Tanımlamanın Zorluğu

Emine Genç

Üç kelime. Üç tanım üç deneme. Tanımlarını ezberlemekten bizdeki anlamını göremediğimiz üç kelime. Bu üç kelimenin bendeki karşılığı ne? Klişelerden mi ibaretim? İçim kokuşmuş mu? Kokuşmak. İşte bir klişe daha. Klişenin klişe olduğunu belirtmenin klişeliği. Zorlanıyorum, takdim metnini yazmaya bile. Ama başlamak lazım. Bakalım neler çıkacak.

Özgürlük:

ilgililer: Öz. Bağ. Oyun. İrade. sınır. kaçış. kol. kaynak. Çerçeve

1. İpi elinde bulundurmak. İpsiz sapsız olmak değil yani. Peki neyin ipi bu? Camın önünde duran bir poşetin aniden çıkan rüzgarla, evin sınırlarını aşıp gökyüzünde süzülmesi, savrulması. İlk bakışta özgürce gittiği düşünülen poşet, savruluyor. Nereye gideceğini bilmeden. Hem rüzgara muhtaç. Yoksa düşecek. Ya istediği düşmekse? İstemek yani irade. O zaman ip iradedir, diyebiliriz. İpi elinde bulundurmak, öz irade. Özgürlük, öz iradeye sahip olmak.

2. Sınırı olmayan. Sınır. Sınırsız olmak mümkün mü? Sınırlar sayesinde muğlaklıktan kurtuluyoruz. Her sınır, bizim kim olduğumuzu belirliyor. Sınırı aşmaksa sadece yeni bir sınıra ulaşmak. “Burası benim kırmızı çizgim.” Ne kadar da özgür bir ifade. O zaman başta yaptığımız tanımı değiştirelim. Özgürlük: sınırlara sahip olmak. Sınırları kabul ettirmek. Yanlış. Sınırlarının farkına vardırmak. Özgürlük: Sınırları olmak ve sınırları olmamak. Ne menem bir şey bu sınır? Sınırı oluşturan ne? Kişi mi? Hayır. Kişinin oluşturduğu, kabul ettiği, kendini teslim ettiği fikir, ideoloji.

3. Uğruna anıt dikilen, öldürülen. Monarşi ile yönetilen, dikta rejimini benimseyen imparatorluk halklarının uğruna isyan ettikleri fikir, özgürlük. Çoğunlukla özgürlük adına isyan etmeleri gerektiği söylenir. Pavlov’un zili. Oysa ey insan, bir oturup düşünsene. Alman gereken kararlar yok, ne yapman gerektiği söyleniyor. Sorumluluk yok, risk yok. Denileni yap ve yaşa. Rahat değil mi? Kafan rahat bir kere. “Sizi yetkili bir merciye bağlıyorum.”, “Ya gelmeyi çok isterdim(!) ama babam izin vermiyor.” Şu cümlelelerin güzelliğine bakın bir kere. Asla özür dilemen gerekmiyor. N’oldu? Asıl özgürlük bu değil mi? Değil. Özgürlük bu kadar rahat bir şey değil. Özgürlük, bedel ödemek ve tercih etmek.

4. Nâmümkün olan. Özgür irademle esir olmayı kabul ediyorum. İrade. “Bozkırın ortasındasınız, uçsuz bucaksız bir düzlük. Yılkı atının üzerinde dört nala gidiyorsunuz. Rüzgar, sizinle dans ediyor. Saçlarınızı okşuyor. Her bir saç teliniz rüzgarla buluşuyor.” Bob, size özgürlüğü çizdi. Saçları rüzgarla buluşmayan kaç kadın var, güneşi teninde hissetmeyen? Özgür irademle esir olmayı kabul ediyorum.

5. Elde ettiğin anda seni elde eden. Elde etmek. Özgürlüğü elde etmek için feda ettiklerimiz. Özgürlük uğruna esir oluyoruz. “Tüm hayatım boyunca özgürlük için çabalayıp durdum, şimdi ölüyorum.” Peki nasıl bir ölüm? Özgür mü, özgürlük uğruna mı? İçinde özgür olmaya dair umut varsa ölürken, yine de kutlu bir ölüm sayabiliriz. Uğruna ölmek. Özgürlük demek ki, uğruna öleceğin şeyi seçebilmek.

