Son Türk Evlatları

Mehmet Faruk Kurt

Mehmet Faruk Kurt

(Kırmızı yerler özetten alınan kısımlar)

I

Her şeyin bir sonu var diyorlar. Tıpkı asırlar evvel Dünya’nın da sonunun geldiği gibi. Dünya yüzeyinin pek çok yerinde, kimisi Londra ve İstanbul gibi bazı büyük şehirlerin tam ortasında, birkaç sene içinde açılan büyük volkanlardan çıkan akıntılar, bilim adamlarınca Dünya’nın kendi kendini yok edeceği şeklinde yorumlandı. Dünyanın ileri gelen bilim adamlarının tümünün ortak fikri, dünyanın sonuna artık en fazla on senenin kaldığıydı.

Amerika, Rusya ve Çin kendi halkını kurtarmak için kendi uzay gemilerini üretmeye, başka galaksilere gidecek teknolojiyi sadece kendileri için geliştirmeye karar verdiler. Kendi ülkelerindeki yabancıları ülkelerinden çıkarıp, dünyanın her yanına dağılmış vatandaşlarını ülkelerine çağırdılar. Çin Doğu Türkistan’daki toplama kampını dağıttı. Amerika Irak’tan, Rusya Suriye’den askerlerini çekti.

Avrupa ülkeleri, birkaç güçlü Arap, Asya ve Afrika ülkesinden oluşan bir cemiyet ise ortak akla güvenerek hareket etmeye karar verdiler. Aynı teknolojiyi ortak geliştirdikten sonra gezegen arayışlarına başladıklarında, her milletin kendi yolunu çizmesine karar verildi.

Olağanüstü çabalar neticesinde iki senenin sonunda galaksiler arası yolculuk yapabilecek ilk uzay gemilerini bu ortak akıl üretti. O esnada kendi yolunu çizmeye karar vermiş üç ülke henüz çok az yol kat edebilmişlerdi. Çaresiz kalarak ortak aklın ürettiği teknolojiyi istediler. Ancak buna hakları olmadığı karşılığını aldılar. Bunun üzerine bu teknolojiyi ele geçirmek için Son Dünya Savaşı’nı çıkardılar. Üç ülkenin karşısında kırkı aşkın ülke bir safta ürettikleri teknolojiyi korumaya giriştiler. 5 sene süren savaş sonunda ortak hareket eden ülkeler ellerindeki teknolojiyi muhafaza etmeyi başarmış olsalar da dünya nüfusu bu süre zarfında 14 milyardan 1,5 milyara düştü.

Savaşın sonunda Dünya’yı terk etmek için artık sadece 3 seneleri kalmıştı. Her lider, dünyanın geri kalanından soyutlanıp kendi halkını kurtarmanın peşine düştü.

İşte Burhan’ın Dünyası Dünya yok olmadan önce kaçabilen son Türkler tarafından bu yüzden kuruldu. Burada, Burhanyolu adını verdikleri galaksinin yaşanabilir tek gezegeninde.

II

Dünya yok olmadan bir yıl önce, Türkiye’nin volkan akıntılarından etkilenmemiş tek şehri Yozgat’ta Burhan Köroğlu önderliğinde üretilen 666 uzay gemisi, hayatta kalmayı başarabilmiş 3 milyon Türk’ü bu gezegene taşıdı. Volkan akıntılarının en büyük hasarı verdiği ülkelerden biri olan Türkiye’de nüfusun büyük çoğunluğu Son Dünya Savaşı’nda değil, volkan akıntıları sonucunda ölmüştü.

Bu gezegen her ne kadar yaşanabilir bir gezegen olsa da, soğuk bir gezegendi. Sıcak zamanlarında en çok dört beş dereceye kadar yükselen sıcaklıklar, soğuk zamanlarında eksi altmışlara kadar düşüyordu. Bu yüzden her gelen geminin yolcuları gezegene iniş yaptıkları günün gecesinde uzay gemilerinde konaklıyorlardı.

Her iniş yapan geminin yolcuları, o gece ilk kez bu gezegenin asıl sahipleri olan devasa yaratıklarla yüzleşiyorlardı. Sonradan ışıktan korktukları için yerin altında yaşadıklarını anlayacakları bu yaratıklar, yeni misafirlerini beğenmedikleri için her gelen gemiye saldırıyorlardı. 60 gün süren taşınma işlemi boyunca, tam 492 uzay gemisini yok ettiler. Kurtulan yolcular, birkaç istisna dışında ancak kendilerinden önce gezegene indiği halde saldırıdan kurtulmayı başarmış insanlarla karşılaştıkları için aldıkları önlem sayesinde hayatta kalmayı başarmışlardı. Bu önlem korunaklı bir mağaraya saklanmaktı. İstisnai şekilde yaratıklar tarafından fark edilmedikleri için saldırı almayan gemiler de olmuştu.

