( B harfini hiç kullanmadım)
Mona Roza, siyah güller, ak güller...
Karşısındaki rengarenk güllerle sıralanmış seraya doğru usul usul yürüdü Gülfem. Karşısındaki güllerden hem nefret ediyor hem de vazgeçemiyordu. Yaşadığı duygunun adına isim veremiyordu. İsim vermesine de gerek yoktu zaten. Gülfem'e göre Monoton hayatının parçasıydı. Hem zaten Gülfem, acı ve meşakkat veren şeyi sevdiğini nasıl anlatsın ki?
Her gün güllerle dolu seraya gelir, güllerin dikenlerinin ellerine girmesine aldırmadan onlarla ilgilenir, çene çalardı. Susmak nedir anlamayan çenesine, güller hariç kim katlanır ki? Pek saygıdeğer pederi de o nedenle sürgüne yollamamış mıydı?
Her şeye rağmen o, her gün pederi gelip onu alacak diye düşünürdü. Umut fakirin ekmeği lafı tam onu özetliyordu.
Yine sürgünde olduğu dumanlı, depresif duygularla uyandı. Eski yaşadığı yerle alakası olmayan, kutu kadar olan yerde yaşamak zor geliyordu ilk geldiği zamanlarda. Lâkin her şeye alışmaya mahkum insan... O da hızlı olmasa da alıştı şehre, yeni evine, güllere ve en çok dikenlere… Güllerden fazla dikeni sevmek ne kadar akıl kârı? Zaten o da pek akıllı sayılmazdı.
Pederi, küçükken ilk defa eline diken girince ona şefkat göstermişti. Şefkat dediği de kısacık endişe duymuş hemen elindeki dikeni çıkarmıştı. O gün ne de sevinmişti, havalara uçmuştu. Hiç durdurak nedir anlamayan çenesinden çıt çıkmamıştı sevinçten. Normalde olsa saçma sorularıyla herkes, gevezelik etmesinden illallah ederdi. Yüzünde eksik olmayan sırıtmasıyla evin içinde dolaşıp durmuştu. Güzel geçen gününü yine kendisi mahvetmişti. Sırıta sırıta evin içinde dolaşırken ona doğru gelen kardeşini görmemiş, düşmesine neden olmuştu. O an yaşadığı dehşetin, tarifsiz duygunun ismi yoktu. Kendisinin, aksine pederi kardeşini pek sever değer verirdi. Güzel sözlerle oğlunu severdi. Gülfem’in hakkına ise güzel sözler yerine küfürler düşerdi. O gün de aynısı oldu işte. Kardeşini kaldırmak için gittiğinde, kaldırmasına izin vermeden küfürler savurup kafasından tutup itmişti pederi. Olanlar olmuştu. Validesi ne çok endişelenmişti Gülfem için. Doktor iyi olduğunu söyleyene kadar gözyaşları dinmemişti. Pederi ise acımasızca: “Dikkat çekmek için yaptı” deyip durmuştu. Pederinin asla anlam veremediği hakaret, küfürlerin ardından kulağında uğursuz uğultu ve gerisi meçhul…
Sayısız test vesaire sonucunda kulakta oluşan küçük hasardan dolayı geçici olarak duyamacağı gerçeğiyle yüzleştiler. Son duyduğu şeyin küfür olması ne acı. İsterdi ki validesinin şefkat dolu sesi olsun son duyduğu seda. Rüyasında hep o anı yaşardı. Pederinin öfkeden kırmızıya çalmış suratı ve ettiği küfür kulağında çınlar zannederdi hep. Ama pederine de kızamıyordu, o yüzden eline giren dikenlere de kızamıyordu. Pederi de dikenler de acıtır, kanatırdı… Lakin Gülfemin ve zayıfların huyu değil mi acıyı sevmek?
Hep ilk çocuğunun erkek olmasını düşlemiş adam. Lakin hekim kadın “kız” dediği anda pederinin kafasından kaynar sular dökülmüş. Ne acı, pederiyle daha ilk günden anlaşamamışlar. Validesinin anlattığına göre pederi aslında çok merhametli adammış. Herkes köyde ona saygı duyar, severmiş. Ta ki Gülfem doğuncaya dek öyleymiş.