Sevgi:

İlgililer: sevmek. kimi. neyi. nasıl. neden. nedeni olur mu. isteyerek olur mu. körlük. muhtaç.

1. Ölçüsü kaçtığında yuları eline alan. Uğruna kendinden vazgeçtiğin. Taşıması zor ağırlık. Nasıl tanımlamalar bunlar? Pembe bir kelime gibi duruyor oysa “sevgi”. Ben düşündükçe korkuyorum. Bir bulantı oluşuyor. Zihnim düşünmekten kaçıyor. Yine de zorluyorum kendimi, zorladıkça kendimden tiksiniyor gibiyim. Sevgiden nefret ediyor gibiyim.

Sevgiyle sarmaladıklarım neler? Hangi sevgiye tutunuyorum?

2. Taş. İz. Çiz. Çizgi. Gizli. Gaybi. Neyi düşünürsen anlamsız gördüğün, sevmekle anlam kazanıyor. Bir taşı sevebilirsin. Bir çöpü sevmiştim ben. Hani bir kutu vardır, sevgimizi temsilen durur bir köşede. İşte tam o köşede, kutunun içinde çöplerimi saklıyorum. Gören gülüyor. Gördükçe ağlayasım gelir. İşte bir yanılsama daha. Küçükken sevgi mutlu etmeli sanırdım. Öyle öğretmişti annem. “Kızım bu oyuncağı sevdin mi? Sevdiysen alalım.”

3. Almak. Sahip olmak. Evet midemi bulandıran buymuş. Şimdi anlıyorum. Sevdiğin şeye sahip olma arzusu. Sevgin sahip olmaklığınla ölçülürdü. Sevgiye sahip olmakla yetinmiyor, sevdiğine sahip olmak istiyor. “Seni seviyorum, buna muhtaçsın. Öyleyse benim ol ve sen de sev beni.” Haydi al bu yuları ve boynuna geçir. Yular dediğime bakma, adı sevgi. Adını ben koydum. Ümit Burnu gibi. Bu sevgi değil. Bu korkunç. Sevmek giydirilmiş ego tatmini.

4. Sevdiğine değil sevgiye sahip olmak. Çok ilginç bir tecrübe bu. Sevginin varlığı derecesinde ne kadar yok olduğun beyan oluyor. Yokluk. Eksiklik. Muhtaç. Sevgiye ve sevmeye. Eksiliğini gördükçe yaşadığın tamamlanmışlık hissi. Bunu hissettiren en uygun his, sevgi. Karşındaki, içindeki, sevgilerden yapılmış bir ayna oluyor.

Taş demiştim, iz, çiz, çizgi. Anlam demiştim sonra. Buradan devam edeyim. Bir şeyle, insan veya nesne “şey” işte, neyse onunla / ona karşı bir iletişim kurabilmek için anlama ihtiyaç duyuyoruz. Bu anlamı veren şey: Sevgi. Evet bu, sevginin tek cümlelik tanımı.

5. İletişim kurma. Sevgi, seven ve sevileni gerektiriyor. Sevenin sevilene bakışı esnasında oluyor ne oluyorsa. Tüm iletişim orada başlıyor ve bitiyor. İki göz arasında, gözden daha derine nüfuz eden. Yanlış. Bir göz yeter. Yanlış. Göz gerekmez. Kör biri sevdiğine bakamaz mı? Bakamaz. Ama bu görmesine engel değil. Bu görme (görüşme olursa ne âlâ), üçüncüye kapalı bir anlamı barındırıyor. Dışarıdan; bir bakış, dokunuş, düşünüş belki. İçeriden; sevenden sevilene bir görüş ve hissediş. “İçeri” den kasıt, iki kişinin buluştuğu o mekân. Mekanın fiziki olması şart değil. Hatta mümkün değil. camera obscura gibi karanlığın içinde yalnızca karşıya iletilebilen bir aydınlık, sevgi.

