Ne istediğinize karar verin!
Muhabir: Efendim, öncelikle tebrik etmek istiyorum. Harikulade bir şiir ile yeniden başkan seçildiniz. Edebiyat devriminin ilk günden itibaren görünen lideri olarak iktidara geldiğiniz andan itibaren, ülke ve toplum olarak ciddi mesafeler katettik. Bunun için şahsım ve okuyucularım adına öncelikle şükranlarımı sunarım. Büyük insanlık ödevi hakkındaki söylevinizin yankıları henüz dinmiş değil. Sınırları aşan etkisi tüm dünyayı heyecana boğdu. İktidar yorgunluğu olabilir mi tartışmalarının dillendirildiği bir ortamda siz muhteşem bir şiirle tüm dünyaya gücünüzü bir kez daha ispatladınız. Söyleviniz ile de hem ülkemiz hem de bütün dünya adına yeni hedefler ortaya koydunuz. Öncelikle şiirinizden başlamak istiyorum müsaadenizle. Yağmur şiirinizi nasıl yazdınız, hazırlık süreciniz nasıl geçti?
Başkan: Biliyorsunuz, ben hayatı edebiyatla yoğrulmuş bir insanım. Henüz okumayı öğrenmediğim yaşlarda bile sözlü edebiyat ile son derece sıkı ilişki içerisindeydim. Rahmetli dedem âşık geleneğinden gelen bir insandı. Annem de kalabalık ortamlarda belli etmese de bu damara sahipti. Bana söylediği ninnilerin büyük bir kısmı kendi eserleriydi. Konuşmayı öğrenmem de gene dedem ile annemin etkisinde yoğun bir sözlü geleneğe temas etmekle biraz uzadı. Normal çocuklara göre biraz geç konuşmuşum. Anladığım fakat nasıl dahil olacağımı kestiremediğim bir dünyaydı, dil. 4 yaşında konuşmaya başlayınca da boyumdan değilse de yaşımdan büyük laflar etmeye başlamışım. Tabii o zamanlar “çocuğum bir dâhi” sendromu henüz yok. Yani aslında dünyada çeşitli ülkelerde var ama bizde henüz bilinmiyor. Bu tip modern lüksler ancak bizim iktidarımız sayesinde ülkemize geldi, malumunuz. İşte o zaman, bizimkiler beni sadece yaramaz bir çocuk olarak biliyorlar. Çünkü dedemden füzûn aşıklık istidadını, o zamanlar dayımın da etkisiyle gelene geçene küfür etmek için kullanıyorum. Son derece yaratıcı buluşlar yaptığım bir dönemdi bu. Daha sonra sağ olsun Başkan Dili ve Edebiyatı Araştırma Kürsüsü o zamanki küfürlerimi toparlayarak bir antoloji vücuda getirdi. Okulda okuma yazma öğrenmem ve sistematik eğitime dahil olmam doğrusu bir miktar geriletici bir etki yarattı. Çünkü okulda sanatımı konuşturduğum her seferinde şiddete maruz kaldım. Bu da bir dönem kendi içime dönüp düşünmemi sağladı. Sonraları gözümü kapayıp işimi yapmayı öğrenerek eğitim hayatıma devam ettim. Okulun tabii bana kurumsal edebiyat çalışmaları anlamında büyük katkıları oldu. İlk defa orta okulda fanzin çıkarmak suretiyle resmen edebiyat dünyasına dahil oldum. Sonra sırasıyla dergi çıkardım, yayınevinde görev aldım, farkı pozisyonlarda piştim. Matbaada film de dizdim, yer de süpürdüm. Sürekli yaratmaya devam ederken bir yandan da stajyer olarak çay taşıdım, dedikodu yaptım. Anlayacağınız edebiyatın her anında, her noktasında ter döktüm. Beni annem doğurmuş ve edebiyat büyütmüştür. Yazdığım son şiir bu uzun yürüyüşün bir meyvesidir.
Bunca yıldır devlet ve dünya yönetiminde aktif olarak rol alıyorum. Sizin de değindiğiniz gibi kimi kendini bilmezler yorulduğumu, tükendiğimi iddia etmek gafletinde bulundular. İşin şu kısmını teslim etmek lazım: İktidarımda o kadar çok icraata imza attık ki birçokları bunları hayal dahi edemezdi. Bu yüzden yolun bittiğini düşünmeleri gayet normal. Ama bizim ömrümüz edebiyatla geçti, bundan sonra da böyle olacaktır.