Köyleri hâlâ erkek evladın kız evlattan daha üstün görüldüğü yerlerden idi. Erkek çocuğu olmayanı hor görürlermiş. Ne cahilce ama. Ha kız ha erkek ne fark ederdi Allah aşkına. İkisi de kanından canından denilip sevilmeliydi. Cahiliyede kaldı zannedilirdi o erkek çocuk kız çocuk meseles. Ama Anadolunun kuytu köşelerinde ayrımcılık mevzusu devam ederdi. Önemli olan merhametli olmak, insan olmak ve en önemlisi adaletli olmak.
İşte Gülfemin hikayesi. Hastaneden çıktıktan sonra artık onu pederi daha da sevmez oldu. Duymazdı onu o zamanlar ama güzel sözler söylemediği de aşikardı. Pederi en son dayısının yanına göndermeye karar verdi. Diğer ailelerden farklıydı onlar, erkek kardeşi ve pederinin keyfi yerindeyse validesi de nasiplenirdi sevgiden. Ne keder dolu hayat. Tüm olanlara karşın Gülfemin inancı tamdı. Gün olacak her şey güzel olacak derdi.
Dayısının yanına gidince orada hor görülmedi. Dayısı kır saçlı, yüzünde eksik olmayan gülümsemesiyle ona merhametle yaklaşırdı. Uzun uğraşlar sonucunda şehirden işitme cihazı getirmişti dayısı Gülfem'e. Duyuyordu artık ama sevinemiyordu. Her gün aynı ses ,aynı ıstırap dolu dakikaları yaşar dururdu rüyalarında. Artık çenesinden şikayet eden kimse yokken konuşmak, duymak zor geliyordu.Güllerin yanına gittiği vakit gözü önce dikenlerine kayardı. Aynı günü yaşardı daima. O günü ne olursa olsun unutmayacaktı sanırım.
Umudu tükenmek üzereyken Rasim Hocayla tanışmıştı. Köyün muallimiydi Rasim Hoca. Diğer çocuklarla yaşıt değildi ama radyoda duyduğu şiirleri kendi okumak istiyordu artık. Rasim Hocayı ilk gördüğü zamanlarda pederiyle aynı yapıda sanar yaklaşamazdı korkudan. Ama Rasim hoca merhamet doluydu hiç ağzından küfür çıkmazdı. En sinirli olduğu zamanda dahi tutardı kendini. Çok uzun süre geçmeden okuma yazmayı öğrendi. Validesiyle ara ara mektuplaşırdı. Okuma yazma öğrendiği için onunla iftihar ediyormuş. Öyle yazmıştı son satırlarında…
Kaç aydır mektup yollamıyordu validesi, endişesi gün geçtikçe hat safhaya ulaşıyordu. Tüm kederini, derdini karşısındaymışcasına anlatırdı validesine.
Günlerden cuma yine umudu tükenmeden validesinin satırlarına hasret, pencere kenarında postacının yollarını gözlüyordu.Tam içeri girecekken kafasında şapkası, lacivert üniformasıyla postacı gözüktü. Kutuya koymasına izin vermeden zarfı elinden elinden çekti. içindekini okuduktan sonra yıkılacağını öngörseydi zarfı asla açmazdı. Elindeki mektup pederinden idi. İlk satırların ardından şaşkınlığına mani olamadı. Zira okuduğu şu satırları o yazmış olamazdı. Kendine hiç sevgi göstermeyen, sürekli çok konuştuğundan çenesine laf eden ve son gördüğü vakit küfürler eden adam...Sevgi sözcüklerini ona yazmış olamazdı. Lâkin erken tavır almıştı. Daha önemli hadise yazılıydı o satırlarda. Validen sizlere ömür… O gün işte umut onun için terk-i diyar eylemişti…
Merhaba,
Elinize sağlık öncelikle. Hacer Hanımın değindiği her detay gözden geçirilmeli bence. Tek tek hepsine katılıyorum demek istemedim. :) Hepsine katılıyorum. Öykü bana biraz esnek geldi. İnşallah zamanla daha da sıkılaşır metinleriniz.
Daha dikkatli olacağım bu konu da inşaAllah:)
İnşallah :) Bir de bence acının eşiği yoktur.
Somut olarak var mı bilmiyorum ama soyut olarak ya da ruhsal olarak olabilir bence:)
:) Çok güzel isim. Lisede aşık olduğum çocuğun kardeşinin adıydı.
Yaaa:)
bu cümlede düşüklük var gibi. anlatacak olan acı mı?