Burhan’ın Dünyası’ndaki yerleşimciler, bu yüzden ilk yerleşimlerini yerin diplerine kurdular.

III

Gündüzleri yakacak odun ve yiyecek şeyler toplayıp geceleri mağaralarında geçiren insanlar, bir süre sonra gündüzleri gidebildikleri kadar uzaklara gidip diğer insanları aramaya koyuldular. Çünkü her gece yaratık saldırılarıyla baş etmek zorundalardı. Bu da sayıca ne kadar fazla olurlarsa o kadar kolay oluyordu. Bu yüzden başka yerleşimlere ulaşmayı başaran insanlar, ulaştıkları diğer toplulukla ortak yerleşim yeri kurarak yaratıklar karşısında sayıca fazla olmayı sağlamayı amaçlıyorlardı.

On üç senenin sonunda, birbirini bulmayan topluluk kalmadı. Kendilerini dünyadan getiren gemileri inşa eden Burhan Köroğlu’nu lider seçtiler. Onun önderliğinde kendilerine yerin onlarca metre altında devasa bir yerleşim yeri inşa ettiler. Bu yerleşim yeri gündüzleri gün ışığından elde ettikleri enerjiyle çalışan yapay bir güneş tarafından ısıtılıp aydınlatılıyordu. Dünya’dan kendi değerlerini yansıtan şeyler de getirmişlerdi. Bunların başında kutsal kitapları geliyordu. Her ne kadar ibadetlerini yerine getirmekte gevşek insanlar olsalar da bu yapay güneşi, kitaplarında bahsedilen ibadetleri yerine getirebilmek için günü beş vakte bölecek şekilde çalıştırıyorlardı. Onlar ibadet konusunda gevşek bir halktı yine de değerlerini asla yok saymaz ve küçümsemezlerdi. Sarhoş olmak büyük bir günahtı ancak sarhoşları bile düştüğü zaman Allah diyerek yerden kalkıyordu.

Burhan’ın dünyasındaki bu ilk toplu yerleşim mevcudiyetini on yedi sene sürdürdü. Birçok kez kapıları zorlandı, birkaç kez kırılacak kadar oldu. Son saldırıdan önce iki kez de kırıldı. Ancak tek korunakları kapı değildi. Kapı kırıldığında içeri giren yaratıklar, yapay güneşin ışığından korkup kaçmak zorunda kalıyorlardı. Ancak üçüncü kez kapılarının kırıldığı son saldırıdan önce, çok büyük bir hata yapmışlardı. Bu onların en büyük hatasıydı. Ürettikleri enerji, kurdukları yapay güneşi o geceki saldırıda çalıştırmaya yetmemişti. Bu yüzden içeri giren yaratıklar yüz binlerce insanı katlettiler. Yapay güneş ancak dışarıda güneş çıktığında aldığı enerjiyle yeniden yanmıştı. O yeniden yandığında ortada büyük bir vahşetin izleri vardı.

IV

İkinci yerleşimlerini Burhan Köroğlu’nun oğlu Ebubekir’in önderliğinde, yerin yüzeyine biraz daha yaklaşarak nüfusları arttıkça genişletecekleri daha küçük bir yerleşim olarak inşa ettiler. Nüfusları yüz bin civarına inmişti. Savaşta kaybettikleri Burhan Köroğlu’nun ilkeleri doğrultusunda ve intikam almaya adanmışlıkla.

İlk kez organize biçimde silah üretmeye başlamaları ve atalarının yiğitlik öykülerini ağızdan ağza dolaştırmaları bu yeni neslin önceki nesilden en büyük farkıdır. Eğer dikkatlice dinlerseniz bu yerleşim yerinin duvarlarında yankılanan intikam naralarını, marşları ve gülbankları duyabilirsiniz. Derler ki onlar tarih boyunca kahramanlık, yiğitlik ve adaletle nam salmış atalarının birer temsiliydiler.

Bu yerleşim nüfuslarını hızla çoğaltmak ve yeni nesillerle beraber asırlar önce olduğu gibi bir ordu-millet yetiştirmek için bir sükûnet çağıydı. Bu süreç tam 47 sene sürdü. Kırk yedi senenin sonunda eli silah tutan yedi milyon erkekleri vardı.

V

Üçüncü yerleşimleri daha planlıydı. 47 senelik ikinci yerleşimleri boyunca bunun planını yapmışlardı. Doğrudan yaratıklarla mücadele için inşa edilmişti. Bu yüzden de yerin yüzeyinden sadece bir metre kadar aşağıdaydı.

Bu karşı çıkışın ne düzeyde olduğunu üstün teknolojiye sahip silahlarını sakladıkları cephaneliği eğer görebilseydiniz çok iyi anlardınız.

