Derin Adalet, Yüce Özgürlük, Hayırlı Sevgi

Gözde Yılmaz

Özgürlük, Sevgi, Adalet

DERİN ADALET, YÜCE ÖZGÜRLÜK, HAYIRLI SEVGİ

Öncelikle bu hafta seçilen üç kelimeden ahlaki anlamda en üstünü olduğunu düşündüğüm adalet erdemiyle başlamak istiyorum.

Adaleti kısa ve öz olacak biçimde ‘orta’ kelimesiyle açıklasak yanlış olmaz sanıyorum. Ortayı ise konumuz çerçevesinde hiçbir şeye haksızlık yapılmaması olarak geliştirebiliriz. Peki adalete eşitlik diyebilir miyiz? Bana sorarsanız deriz. Şaşırdığınızı tahmin edebiliyorum. “Nasıl eşitlik deriz ki? Mesela bir kadınla bir erkek farklı güçlerdeler. İkisine de aynı zorlukta bir iş versek adaletli olur mu hiç?” dediğinizi duyar gibiyim. Ancak benim burada eşitlikten kastettiğim mana bu değil. Hakikatte bir şeyin başka bir şey ile ya nicelik ya nitelik ya da başka bir sıfatta bir olmasıdır. Benim tasavvurumda ise Bir’lik en yüce makamı ifade eder. En yetkin haldir. Aslı bir olan, bire dönüş olan, hakiki bir olan Allah ile bir ilişki kurar, bir yakınlık kurar. Mesela hep demiyor muyuz ‘Çokluktan birlik doğar’ diye? Örneğin Felsefede hep örnek olarak aldığımız bir âlem tasavvuru(!) vardır. Âlem bir çokluğu ifade eder. Bir araya getirdiğimizde ise şanı yüce, Hakiki Bir olanın belki bir gölgesi ya da bir yansımasıdır deriz. Daha da ileri gidersek eğer O’nun ışığı bile diyebiliriz. O hâlde adalet sağlandığında Allah’tan gelen bu ışığı geri yansıtmış da olmaz mıyız? Bu ışık o kadar güçlü olmalı ki bizi Ona yakınlaştıran en güçlü yol olduğunu düşünebiliriz.

Peki adaleti nasıl sağlayabiliriz? Bu soruya geçmeden önce açıklanması gerektiğini düşündüğüm iki kelimeden bahsetmek istiyorum. İfrat ve tefrit. Bir değneğin iki ayrı ucu. İfratı itidal noktasının altında kalan, tefriti ise üstüne çıkan olarak tanımlayabiliriz. İtidal ise bu ikisi arasında olan adalet noktasıdır. Her iki uca da bir kayma olması ise zulmü doğurur. Zulüm, adaletin zıddıdır.

Şimdi insanı ele alalım. Yaratılmışların en üstünü olan bu varlıkta birçok iyi ve kötü huylar mevcuttur. İnsanın hilekar olması, hazlarına aşırı düşkünlüğünün olması, bunlar değneğin bir ucu olan tefrit noktasını anlatır bize. İnsanın ahmaklığı, yani doğruyu yanlışı ayırt edemeyen -ki bir yerde insanın en tehlikelisinin bu tipler olduğunu okumuştum(!)- günümüzün de en büyük problemlerinden sanıyorum bu insanlar. Yine insanın korkaklığı ve vazgeçmişlik hâli, insanın kendini salması olarak da ifade edebiliriz. Bu saydıklarımız için de değneğin bir diğer ucu olan tefrit deriz. Adaletin sağlanması için ise insanın bilge olması veya bu kavramı daha da genişletirsek hikmetli olması diyebiliriz. İffetli olması, cesur ve yiğit olması gerekir. En başta da tebasını yöneten yönetici için lazım gelir.

Özgürlük kelimesine gelecek olursam, ne zaman bu kelimeyi duysam aklıma ilk Farabi gelir. Sevdiğim bir kelimedir özgürlük. Belki kendi içimde beni tatmin edecek bir şekilde açıklayabildiğim için sevdiğim bir kelime. Bilemiyorum tam olarak.

