Labirente adımımı ilk attığımda hissettiğim heyecan tarif edilemezdi. Sonrası daha mı kolay olmuştu? Hayır. Adımlarım çok uzaktı, adım dahi denilemezdi. Ellerim sürekli gözlüğe gidiyordu. Sahi gözlük müydü bunun adı? Görüşümü tamamen engelleyen bir gözlük demekte bir sakınca yoktu bence. Evet ne demiştik, ellerim sürekli gözlüğe gidiyordu. Herhangi bir olumsuz durumda çıkarıp atmak için tetikte bekliyordum sanırım. Hayata adımını atarken bir ayağının hep eşikte kalması gibi. Bana öyle öğretildi. Korkuyorsan adım atma. Çok söz dinleyen bir çocuk değildim. Adım attım ama bir ayağım hep eşikteydi.
Labirentin yollarını, önüme neler çıkacağını minyatüründen ezberlemiştim. Sanıyordum ki tek seferde hatasız geçerim. İlk köşeyi döndükten sonra ilk hatamı yaptım. Sakindim. Tamam dedim, bir dahaki sefere daha iyi olacak. Bir gün sonra hakkım yenilenince yine geldim. Bir gün boyunca minyatürü tekrar tekrar inceledim. Bu kez ilk hatamı yaptığım yerden birkaç adım sonrasında elimi duvara vurdum. Yine sakindim, yeni başlamıştık nasılsa. Elbet birkaç deneme sonrasında olacaktı. Gerçekten de birkaç deneme sonrasında oldukça ileri bir noktaya gitmiştim. Az kalmıştı, buna inanıyordum. Sonraki gün yine aynı noktaya kadar gidebildim. Çenemi bir yere vuruyordum, milimetrik düzenlemelerle tekrar tekrar denedim ama hep aynı noktada takılıp kalıyordum. Labirent çoğu noktada genişken yani engelleri ezberlediğiniz zaman geçebilecekken bu noktada daralıyordu. Çok iyi bilmeme rağmen burayı geçemiyordum. Bir ayın sonunda ilk küfür çıktı ağzımdan. Kendime şaşırdım. Ben küfretmezdim. En fazla gerizekalı derdim. Yıllar sonra ettiğim bu ilk küfür beni 6-7 yaşlarımdaki bir anıya götürmüştü. Elime batan dikenin acısını içimde hissettim o an. Ağzımdan istemsizce çıkan küfür kulaklarımda yankılandı. Sonrasında annemin sert tavrı, kesinlikle bir daha bunu söylememem gerektiğine dair şeyler... Benim canım acıyordu, o an önemli olanın bu olması gerekmez miydi? Misafirlerin yanında bana zorla söylettiklerinde sorun yoktu. Kendileri istedikleri zaman söylediğinde de sorun yoktu. Neden 6 yaşındaki bir çocuğun eline diken battığında ettiği küfür bu kadar sorun olmuştu ki? Benim canım acıyordu. O günün akşamında fark ettik ki diken içinde kalmış, o yüzden bu kadar acıyormuş. Eğer o gün bir kere olsun baksaydı...
Bir ay sonunda labirentte ettiğim küfür beni sadece çocukluğumdaki o anıya değil dikenin acısına da götürdü. Artık çenemi her çarpmamda elimde dikenin acısını da hissediyor, bağırarak küfrediyordum. Bu oyunu istediğimiz zaman bırakabilirdik ama ben inat etmiştim. Koca labirenti hiçbir noktasına dokunmadan, gözlerimde görüşü engelleyen bir gözlükle tamamlamak istiyordum. Bu başarıya neden ihtiyacım vardı, bilmiyorum. Ama sanki ben bu oyunu tamamlarsam bu zamana kadar korktuğum, çekindiğim için kazanamadığım başarıların intikamını alacaktım. Ne saçma. Geçen geçti, biten bitti. Geçmiş asla geri gelmeyecek. Ya gelirse?
Her gün bir hakkımız vardı. Her gün buraya geliyordum, her akşam evimde minyatürü inceliyordum. Her gün kendime bu kez olacak diyordum. Sonra etrafıma bakıyordum. Beni vazgeçirecek, kafan kırılır, düşersin, hastanelik olursun vs. gibi şeyler söyleyecek kimse yoktu. İçimi bir saniyelik kaplayan hüzünden sonra planıma yeniden sarılıyordum. Artık doğru düzgün beslenmiyor, uyumuyor, gündelik hayatımla alakalı hiçbir şey yapmıyordum. Çok hızlı bir şekilde kilo vermiştim, gözlerimin altı çökmüş, biraz da morarmıştı. Sokakta annelerin çocuklarını sakındığı biri haline dönmüştüm. Kısa sürede yetkileler benim fiziksel ve ruh sağlığımın yerinde olmadığını anladılar. Buraya kadar hiçbir sorun yoktu. Başka insanların benim hakkımda ne düşündüklerini zerre önemsemiyordum. Ama sonra işler değişti. Labirent oyununa başladıktan tam 8 ay sonra mor gözaltlarımla, mor çenemle, zayıflıktan çıkan kemiklerimle gittiğim labirente beni almadılar. Artık bu oyun için uygun değilmişim.
"Oyunu tamamlayan ilk kişi olmak istediğinizi biliyoruz ama kendinizi bu oyuna fazla kaptırdınız. Bu oyunu eğlenmek için bir araç olarak tasarladık ama siz amaç haline getirdiniz. Lütfen bundan sonraki süreçte kendinize odaklanın ve sağlığınıza dikkat edin."
Yanılıyorlardı. Ben bu oyunu tamamlayan ilk kişi olmak istemiyordum. Ben yalnızca tamamlamak istiyordum.
Yarım kalmış bir intikamım, canımı yakan bir dikenim vardı içimde. Evet bir de eşikten atamadığım bir adımım...
İrem İlayda Doğan