Yaratıklarla mücadeleleri yıllar sürdü. Ancak her şeyin bir sonu vardır. On altı sene süren büyük savaş sonucunda, milyonlarca kayıp vermiş oldukları halde yaratıklara karşı olan savaşlarını kazandılar. Artık son nefes alanına kadar bütün yaratıkları yok ettiklerinden emin olduklarında bu üçüncü yerleşimin de sonu geldi.

VI

Dördüncü yerleşim, daha iyi bir gezegen bulup taşınmadan önce asırlar boyu yaşayabilecekleri bir yer olmalıydı. Bu yerleşimi yerin yüzeyine inşa ettiler. Bu gezegenin güneşi, gezegenle aralarında aynı frekansta dönen ve açısal olarak doğrudan görülmesini engelleyecek bir konumda duran bir uydu bulunduğu için karanlık bir güneşti. Bu yüzden, o uyduyu parçalamayı başaracakları güne kadar yapay güneşle ısınmaya devam edeceklerdi.

Yerleşim yerlerinin ortalarına diktikleri kardan heykel, Dünya’dayken her köşe başına diktikleri heykellere bir aykırılık teşkil ediyordu. Bu kardan heykel, insan heykeli dikilmesini hoş karşılamayan bir değerler sistemine sahip olan Burhan Köroğlu’nun anısına, sadece onun büyük hizmetlerinin unutulmaması için dikilmiş ve bir insan vucudunu andırmayan temsili bir heykeldi. Bu sayede onun heykeli, dünyadayken tecrübe ettiklerinin aksine mukaddes sayılmamayı başarmıştı.

Peki, her şeyin bir sonu olmalı mı? Bir cihaz devasa bir uyduyu parçalamak için kullanıldığında, gerçekten sadece bir uydunun sonunu mu getirir?

91 yıllık çabalarının sonucunda geliştirdikleri devasa bir silah, aktif edildiğinde güneşle aralarındaki uyduyu parçalayacaktı. Yani bunu umuyorlardı. Silahın aktif edileceği gün geldiğinde bütün insanlar, gerektiğinde kullanılmaya hazır vaziyette bırakılmış birer yapay güneşin bulunduğu yerin altındaki son iki yerleşim yerine girdiler. Silah dakikalar boyunca yeri göğü inleten sesler çıkarıp uyduya ışınlar gönderdikten sonra, uyduyu tamamen yok etmeyi başaramadan yanarak patladı.

İnsanlar hemen bu uydudan daha iyisini yeniden inşa etmeye koyuldular. Ancak bilmedikleri bir şey vardı. Yerin altında yüzlerce yıldır uyuyan yaratıkları, soylarını kuruttuklarını zannettikleri yaratıkların kendilerinden kat kat büyük vücutlara sahip atalarını uyandırmışlardı.

En sonunda, her şeyin sonunda onlar, varlıklarından haberdar olmadıkları bu yaratıklar tarafından bir gece saldırısı ile yok edildiler. Geriye hiç kimse kalmadı.

ÖZET

- Her şeyin bir sonu var diyorlar. Burada, kumların içinde onların ilk kolonisi, dünya yok olmadan önce kaçabilen son insanlar tarafından kuruldu.

- Byron’ın dünyasındaki yerleşimciler, ilk yerleşimlerini yerin diplerine kurdular. Önceleri bunun sebebi bu gezegende var olan devasa yaratıklardı.

- Dünyadan kendi değerlerini yansıtan şeyler getirdiler. Onlar … olan bir halktı ancak asla … . (yazarken tamamladım)

- Bu Byron’ın Dünyası’ndaki ilk yerleşimden geri kalan tek şey. (kullanmadım) En büyük hataları kurdukları yapay güneşin ürettikleri enerjiden daha fazlasını tüketiyor oluşuydu..

- Yerin yüzeyine yaklaştılar ve en baştan başladılar. Yeni bir toplum; ölen liderleri Byron’ın ilkleri ile intikamına adanmışlıkla.

- Üçüncü yerleşim daha planlı olarak başladı. Yaratıklara karşı çıkmak için inşa edilmişti.

- Bu karşı çıkış burada daha da belirgindi. Yeryüzüne çok daha yakın olan bu yerde.

- Ancak her şeyin bir sonu vardır. Onlar … . (yazarken tamamladım)

- Dördüncü yerleşke asırlar boyu yaşanabilir olmalıydı. Daha iyisini bulup bu gezegenden ayrılmadan önce.

- Bu kardan adam …’ya bir aykırılık teşkil ediyordu. Uzaktaki karanlık güneşle … . (yazarken tamamladım)

- Ancak her şeyin bir sonu olmalı mı? Bir cihaz … için kullanıldığında. (yazarken tamamladım)

- Aktif edildiğinde … yapacaktı. (yazarken tamamladım)

- En sonunda, her şeyin sonunda onlar, varlıklarından haberlerinin olmadığı hınçla dolu yaratıklar tarafından bir gece ansızı basılarak yok edildiler.