Bir gün üniversitenin kampüsünde oturuyordum. Yanıma kitap satan biri geldi. Elinde kalın bir dosya vardı. Selam verdi ve önce okuduğum bölümü sordu. İlahiyat dedim. Hemen elindeki dosyadan -ki kitap kataloglarıyla doluydu- dini kitaplar açıp göstermeye başladı. Ben de güldüm böyle yapmasına. Dindarım veya ilahiyat okuyorum diye sadece dini kitaplar okumuyorum dedim. Kafasını kaldırıp bana baktı ve o da güldü. Sonrasına aramızda güzel bir sohbet başladı. Sohbetin ortasında beni samimi bulduğunu söyleyerek deist olduğunu ve beraber geldikleri bir arkadaşının da ateist olduğunu söyledi. Dediğine göre bunu pek kimselere söylemiyorlarmış. Ateist arkadaşı da yanımıza gelince sohbet giderek koyulaştı. Neler konuşulmadı ki. Ancak anladığım kadarıyla ikisini de bu seçimlere iten sebeplerden birinin özgürlük olduğunu anladım. Onlara göre özgürlük istediğini yapabilmek, hiçbir şeye bağlı olmamak, seçimlerinde ve eylemlerinde irade sahibi olmaktı. İşte benim de aklıma özgürlük denildiğinde bu kişilerin tanımı ve Farabi’nın anlayışı gelir. Farabi özgürlüğü kibirlenme ve alçalma şeklindeki iki aşırı ucun ortasındaki erdem şeklinde tanımlar. İfrat ve tefrit gibi. Ölçüsünün yani ortasının ise iyiyi seçmek, hayra hizmet olduğunu söyler. Aklımda kalan kısım ise Farabi’ye göre gerçek özgürlüğün bu dünyada asla tam manasıyla ulaşılamayacak bir şey olmasıdır. İnsan için üstün bir özgürlüğü metafizik boyutta açıklar. Aslında ben de böyle düşündüğüm için Farabi’den bahsediyorum. Ne kadar özgürüz desek de, içimden 'asla tam manasıyla değil' diye kendimi uyarıyorum. Düşüncelerimiz bile tam olarak bize ait değilken nasıl özgürüz diyebiliriz bilemiyorum. Mesela burada açıklama yapmak için Farabi’den bahsetmem gibi. Ondan etkilendiğim fikirleriyle kendi dünyamdaki tanımı yapabiliyorum. Neyse biz devam edelim.

İnsan sosyal bir varlık. Çevresi, okudukları, aile ve yaşantısı vs. tüm bunlar hayattaki her seçimimizde, attığımız her adımda bizi kendine bağlar. Bir de nefis vardır. Asla kurtulamayacağımız bir şey. Gerçi kurtulmak daha mı iyi o da ayrı bir mesele. Tüm bunlar bizim için bağlayıcı sebeplerdir. Hakiki özgürlük için hepsini aşmak gerektiğini düşünüyorum. Hayattayken de mümkün değil. Ancak peygamberleri istisna tutuyorum bu konulardan. Yani demem o ki sohbet ettiğim kişilerin anlayışındaki gibi bir özgürlük, insan için mümkün değil. Yaşadığımız müddetçe olmayacaktır da. Ancak bunları bilip orta yolu bulduktan sonra irade ettiğimiz şeylerle bu dünyada kısıtlı bir özgürlük anlayışı ediniriz. Sonuç olarak benim tasavvurumdaki özgürlük anlayışı çok daha yüce.

Sevgi için ise benim diyebileceğim çok bir şey yok aslında. Okulda iken adalet ve özgürlük gibi kelimelerin üzerinde durduğumuz için bir fikir oluşmuş zihnimde. Ama sevgiyi hem kendi içimde hem de acımasız dış dünyada hep itelediğimiz ve üzerinde hak ettiği kadar durmadığımız için gereken önemi görmemiş sanki. Aslında çevremde sevgiden bahsedildiğinde bu kelimenin bendeki boşluğunu fark etmiyor değildim. Sonuçta insan için sosyal bir varlık demiştik. Birlikte mutlu yaşayabilmek için aradaki sevgi bağının da güçlü olması gerekir. Buna hepimizin ihtiyacı var. İnsan için önemi inkar edilemeyecek bir his açıkçası. Önemli ama her sevgi mi önemli diye de sormak istiyorum. Bir sürü sevgi çeşidi var görünürde. En çok da menfaate bağlı sevgi var. Bence en yaygın olan sevgi çeşidi de bu. Bir de isteklerine ve hazlarına dayalı olan var ki özellikle genç insanların dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorum. Geçici bir sevgidir bu. Ya da değil. Tam olarak bilemiyorum aslında. Ancak dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum yine de. Arada gerçekten menfaatten ve çıkardan uzak hayra dayalı bir sevgi yoksa hepsine dikkat edilmeli. Sevginin de zarar verdiği, kırdığı durumlar oluyor çünkü. Bunu anne babalar için bile görebiliyoruz bazen. Ancak hayra dayalı bir sevginin, beraberinde kişi için daha çok güzellik getirdiğini düşünüyorum. Daha uzun ömürlü de aynı zamanda. Uzun dostlukları da barındırır içinde. Bir de bunun İlahi versiyonu var. En yüce olana duyulan sevgi. Eğer ki, içinde hiç kötülük barındırmayan bir sevgi var mı diye soracak olursak, cevabı budur işte. İlahi sevgi. Burada bir menfaat da göremeyiz. Ancak bu herkesin kolayca tadabileceği bir duygu değil tabi. Bu yüzden toplum için hayra dayalı sevginin ön planda olması daha doğru olur. O zaman samimiyeti, dürüstlüğü, dostluğu görebiliriz.