Dolstoyac'dan Env'e - Dolstoyac'lı Zeynep Hanım'ın Hikayesi

Hacer Uyğur

Betül Hanım’ın Hikayesi

uzaya/mayanlar

Betül Hanım’ın Uyduruk Kelimeler Sözlüğü (Röportajda Kullanılanlar)

Tuttiammâ: Koşarsın ama yetişemezsin; kendisi eser, fırtınası tutar; rüzgâr

Löppecük: Herkes ona şiir yazar; yağmur

Bitofen: İlminde çaresi yoktur derdimin; doktor

Dolstoyac: Çar köşe fanidir; dünya

Dolstoyac'dan Env'e - Dolstoyac'lı Zeynep Hanım'ın Hikayesi

Hoş geldin Zeynep. Öncelikle gezegenimize geldiğinden beri hiçbir görüşmeyi kabul etmemişken röportaj teklifimizi kabul etmenin bizi hem çok şaşırttığını hem de çok sevindirdiğini söylemek isterim. Fikrini değiştirmenin özel bir sebebi var mı?

Hoş buldum. Davetiniz için teşekkür ederim. Fikrimi değiştirmemin birçok sebebi var tabiki. Ama bunlara özel sebepler diyebilir miyiz bilemiyorum. Hatta fikrimin birdenbire değiştiğini söylemek de pek doğru olmaz. Sanırım Env’in benim yeni yuvam olduğu gerçeğini benimsedikçe buradaki insanlarla –kusura bakmayın hala insan kelimesini kullanmaktan vazgeçemiyorum- tanışmam ve kendimi tanıtmam gerektiğini kabullenmeye başladım. Ayrıca buraya ilk geldiğimde yaşadığım kafa karışıklığını, korkuyu, Dolstoyac’a ve oradaki aileme olan özlemimi aşmam uzun zaman aldı. Aslında özlem duygusunu aşamadım, onunla yaşamayı öğrendim. Ama bunun dışında Env’e uyum sağlamaya başladığımı hissediyorum. Bu nedenle artık teklifinizi kabul etme zamanımın geldiğini düşündüm.

Bunu duyduğuma sevindim! Biz de Env halkı olarak seni tanımayı dört gözle bekliyorduk. O halde biraz kendini tanıtabilir misin?

Böyle sorulara cevap vermekte her zaman zorlanmışımdır aslında. Henüz kendimi tam olarak tanıyamazken başkalarına anlatmak hiç kolay değil. Hele ki kim olduğuma dair her şey birden değişmişken. Ama deneyeceğim. İsmim Zeynep, bunu biliyorsunuz zaten. Bir sene öncesine kadar Dolstoyac’daki Türkiye ülkesinde yaşıyordum. Yaşadığım yer şehir merkezinden uzak, sakin bir kasabaydı. Buraya gelmeden önce yedinci sınıfa geçmiştim. Bir bitofen olmak istiyordum. Dolstoyac’ta hastaları iyileştiren kişilere bitofen deniyor. Buradaki kasukalar gibi yani.

Oradaki insanlar benim biraz garip olduğumu düşünüyorlardı. Çocuklar benimle oynamayı pek istemiyorlardı. En yakın arkadaşlarım tutiammâ ve bahçemizdeki salıncaktı. Kulağa hüzünlü bir hikaye gibi geldiğinin farkındayım ama öyle değil. Diğer çocuklarla veya büyüklerle iletişim kurmaktan pek hoşlanmıyordum zaten. Onlarla aynı dili konuşuyor gibi hissetmiyordum. Dinlemeye çalışsam da bir süre sonra kendimi bambaşka şeyler düşünürken buluyordum. Belki de bu yüzden beni pek sevmezlerdi. Ama kendi halimde yaşarken ve annemin ve babamın yanında mutluydum. Onlar beni her zaman çok sevdiler. Dolstoyac’daki annem ve babam yani.

Annem ve babam demişken… Oradaki ailenden bahseder misin biraz?

Tabii. Babam bir maden işçisiydi. Burada bu meslek için kullanılan bir sözcük yok çünkü burada maden ocakları yok. Dolstoyac’da, enerji kaynağı olarak ya da diğer önemli işler için kullanılan bazı değerli malzemelerin çıkarıldığı yerler oluyor. Bu değerli malzemelere maden, çıkarıldıkları yerlere maden ocağı deniyor. Babam da bu madenleri çıkarmak için çalışırdı. Buradaki babam beni Dolstoyac’daki babama o maden ocağında emanet etmiş. Ama ben bunu Dolstoyac’ı terk edeceğim güne kadar bilmiyordum. Her neyse. Babamın o maden ocağında çalışması her zaman içimi burkardı. Ağır bir iş çünkü. Hatta bu nedenle bitofen olup onları rahat ettirmek istiyordum da diyebiliriz. Dolstoyac’da Bitofen olmak önemli bir şeydi. Ve bitofenler, genelde para konusunda sıkıntı yaşamazdı.

Annem çalışmazdı. Yani bir mesleği yoktu. Ama gördüğüm en çalışkan insanlardan biriydi. Evdeki işleri yapar, benimle ilgilenir, bahçemizde kendi ürünlerimizi yetiştirir, gelen misafirlere tencereler dolusu yemek yapardı.

İkisi de bana karşı çok merhametliydiler. Mutlu olmam için ellerinden geleni yaparlardı. Babam tüm yorgunluğuna rağmen eve geldiğinde benimle ilgilenir, anlattığım en saçma şeyi bile büyük bir ilgiyle dinlerdi. Annem benimle doğa yürüyüşlerine çıkardı. Her zaman sevdiğim kurabiyeleri, börekleri yapardı.

Onları çok özlüyor olmalısın.