Son şiirimi yazarken bahsettiğim sözlü ve yazılı edebiyat arasındaki gerilimden yararlandım. İlk icraatlarımızdan biri yazılı olmayan iletişim araçlarını yasaklamak ve imha etmekti. Bu toplum refah ve kaosuna gözle görülür biçimde bir katkı sağladı. Bugün kimse eşiyle, dostuyla konuşarak haberleşemez. Ancak yan yana olunan durumlarda sözlü iletişim mümkün. Aksi halde herkes yazmak mecburiyetinde. Evrimin de katkısıyla edebiyat devrimi köklerini derinlere salabilmektedir. Her şeyin yazıldığı bir dönemde sözün önemini yeniden hatırlatmak gerekiyordu. Bu da ancak bir kelime ile çok fazla şey ifade ederek mümkün olabilirdi. Hatırlarsanız bir önceki seçimin daha başında koymuştum bu hedefi. Hamdolsun beş senelik iktidarın sonunda da bu vaadi yerine getirdik. Bir kelimelik şiir, iktidarımızın devam etmesi için yeterli bulundu. Bu vesileyle de aziz jürime ve edebiyat seçkinlerine, okur – yazarlara, emekçilere teşekkür ederim. Şimdiye kadar edebiyatın üzerinde bir güç tanımadık, bundan sonra da tanımayacağız.
Muhabir: Söylemeden geçmek haksızlık olacak. Kendi adıma “şu da olsa, bu da yapılsa” dediğim ne varsa ben daha düşünürken siz yapmış oluyorsunuz. Bu konuda ne kadar övülseniz azdır. Sağ olun, var olun! Efendim, seçim konuşmanızda çok büyük bir söylev ile ortaya çıktınız. Dediğim gibi bütün dünyayı etkileyen bir söylevdi bu. Bundan sonraki programınız nedir, öğrenebilir miyiz? Yeni dönemde ne gibi icraatlar yapacaksınız?
Başkan: İlk günkü kadar heyecanlı ve azimliyiz. Kimse bizden yavaşlama, geriye gitme beklemesin. Biz söylevde ne dedik? Edebiyat ikiden büyüktür dedik. Biliyorsunuz bütün dünya 2 edebî türün tahakkümü altında inlemektedir. Nesir ve nazım tasnifi bütün dünyayı esir almış durumda. Bakıyorsunuz biri bir denemede bulunuyor, halk bunu destekliyor, benimsiyor. Sonra bu hemen tasnife tabi tutularak iki sınıftan birisine dahil ediliyor. Tabii bunun arkasındaki küresel sermaye gücünü de görmek gerekiyor. Kitlelere ulaşan her şey bir meta değeri taşıyor. Hangi konuda, hangi istikamette yazdığınızın bir önemi yok. Sermaye sizi ve yazdıklarınızı ele geçirmek zorunda. Bunun için konulmuş şaibeli ödüller, burslar, teşvikler, hibeler var. Öncelikle ekonomik silahları kullanarak ele geçirdikleri her yeni gelişmeyi sonunda istedikleri kalıplara sokarak yeniden dolaşıma sokuyorlar. Edebiyatçı da zannediyor ki kendisi hâlâ özgün bir şekilde üretmeye devam etmektedir. Eskiden ekonomi temelli toplumların büyük hayal kırıklığı yaşadığı konulardan bir tanesi bu. Pazar adı altında şekillenen ilişkiler ağı, gerçeği her zaman manipüle etmiştir. Nihayet edebiyat devrimi ile özgür kalan zihinler gerçeği görebilmiştir. Ama hala maalesef iki büyük bütün sistemi ellerinde tutmaktalar. Bölgemizde görülen vekâlet çatışmaları da bunların ne kadar gözü dönmüş türler olduğunu açık seçik ortaya koymaktadır. Bu yüzden edebiyat iki bizim en önemli söylemimizdir. Edebiyatı, hapsedilmeye çalışıldığı çıkmazdan kurtarmak ve özgürleştirmek zorundayız. Ancak bu sayede edebiyat devrimi bütün dünyaya yayılabilir. Bu dönemde biliyorsunuz altı yüz küsur yetki de aldık. İşte ekonomik yaptırımlar, işgaller, savaşlar, öldürmeler vesaire. Bunlar sayesinde zaten ülkemiz kendinden beklenen edebi büyümeyi sağlayacaktır. Bizim bundan sonraki hedefimiz dünya edebiyatında hak ettiğimiz şekilde söz sahibi olabilmektir.
Muhabir: Dünyadan edebiyat ithal eden bir ülkeydik eskiden şimdi ise dünyaya edebiyat ihraç ediyoruz. Kendi bölgemizde ve tüm dünyada gücümüzü giderek arttırıyoruz. Bahsettiğiniz gibi ikili sistemin vesayetinden kurtulmak,bizi hak ettiğimiz yere getirecektir inancındayız hepimiz.
