10 dakikadır beni takip eden bir gölgeye bakıyorum. Akşam vakti tenha bir sokaktan geçerken onu fark ettim. 4-5 metre geride. Adım seslerini duyuyorum, yavaş ama tempolu. Benimle olan mesafesini koruyor. Koşmak istiyorum ama eğer gerçekten takip ediliyorsam kaçmamın imkanı yok.
Ne zaman yeniden başlamaya çalışsam geçmişim beni bataklığa doğru çekiyor. Mümkün müydü gerçekten insanın kendini temize çıkarması? Tesadüfen bir kitapta okuduğum bir cümle beni buna inandırmıştı. Ben hiç kitap okumazdım. O gün çok ağlamıştım. Hava almaya sokağa çıkınca yerde buldum. Olduğum yere oturup sayfalarını çevirdim, sırf bir şey yapıyor olmak için. Bir süre sonra o cümleyi buldum, ya da o beni. Her insanın içinde bir maden olduğundan bahsediyordu. O madenin üzerine çamur da atsak, hatta o çamur yıllarca orada kalsa bile eğer yıkamaya karar verirsek temizlemek mümkünmüş. Temizlenmek. Bu kısmı okuyunca yeniden ağlamaya başlamıştım. Gözyaşlarımla ovmak istiyordum kalbimi, temizlik gıcırtısını duyana dek. O günden sonra hemen değişmeye başladım demek isterdim ama hemen olmadı. Alışkanlıklarımız kolay kolay bırakmazdı bizi. Bir süre daha bataklığımda yüzdüm. Alkol, sigara, uyuşturucu, kötü çevre, hovardalık... Beni ben yapmayan ne kadar şey varsa hepsini atmak istiyordum. Kitapta okuduğum o cümleden sonra beni ben yapanlarla beni benden uzaklaştıranların savaşı başladı içimde. Madenle çamurun. O savaşın sonunda beni benden uzaklaştıranlardan uzaklaşmaya başladım yavaş yavaş. Sevdiğim, düzgün bir arkadaşıma gittim.
"Yardım et bana Kemal. Ben nasıl kurtulacağım?"
Gölge beni hala takip ediyor sanki. Adımlarını hissediyorum. Belki de sadece paranoya yapıyorum, belki yoldan geçen herhangi birisi adımlarını duyduğum kişi. Salıncak olayından sonra yaptığım paranoyalar gibi. Hayatımı kurtarmaya çalışırken hayatımı bitirdiğim olay.
Kemal'e gittikten bir süre sonra onunla yaşamaya başladım. Beni kontrol ediyordu. Kötü ortamlara girmeme engel oluyor, kötü alışkanlıklarıma yeniden başlamamam için bana destek oluyordu. Artık hiçbir kötü madde kullanmıyordum. Sigara neyse de alkol ile uyuşturucu beni zorluyordu. Kaç defa kriz geçirdim, Kemal zor tuttu beni. Bir kere elime bıçak alıp evden kaçmaya çalıştım. Hangi dost böylesine sahiplenir arkadaşını? Kemal'in hakkını ödeyemem. Kafamın yerinde olduğu zamanlarda kendime Kemal'in çabasını hatırlatıyor, ona ihanet edemeyeceğimden bahsediyordum. Bir zaman sonra krizler azaldı gibi oldu. Kendime aynada iltifatlar ediyordum. "Aferin sana. Bak cildin bile değişti. Yakışıklılığın ortaya çıktı. Çok iyi gidiyorsun lan. Aferin." Kemal'in de güvenini kazanmıştım. Uyguladığı sıkı yönetimi biraz gevşetmişti. Artık tek başıma dışarı çıktığım zamanlar da oluyordu. Ben de temizlendiğime inanmıştım. İltifatlar da ediyordum ya hani kendime, bitmişti kötü günler. Sonra bir gün... Ne olmuştu sahi? Tam olarak hatırlayamıyorum. Duygularıma, kendime olan kontrolümü kaybedivermiştim bir anda. Şimdi saatlerce düşünsem de o gün ne olup da kendimi kaybettiğimi hatırlayamıyorum. Daha önce uyuşturucu temin ettiğim Halit'in numarasını nasıl oldu da zihnimin köhne derinliklerinden çıkarıp hatırladım, bunu hiç anlamıyorum! Tam içimdeki maden ortaya çıkacak derken.
Gölge biraz daha mı yaklaştı? Gerginliğim artmaya başlamıştı. İşte o gün Halit ile buluşmaya giderken de böyle gergin olduğumu hatırlıyorum hayal meyal. Bir anda telefon çalmış, arayanın Kemal olma ihtimali ile titremiş, Halit olduğunu fark edince kısa bir rahatlamanın ardından büyük bir utanca gömülmüştüm. Buluşma yerinin değiştiğini, ilkokula yakın bir parkta salıncağın yanında buluşacağımızı söyledi. Zihnim kelimeleri birleştiremiyordu. İlkokula yakın bir parkta bir uyuşturucu satıcısının ne işi vardı? Bu düşünce beni o kadar rahatsız etmişti ki, yol boyu bunu düşündüm. Sonrasında olanlar oldu. Yaşadığım duygusal dengesizlikler arasında polisi aradım, hemen bir iş birliği, sonrasında suç üstü derken çetenin bazı isimlerinin yakalanmasına sebep oldum ve bir çoğunun kinine. O günden sonra peşimdelerdi. Yaptığım bu şey, beni kötü çevrelerden tamamen çıkarmıştı. Mimlenmiştim artık. Zaten Halitlerin çete beni bulduğu yerde öldürürdü, sevdiklerimi de. Apar topar Kemal'i evinden ayrılmış küçük bir dairede tek başıma yaşamaya başlamıştım. Kemal'e bir veda mektubu yazmış ve hemen hattımı değiştirmiştim. Yalnızdım artık. Hayatımda sevdiğim kimse olamazdı. Eskiden kötü alışkanlıklarım yüzünden düzgün arkadaşlar edinemiyor ya da aşk gibi bir duyguya kapılamıyordum. Şimdi ölmesinler diye. Ne zaman bir insana içim ısınacak olsa adres değiştiriyordum. Zaman zaman okul bahçelerine gidip öğrencileri izliyordum. Aralarından birini seçip "Bak, onu kurtardın işte." diyerek kendimi avutuyordum. Bazen grup terapilerine katılıp insanların yaşadıklarını dinliyordum. Ama anlatmıyordum. Sadece dinliyordum. Gerçek olmayan bir isimle içi boş bir hayatı yaşıyordum. Buna yaşamak denirse. Polis kimliğimi değiştirmişti ama ya içimdeki çamur? Adımla beraber o da kaybolmuş muydu?
Gölge daha da yaklaşmaya başladı. Nefesini de duymaya başlamıştım artık. Bir anda arkamı dönüp bağırdım.
"Evet gel, burdayım. Yeter artık! Bitsin bu eziyet."
Arkamda bir adam vardı. Göbekli, ton ton yanaklı. Hiç de çete üyesine benzemiyordu. Deli midir nedir, diyerek geçti yanımdan.
Eve gittim. Lavaboda yüzümü yıkadıktan sonra aynaya baktım. Bunca korkuya rağmen iyi bir şey yaptığımı biliyordum. Bunun yansıması vardı suretimde. Uzun zamandır aklımdaki bir soruyu cevaplamak istiyordum.
"Senin içindeki maden ne?"
İrem İlayda Doğan