Hem de nasıl! Yanlış anlaşılmasın, buradaki anne babamı –yani Ayla ve Estrixo’yu- da çok sevdim. Benim kendimi buraya ve onların yanına ait hissetmem için ellerinden geleni yapıyorlar. Ama ne olursa olsun Dolstoyac’daki anne babamın kalbimdeki yerleri asla doldurulamaz. Onlar her zaman hayatımdaki en önemli kişiler olarak kalacaklar. Ve Estrixo bana iki senede bir onları ziyaret edeceğimize dair söz verdi. Bir sene sonra onları görmeye gideceğim için şimdiden çok heyecanlıyım.

Çok güzel! Onlara Env Gezegeninden selamlar götürmeyi unutma! Peki Zeynep, Env’e nasıl geldin, geldiğinden beri neler yaşadın?

Tabiki, unutmam. Eminim buna çok mutlu olurlar. Hmm… Bir düşüneyim. Dolstoyac’da bir cumartesi günüydü. Buradaki farklı bir güne denk geliyordu muhtemelen. Löppecük’ün altında salıncağımda sallanırken bileğimde yanıp sönen yeşil ışığı fark ettim. Bu Ayla ve Estrixo’nun beni almak için hazır olduklarının ve Dolstoyac’a, maden ocağına geleceklerinin habercisiydi. Annem ve babam çok üzülmüştü. Ben hem çok üzgündüm hem de sinirlenmiştim. Dolstoyac başıma yıkılmış gibi hissetmiştim. Anne ve babama bağırıp durdum. Ama olacakları kabullenmem gerekti. Sonraki günün sabahında babamla maden ocağına gittik. Alya ve Estrixo bizi bekliyordu.

İlk birkaç gün çok zorlandım. Sürekli ağladım. Geri dönmek istedim. Alya hep başımda durdu. Beni sakinleştirmeye çalıştı. O zamana kadar gerçek annemin o olduğunu bana söylemedikleri için Dolstoyac’daki anne babama kızgın olsa da onlara dair anlattığım her şeyi büyük bir anlayışla dinledi. Yine de, Estrixo iki sene sonra onları ziyarete gidebileceğimizi söyleyene kadar ağlamalarım dinmedi.

Sonrasında bana Env’i tanıtmaya ve burada nasıl bir düzen olduğunu göstermeye başladılar. Başta çekingendim. Ama öğrendikçe sevmeye başladım.

Env ve Dolstoyac arasında nasıl farklılıklar var?

Birçok şey farklı aslında. Dolstoyac’da bilinci olan tek tür insan. Ama burada o kadar farklı türler bir arada yaşıyor ki! Ve birbirleriyle Dolstoyac’daki insanlardan çok daha iyi anlaşıyorlar. Alya ve Estrixo’nun neden burada yaşamayı seçtiğini anlayabiliyorum. Ben Dolstoyac’dayken, dış görünüş olarak onlara benzememe rağmen, hep tuhaf biri olarak görülürdüm. Ama burada ne kadar farklı olursa olsun kimseyi dışlamıyorlar, kimsenin tuhaf olduğunu düşünmüyorlar.

Bir diğer farklılık da dil konusunda. Dolstoyac’da birçok farklı dil vardı. Ben Türkçe konuşuyordum mesela. Buraya geldiğimde yeni bir dil öğrenmem gerekeceğini, derdimi kimseye anlatamayacağımı düşünüyordum. Bu nedenle beni en çok şaşırtan şey herkesi anlayabilmem ve herkesin de beni anlayabilmesi oldu. Belki güleceksiniz ama önce herkesin Türkçe konuştuğunu düşündüm. Alya’ya bundan bahsettiğimde gülmekten yerlere yattı. Sonra Env’in etrafına yerleştirilmiş bir cihazın tüm konuşulanları beyinde otomatik çevirmeye yarayacak şekilde çalıştığını anlattı.

Bütün farklılıkları saysam bu röportajı bitiremeyiz herhalde. Ben teknolojiden eğitime, yemeklerden iklime birçok şeyin Dolstoyac’da bambaşka olduğunu da belirtip bu soruyu cevaplamış olayım en iyisi.

Sadece bu farklılıklar üzerine ayrı bir röportaj bile yapılabilir gerçekten! Röportajımızı bitirmeden önce sana bir soru daha sormak istiyorum.

Tabii, buyrun.

Env’e gelmeden önce diğer gezegenlerde yaşayan türler hakkında neler biliyordun?

Aslında bu soruyu cevaplamak benim için biraz utanç verici. Dolstoyac’da diğer gezegenlerde yaşam olduğu konusunda hiçbir zaman bir kanıt bulunamadı. En azından benim bildiğim kadarıyla. Bu yüzden uzaylıların -Dolstoyac dışı türler için bu kavramı kullanıyoruz- varlığına inanmıyordum. Zaten uzaylı dendiğinde de aklıma bilim kurgu filmlerinden fırlamış; yeşil ten, gözler ve ağız yerine üç koca boşluk ve mekanik bir ses tonundan oluşan bir yaratık geliyordu. Estrixo yeşil tenli ama vücudu insana çok benziyor. Ve burada çok farklı formlarda “uzaylılar” var. Hatta insanlara benzeyen birçok tür de gördüm.

Seni tanımak çok güzeldi Zeynep. Env’e hoş geldin. Okurlarımıza söylemek istediğin bir şey var mı?

Çok teşekkür ederim. Okurlara da gösterdikleri ilgiden dolayı teşekkür etmek istiyorum. Anladığım kadarıyla Dolstoyac’ın diğer gezegenlerde biraz kötü bir ünü var. Buna rağmen bu kadar ilgili olmaları, Dolstoyac’ı böyle merak etmeleri beni mutlu etti.