “Off tamam o zaman kabul.” “Tamamsa hadi git dişlerini fırçala, sonra hazırlan. Hadi bakalım.”

Bûtimar koşarak banyoya gitti. O arada Kenan ile eşi de mutfağı topladılar. Sonra eşi Bûtimar’ın yanına gidip “Ne giymek istiyorsun kızım?” diye sordu. “Mavi elbisemi” dedi Bûtimar. Annesi giyinmesine yardım ederken içeriden Kenan’ın sesi geldi “İlk ipuçlarını veriyorum. Gideceğimiz yer iki kelimeden oluşuyor ve senin isminle de alakalı bir yer.” İsmimle mi alakalı diye düşündü içinden. Sonra annesinin kulağına eğilip kısık sesle

“Anne benim ismimin anlamı ne?” diye sordu. Annesi gülümseyerek

“Kopya veremem Bûtimar. Babanla anlaştınız bir kere.” dedi.

“Ya anne lütfen, bana kopya verdiğini babama söylemem. Söz. Hadi anne lütfen.”

“Teşekkürler kızım beni ispiyonlamayacağın için.” dedi gülerek “Tamam hadi ufak bir şey söyleyeyim sana. Bûtimar diye bir kuş var”

“Kuş muu? Bu kadar mı? Nasıl bir kuş?”

“Bu kadar, başka bir şey söylemem. Hadi bakalım bir de çorap seç.”

Bûtimar çorap seçmeye giderken “Demek kuş. Hımm. Hayvanat bahçesi mi acaba?” diye tahminlerde bulunmaya başladı. O sırada Kenan da hazırlanmıştı. “Hadi hazır mısınız? Çıkalım mı?” diye seslendi. “Bûtimar hazır ama ben değilim” diye cevap verdi eşi. “Hadi bitanem. Hep sona kalıyorsun ama. Olmaz ki böyle değil mi Bûtimar’ım?” ‘’Eveet anne hep sona kalıyorsun.” diyerek gülüştüler baba kız. “Kimin giyinmesine yardım ettim acaba?” diye söylenerek çıktı annesi.

Artık yola çıktılar. Gidecekleri yere doğru yol aldılar. Bu arada Kenan ara ara ipuçları veriyordu. Gideceği yerin harflerini de vermeye başlamıştı. Bûtimar biraz annesinden de kopya alarak feneri bulmuştu. “Fener mi? Fenerbahçe mi baba?” Annesi de Kenan da çok gülmüşlerdi buna. “Hayır kızım değil. Hem o iki kelime mi?”

“Eveet. Fener ve bahçe işte. Değil mi?

“Hayır kızım. Onlar birleşik yazılıyor. Bir futbol takımının ismi.” dedi gülerek. “Hem dışından tahmin etmek yok demiştik.”

“Tamam sustum peki.”

Artık varacakları yere iyice yaklaşmışlardı. Bûtimar uyuyakalmıştı. Kenan dikiz aynasından baktı. Gülümsedi. “Bûtimaar. Kalk kızım. Varmak üzereyiz.” Bûtimar gözlerini ovuşturarak uyandı.

“Geldik mi?” diye sordu.

“Çok az kaldı. Şu yukarıdaki beyaz şeyi görüyor musun? İşte orası.” dedi annesi.

“O beyaz şey ne biliyor musun Bûtimar?” diye sordu Kenan

“Hayır bilmiyorum. Ne o?”

“Fener”

Fener mi? Nasıl fener? Bu çok büyük. Fenerler ışık veren küçük şeyler değil miydi?

“Evet onlar da fener. Ama bu büyük fener ve bunun aydınlattığıı… Son ipucunu veriyorum. Hazır mısın?”

“Eveet nedir?”

“Son harf…”

Veremedi Kenan son ipucunu. Çift yön olan yolda karşıdan gelen araçla çarpıştı. Sonra Bûtimar annesi ile beraber gitti. Kenan kayboldu. Cenazelerini deniz fenerinin olduğu yere gömmek istedi. Bir şekilde izinler alındı. Deniz fenerinin önünde bulunan araziye gömdüler anne kızı. Bûtimar ismi gibi denize çok yakın artık. Ondan sonra Kenan gittikçe daha çok kayboldu. Sonra kendini bulamadı. “Son harfi Z. Son harfi Z. Son harfi Z.” den başka bir şey demiyordu artık. Şimdi ruh sağlığında Kenan’a kendini buldurmaya, onun içini tekrar yerine koymaya çalışıyorlar.

AhmetCan