6. Fizik. Kütle. Ağırlık. Sevginin ağırlığı. Sevgi sevilenin üzerinde “öyle olma” ağırlığı ortaya koyuyor. N’olur benim sevdiğim gibi ol. Sevilen, sevilmek isterse bu ağırlığı taşımaya çalışır. Taşınılan şey, yük. Sevginin yük olması. Sevilen, yükü taşımazsa yüke ne olur? Seven’in üzerine düşer. Seven paramparça. O anda anlar. “Ben seni değil, resmini sevdim.”

Adalet:

İlgililer: Adil. Zulüm. Kayıp. Kardeş.

1. Yerli yerince olan. Adalet için zulmün zıddı denir. Zulüm, bir şeyi yerine koymamak. Demek ki her şeyin bir yeri var. İyinin ve kötünün. Doğrunun ve yanlışın. Yanlışın yeri neresi? Yanlış olmadığı zaman adalet sağlanmış olur. Yanlış. Yanlışın adaleti, doğruyu fark ettirmektir. Yanlışın adaleti, a’nın adaleti, f’nin adaleti… Böyle küçük adaletçikler mi var? Karar vermek güç. Adalet bir bütündür. Hangi açıdan? Şöyle desek; Yanlış, kendisinden doğru öğrenildiği vakit adaleti sağlamış olur. Vakit. Her şeyin bir vakti varsa adaletin de bir vakti var. Öyleyse adalet parçalara bölünebilir. Parçalar birleştiğinde ne olacak?

2. Sehpa üzerindeki dantel. Annenin, sehpanın üzerindeki danteli vazoyla bir tur bozarak düzenlemesi gibi dünyayı düzenlemek.

3. İstifa. Adaletin tesisi önemli bir konudur. İnsan hata yapan ve günahkar olandır. Önemli olan berat etmek için bağışlanma dilemektir.

4. Dayı. Ayılar dayı değildir. Dayılar bir yerde değildir. Adalet dayının varlığıdır. Mıdır?

5. Aranandır. Evet. Aramak. Telefon. “Bir başvuruda bulunmuştum, ne oldu acaba?” sorusunda cevapta olmayandır, adalet. Hasta Hakları’ nın bu seferlik görmezden gelmeni istediği şeydir. Sakarya’da taşlananın, Soma’da bekleyenin aradığıdır. Benim edebiyatını yaptığımdır.

6. Beklediğindir. Kendini akladığındır. Adaletin gerçekleşeceğine karşı olan umudumuz, imanımız kadardır. Birinci maddede bir “yer”den bahsettik. O yer nerededir? Dünyada olması mümkün müdür? Değildir. Dünyaya karşı en büyük adaletsizliğimiz ondan adil olmasını beklemek mi? Bence olabilir. Garibim ne yapsın yani. Sen kendi üzerine düşeni yap önce.

7. Kendine kolay gelendir. Adaleti tesis lazımdır, bize kadar. Biz kimiz? Niçin bu kadar benciliz. Hümanist olmak mı istediğim? Hümanizme inanmıyorum. Adaleti onların tanımlarıyla yaşamaktan bahsediyorum. Onlar kim mi? Zalimler. Biz mazlum. Mazlum neden zalim olsun? Adalet, sadece karşı olup ne istediğini bilmediğinde ortaya çıkmayandır. İstemek ve bilmek. Kim olduğunu ve neden olduğunu bilmek. İşte adaleti sağlayacak sorular bunlar. İnsana haddini bildirecek sorular.

8. Haddir. Sınır. Kim için sınır? Yaşayan ve aklı olan herkes için sınır. Hatta ölüler için sınır. Haber yaparken sömürenler için sınırdır. Anlayışlı olmak için sürekli diğer yanağını çevirenler için sınırdır. Bir dur demektir. İnsana sevgi yumağı olması gerekmediğini anlatmaktır. Kendi hakkını aramaktır. Kendini köle yapmamaktır. Diğerkamlığı yanlış anlamamaktır. Sürekli mızmızlanmamaktır.

Adalet, sevgi, özgürlük. Üç kelime. Onları anlamlı kılmak için gerekli tek soru: “Ne için?”