Altı yüz küsur yetkiden bahsettiniz biraz önce. Bunlar sanırım hayatlarımızı doğrudan etkileyecek ve refah seviyemizi yükseltecek şeyler. Hepsinden değilse de kısaca birkaç tanesinden bahsedebilir misiniz?
Başkan: Dünya edebiyatı ile ilgilenmek kendi edebiyatımızı ihmal etmek değildir asla. Bizim önceliğimiz kendi evimizin derli toplu ve üretken bir çalışma hayatı için uygun olmasıdır. Bu kimi zaman sakin kimi zaman karışık bir ortam gerektirir. Biliyorsunuz has edebiyat insana birçok farklı hissi yaşatabilmelidir. Bazen güldürüyorsa bazen de ağlatmalıdır. Bizim vazifemiz herkese istediğini vermek. Bu açıdan tüm vatandaşlarımız müsterih olsunlar, nasıl hissetmek onları hayatta tutacaksa, kendilerini öyle hissettireceğiz.
Kısa vadeli hedeflerimiz hakkında birkaç kelam etmek gerekirse:
Bildiğiniz gibi güneyde iki adet düşmanımız var. Bunların hızlıca edebileştirilmeleri gerekiyor. Sözlü edebiyatlarına bile sahip çıkamayan bu toplumlar bir an önce yazılı edebiyata geçirilmeli ve dünya edebiyatı ile entegre edilmelidir. Bölgenin ve dünyanın huzuru için bu gereklidir. Geçtiğimiz yıllarda farkı noktalarda meydana gelen terörist saldırılar bu ülkeler tarafından maddi ve beşeri olarak finanse edilmektedir. Bizim önceliğimiz bu ülkelerin edebiyat ile tanışması ve her bir ferdin artık modern edebiyat için bir nefer olmasıdır. Bu ülkü bize neye mal olursa olsun yerine getirilmelidir. Dünya edebiyatının devamlılığı buna bağlıdır. Bu minvalde bu ülkeleri öncelikle yazılı bildiri bombardımana tutarak halkı bilinçlendirmeye çalışacağız. Okuma yazma bilmeyen veya anlamak istemeyenler için de bildirilerin arasına biraz bomba katacağız. Hedefimiz birkaç milyon insanı öldürmek. Arada edebiyat dünyasına kazandıracaklarımız da bütün insanlığın kazanımı olacak. Ülkemiz edebiyat ihraç ederken ekonomik olarak da gelişecektir. Ekonomi edebiyatı kürsüsü, bu konuda planlarını hazırlamış ve askeri edebiyat bakanlığımız ile tam bir uyum içinde çalışmaktadır.
Bir diğer önemli konu da ezeli düşmanımız ile gizli bir ticaret antlaşması imzalayacağız. Bizden önce kimsenin cesaret edemeyeceği bu antlaşma tarihimizin en önemli adımlardan birisidir. Edebi hayatıma mal olsa da bunun gerçekleştireceğim. Şimdi bunun bize çok sayıda faydası var. Öncelikle düşmanlığımız baki kalacak. Öyle ya, düşman olmadan olmaz. Diğer yandan ticaret yapacağız ki bu aslında edebi açıdan çok önemli değil. Asıl önemli nokta düşmanımız ile ortak iş yapmamız olacak. Edebiyat tarihinde tüm gerilimler ve kör noktalar bu sayede gün yüzüne çıkmış olacak. Adem kovulacağını bilerek Şeytan’a uydu. Bütün büyük romancılar iyi ile kötüyü aynı bedene sığdırmaya çalıştılar. Biz de bu gizli anlaşma ile bunu resmen hayata geçirmiş olacağız. Oscar Wilde bunu görse hayranlıktan ağlardı. Dostoyevski bugün yaşasa, saflarımızda edebiyat yapmaktan onur duyar, bizim kumarhanelerimizde dilediği kadar kaybedebilirdi. Bu toplum psikolojimiz için hayati bir önem taşıyor. Sonunda helak olacağımızı iddia eden densizler çıktı. Hepsinin raporları geldi. Bu densizlerin ipliğini de yakında pazara çıkaracağız.
Muhabir: Birkaç milyon insanın ölümü heyecan verici. Bunları anlatırken ne şaheserler çıkacaktır ortaya, şimdiden okumak için sabırsızlanıyorum.
Başkan: Acele etmeyin. Daha önümüzde ne savaşlar var. Biz, vatandaşlarımızı düşünerek şimdiden bunların edebiyatını yapmaya başladık. Operasyonlar başlar başlamaz sanıyorum herkes bunları okumak fırsatı bulacak. Her seviyeden okur için materyallerimiz hazır. Ayrıca gönüllülerimiz de okuma bilmeyen çocuklarımıza sözlü olarak savaşı aktaracaklar.
