“Baba, bugün doğum günüm ya hani. Seninle gelebilir miyim lütfeeeeen.” Ellerini çenesinin altında birleştirmiş, çapaklı gözleriyle bana yalvarır gibi bakıyordu. Eşime baktım, bir şeyler söylemesini bekledim. “Kızım baban nasıl götürsün seni oraya? Hem orası çok karanlık, sen korkarsın.” Kızım sinirli sinirli baktı annesine. “Tamam o zaman. Sadece bugünlük ama. Bir daha istemek yok tamam mı?” dedim ikisinin arasına girip. Kafasını hızlı hızlı aşağı yukarı salladı. Kocaman güldü. Benim de yüzüme bir tebessüm oturdu. Kahvaltı masasından kalkıp hazırlanmak için odasına gitti koşarak.
Evden çıktık. İş yerine gidene kadar kaç tane soru sorduğunu aklımda tutamadım. “Baba bana orada pasta keser misiniz? Baba bütün babalar maden ocağında mı çalışıyor? Baba maden ne demek? Baba bizim evdeki ocak gibi mi oradaki ocak? Baba bazen eve yüzün siyah geliyorsun ya, boyama mı yapıyorsunuz? Beraber boyama yapar mıyız?...” Hepsine kaçamak cevap verdim. Onu götürmemin doğru olup olmadığına halen karar verememiştim. Ama artık bir faydası yoktu; iş yerine gelmiştik. Kızım arabadan inip yanıma geldi, elimi tuttu. Kafasını kaldırıp bana baktı. Gözleri ışıl ışıldı.
“Hoş geldin Ragıp abi. Oooo sen de hoş geldin fıstık. Adın neydi senin?” Sadık bize yaklaştı, yanımızda durdu. Kızım cevap verip vermemek konusunda tereddüt yaşamış olacak ki bana baktı. Gülümsedim ona. Sadık’a bakıp; benim adım Buse. Ama babam bana güzelim Buse’m der. Annem de biricik Buse’m der. Güzelinim, değil mi babacığım?” Sadık şaşkın şaşkın bakıyordu Buse’ye. Başımla onayladım Buse’yi. “Biliyor musun bugün benim doğum günüm. O yüzden babam beni buraya getirdi. Belki pasta keseriz. Belki parka gideriz. Belki salıncakta sallanırız. Değil mi baba?” Çaresiz bakışlarım Sadık’ta toplandı. Ben ne yapacağım der gibi ona baktım. Sadık atıldı: “Tabi ya. Burada bir salıncağımız var, üff. Hiç öyle salıncak görmemişsindir yeminle.” Sadık yine bir şeyler karıştırıyordu. Buse’nin suyuna gidecek gibiydi. Bir nebze olsun rahatladım. Yoksa bütün gün ne yapacaktım çocukla burada. “Gerçekten mi? Çok mu yükseğe çıkıyor yoksa?” Sadık bana bakarken, “Sürpriz olsun o. Sen şimdi babanla git. Ben seni alacağım tamam mı?” dedi. Buse’nin yanağından bir makas alıp gitti. Biz de odama gittik.
Öğlene kadar ıvır zıvırlarla oyalandı Buse. Oyalanırken bana dipsiz soru kuyusundan sorular çıkarmayı unutmadı. Kimine adam akıllı kimine ise saçma cevaplar verdim. Verdiğim her saçma cevap için kızımdan özür diledim, ama içimden.
Öğle yemeği için yemekhaneye gittik. Sadık, yemekteki tulumbasına bir mum dikmiş yanımıza yaklaşıyordu. Buse o ara yemekle cebelleştiği için fark edemedi onu. Kafasını kaldırdığında karşısında tulumbaları ve Sadık’ı gördü. Gözlerini kocaman açtı. Mumun parıltısı gözlerine yansıyordu. “İyi ki doğdun Buse, iyi ki doğdun…” Sadık’la birlikte birkaç kişi mırıldanmaya başladı. Saniyeler içinde yemekhanedekilerin çoğu ona katılmıştı. Buse şaşkınlıkla etrafa bakıyordu. Kulağıma yaklaşıp, “Baba, doğum günü pastasına benzemiyor bu hiç.” dedi. Gülümsedim. Kulağına eğilip, “Güzelim, buraya özel pasta bu. Senin için hazırlamışlar.” dedim. Öylesine sevinmişti ki; “Gerçekten mi?” dedi. Başımla onayladım dediğimi. Sadık eğilip masaya koydu tabağı. Buse muma üfledi, yemekhanede alkışlar havada uçuştu.
Sadık, Buse’yi yemekhaneden alıp gitti. Ona sürprizi olduğunu söyledi. İşime geldi; sabahtan beri işler birikmişti.
İşleri toparlayıp Sadık’ın olduğu ocağa gittim. Buse’nin sesi geliyordu. Ocağın koridoruna tahtadan direkler yapıp bir salıncak yapmışlar. Salıncak olsa olsa iki metre yukarı gidiyordur ama Buse’nin gülüşü göklere kadar ulaşıyordu. Gülümsedim. “Oooo Buse hanım, keyifler yerinde ha?” Sallanırken geriye doğru bakmak istedi fakat başaramadı. Salıncak durunca döndü bana. “Baba, çok güzel değil mi? Bu abi yapmış. Hem de benim için. Galiba çok sevdi beni. Sevdin değil mi?” dedi Sadık’a bakarken. Kahkaha attım. Bu kız bir alemdi. Sadık da güldü, “Evet, sevmem mi? Seni sevmeyenlere yuh olsun.” dedi. “Oğlum ne ara yaptın bunu Allah aşkına?” dedim salıncağı göstererek. “N’olacak abi” dedi.
Bugün erkenden eve gideriz diye düşündüm. İşleri toparlayıp Buse’yle çıktık. Eve gidene kadar yaptıklarını birkaç defa anlattı. Eve gidince de annesine anlattı. Bu kız hiç yorulmuyordu gerçekten.