"hem zaten acı ve meşakkat veren şeyi sevdiğini nasıl anlatsın ki?" mi demek istediniz?
Evet
bilmeyen denilmeli herhalde
pardon. b harfi kullanılmayacaktı. kusura bakmayın
Evet b harfini kullanamadığım için bu fiili kullandım.
buraya bir virgül gerekli gibi böyle takıldım.
o'dan sonra virgül
ben olsam lafı değil de söylemi yahut bu minvalde bir şey derdim herhalde:)
güne adım atmak, garip geldi
Başlamak yazacaktim ama b kullanamadığım için böyle bir şey oldu:)
güne gözlerini açtı mesela
Çok güzel . Aklıma hiç o anda gelmedi:)
şehre
Bu cümle hoşuma gitti. Karakterin farklılığını göstermiş.
burada küçük olan peder değilse :) virgül konmalı
Şefkat
Bu kelime olmasaymış da olurmuş
ne de yakışırdı buraya bilmeyen demek :)
anlamayan eğreti durmuş
Kendimi çok zor tuttum , o kelimeyi yazmamak için:)
"Sırıtmasıyla" olsa daha uygun olur sanki.
zarf-fiilerden sonra virgül kullanılmaz diye biliyorum emin olmamakla birlikte
kendisi sevmiyor kardeşini yani. burdan bu anlam çıkıyor. fakat pederi kendisini pek sevmiyor ama kardeşini seviyor anlamı var gibi
Vermek istediğim anlam ikinci dediğiniz:)
fark ettim ama ilk yazdığım anlam kendini gösteriyor. virgül mirgül bi şeyler koysanız mı acaba
"Pederi, Gülfemin aksine kardeşini pek sever..." diye mi kurulsaydı cümle
kastettiğim mana tam olarak o değidi.Cümleye tam aktaramadım :(
:(
Validesi, pederi ne hoş bir öykü :)
Teşekkürler:)
Değil miii :))
:)
Çok sinir oldum bu adama.
Burada çocuk masumluğunu güzel yansıtmışsınız. Her ne kadar babası onun canını yaksa da onun hakkında kötü düşünmüyor.
buna katılmıyorum. Her zayıf acıyı sevmez bence
sevmeseler dahi alışırlar.
acıyı sevmezler ama mücadele edemediklerinden acı yanlarından eksik olmaz, sanırım bu anlamda kullanılmış, doğru anlamamışsam da anladığım haliyle sevdim bu cümleyi :)
:)
Yukarıda da lakin kullanmışsınız farklı bir şey mi olsa takıldım burada. Bir de ben de şimdi baktım yazımı "lakin" miş. Şapkasız :)))
Düzeltiyorum hemen
doğan çocuğun kız olduğu vurgulansa daha iyi olur :)
Doğru mu bilmiyorum ama buralarda hep bir virgül arıyorum.
kullanılmasa iyi olurdu
bunun yerine üç nokta yakışırdı
Erkek evladın kızdan daha üstün görüldüğü bir köyde yaşıyordu. olarak cümle düzenlenebilir :)
bir kelimesini kullanmadan tabii ':)
bu iki cümle düzenlenebilir gibi. kopuk olmuş
meselesi
bu iki cümle düzenlenebilir gibi. kopuk olmuş
ya noktayla ya da virgülle ayrılmalı bence
işte gülfemin hikayesi, böyle daha iyi gibi.
kimin tek erkek kardeşi? burada anlamadığım bi şey var.
cümleye iki 'ile' fazla gibi.
bir kaç defadır kesme işaretinin eksikliği rahatsız ediyor beni :/
kim? bu sorunun cevabının olmayışı boşluk doğuruyor cümlede.
cümlenin sonuna yazdığınız 'sanırım' 'artık' kelimeleri olmasa olur gibi. cümleyi gereksiz uzattığını düşünüyorum. bence özlülüğünü zedeliyor
rasim hocadan bahsederken bir önceki cümle araya girmiş, bölmüş anlatımı.
"ağzından hiç" yer değiştirse?
burası paragraf başı olabilir
yazmayı rasim hocadan öğrendi sanırım. eğer öyleyse bunu belirtmeniz gerekiyor. nasıl tanıştılar. onu pederi gibi sanarken öyle olmadığını nasıl anladı.