Muhabir: Bu müjdeyi de bizim aracılığımızla duyurduğunuz için ayrıca teşekkür ederim efendim. İyi ile kötüyü birleştirmek metaforunu kullanarak bir hamle yapıyorsunuz. Bunun çok büyük riskler taşıdığı ortada. Ülke olarak arkanızdayız efendim. Sizi asla yalnız bırakmayacağız bu yolda.
Başkan: Bunun farkındayım. Son şiirimle bu güveni eksiksiz bir şekilde kazanmış olmaktan son derece mutluyum.
Muhabir: Efendim biliyorsunuz, bazıları ekonomik, siyasi, dini ve kültürel meseleleri yeniden gündeme getirmeye çalıştılar seçim döneminde. Kendileri seçilirler ise bu sistemleri de tartışmaya açacaklardı. Yaşadıkları haklı hezimet ortada. Bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?
Başkan: Elbette. Şimdi bu bahsettiğiniz sistemler birer hastalık olarak dünyayı etkileri altına aldılar. İnsanlar uzun süre bunlar olmasa yaşayamayacaklarını falan düşündüler. Ne alakası var kardeşim? Böyle bir şey olabilir mi? İnsan hayret ediyor gerçekten. Peki biz ne yaptık? Bu kurumların hepsini ya ortadan kaldırdık ya da edebiyatın makul ve müşfik yapısı içinde erittik. Şimdi ne diyorlar? Ekonomik sistem dikkate alınsın. Neyini dikkate alacaksın ya ekonominin? İnsanlar yaşıyor ve ölüyorlar işte. Yok büyümeymiş yok planlamaymış. Ne yaptınız ya yüzyıllardır? İnsanları sömürmekten başka ne yaptınız? Ben söyleyeyim. Koskoca bir iç. Hala utanmadan ekonomi diyorlar. Bir de bu utanmazlar bizim ekonomi edebiyatımız ile kendilerinden geçiyorlar. Hem memnun değiller hem edebiyatımızın sefasını sürüyorlar. Sorarım size: kimin edebiyatı sayesinde öyle tepiniyorsunuz? Bizim ürettiğimiz ekonomi edebiyatı sayesinde bugün rahatça muhalefet edebiliyorsunuz.
Haklarını vermek lazım yalnız. Böyle aptal bir muhalefet olduğu için ayrıca şanslıyız. Ama özetle söylemek gerekirse biz kim ne istiyorsa ona o edebiyatı yapması için imkan sağlıyoruz. Bu muhalefet dahi olsa. Bizim edebiyatımız ayrıştırıcı değil. Parçalayıcı, yıkıcı, yozlaştırıcı olabiliriz ama ayrıştırıcı asla. Bu bize yakışmaz.
Muhabir: Efendim kıymetli zamanınızı ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Benim sorularım bitti. Sizin son olarak ilave etmek, okuyucularımızla paylaşmak istediğiniz bir şey var mı?
Başkan: 5 senelik bir çalışmanın ardından muhteşem bir şiirle ortaya çıktım. Bu yorucu bir süreçti. Ama değdi. Şimdi de yapmak istediğimiz işler için üretmemiz gereken koca bir edebiyat var. Biliyorsunuz bu kötü hayatın edebiyatı kendi kendine oluşmuyor ve meşruiyet ancak edebiyat ile sağlanıyor. Dolayısıyla bizim duracak, soluklanacak vaktimiz yok. Seçim yokmuş gibi çalışmalarımda en ufak bir yavaşlama olmadan işlerimize devam ettik. Şimdi daha da hızlanmalıyız. Bu yüzden vatandaşlarım ile yüz yüze buluşma fırsatım çok fazla olmayacak. Ama her birine özel mektupların, günlüklerim, Cuma mesajlarım, kandil mesajlarım, dmlerim, mentionlarım, yürümelerim ulaşacaktır. Hiç endişe etmesinler. Her an yanlarında olmaya devam edeceğim. Bu sürede tüm vatandaşlarımdan ricam, ne istediklerinde olabildiğince net olmalarıdır. Karmaşık istekleri de elbet yerine getiriyoruz. Ama net istekleri tatmin etmek hepimizin genel refah seviyesine katkı olarak geri dönecektir.
Evet, sevgili vatandaşlarım. Ne istediğinize karar verin!
https://docs.google.com/document/d/1F8JZf-HZx5AIR5ag4LhVkzmqyGM5SvDricDUMxu3-do/edit?usp=sharing