öngörmek
Hikâyede bazı yerlerde vermek istediğiniz anlamlar tam belli değil. Bu da okumayı yavaşlatıyor. Bazı yerler de hızlı geçilmiş gibi. Mesela Rasim hoca ve Gülfem arasındaki bağ daha detaylı anlatılabilirdi. Çünkü Rasim hoca, Gülfem'in hayatında önemli bir rol oynuyor. Bunun dışında ben kurguyu sevdim. Karakterin yaşadığı acıyı, çaresizliği güzel aktarmışsınız. Hikâyeyi okuyunca kendimi rahatça Gülfem'in yerine koyabildim. Yani duyguyu hissettirmişsiniz. Emeğinize sağlık 🙂
Teşekkür ederim:) zamanla düzelteceğim inşaallah:)
merhaba, kurgunuzu herkes gibi ben de sevdim fakat anlatımdaki sıkıntılar okurken yordu beni de. zaman ekleri genel olarak karışıktı. b harfini kullanmama cesaretinizi tebrik ediyorum fakat b harfi kullanmamak uğruna seçtiğiniz bazı kelimeler yerine oturmamış, emanet gibi durmuştu. özel isimlere gelen eklerin ayrılmaması ayrıca rahatsız etti ki, kırmızı kalem aradım neredeyse üstünü çizmek için :)
Yaa daha fazla dikkat edeceğim inşaallah yazım ve kiplere :) Teşekkür ederim:)
kurgu güzeldi emeğinize sağlık. Biraz düzeltilip derlenip toparlanırsa hoş bir öykü olur bence:)
Teşekkür ederim:)
Merhaba yorumlara katılıyorum. Ancak hikaye de kurgu da güzeldi. Eklentilerde olunca daha hoş olacaktır. Yazımda kipler rahatsız etti. Bunu ben de yapıyorum ara ara :( Emeğinize sağlık. Ha bir de sayfa düzenine bir tık dikkat ederek paragrafları daha çok belli ederseniz de ayrıca güzelleşecektir. :)))
Teşekkür ederim:)
ellerinize sağlık. güzel bir hikayeydi. ancak doğrusu anlatımı biraz dağınık buldum derlenip toparlanırsa ve biraz daha detaylandırılırsa çok daha iyi bir hikaye olabilir. emeğinize sağlık.
Teşekkkür ederim. Kafa karışıklığım hikayeye de yansımış biraz.Üstunden geçicem hikâyenin tekrar.
elinize sağlık. kelimeler metnin temelini oluşturmuyordu bana kalırsa. metinde de kopukluklar vardı. kardeşinin düşüşünü yeterince anlatmamışsınız. rasim hocanın bu hikayenin neresinde olduğu aşikar değil. kısa bir metindi. daha kuvvetli ele alınabilirdi. kaleminize sağlık.
Teşekkür ederim. Geçişler fazla hızlı oldu. Metnin üstünden tekrar geçeceğim.
B harfi ne kadar da önemliymiş meğer ;) Zorluğu kullanmasaydınız daha akıcı olabilirdi belki öykü. Ama tebrik ediyorum gerçekten zor olmalı :) Kaleminize sağlık.
Teşekkür ederim zorluk epey zorladı:)
Birkaç kelimeyi sildim umarım bana kızmazsınız:) kurgunuzu beğendim, biraz da üzüldüm Gülfem'in durumuna. kurgudaki akış biraz daha uzatılarak toparlanabilir ama ek zorluk belki de izin vermedi size. Sildiğim kelimeler için de birkaç kelam edeyim. İnsan yazarken ahenk içinde yazdığını düşünerek cümlenin son kısmına vurgulu birkaç kelime ekleyebiliyor. Bu metni sizin sesinizden okusak muhtemelen beni rahatsız etmeyecekti çünkü vurguyu siz yapacaktınız. Ama bizatihi ben okuyunca o kelimelere yeterince vurgu yapamadım o yüzden fazla geldi. Zaten usta bir metin kelime sile sile cümle sile sile meydana geliyor. Elinize sağlık, diğer metinlerinizi heyecan ile bekliyor olacağım, sevgiler :)
Teşekkürler:)
Çok güzel ilerleyen bir kurguyu, kelimeler de güzel kullanılmış. Uzun bir süre yaşadığı o günün acısını çeken Gülfem'in sonda biraz daha mutlu, umutlu olmasını bekledim sanırım. O açıdan hikayenin sonu yarım kalmış gibi geldi bana. Kaleminize sağlık. :)
Teşekkür ederim:)