KENDİM KAYBOLDUM
dıırrtt dırrt dıı.. 8:34, göz kapakları için açılış vakti. Kendilerini tebrik ediyoruz, görevlerini başarıyla tamamladılar. Tavanda bir değişiklik yok. Köşedeki örümcek sabah yürüyüşüne çıkmış. Hava tahmini yirmi dört derece, güneşli. Eveet bacakları alkışlıyorum, cesur bir şekilde kendilerini yataktan aşağı sarkıttılar. O da ne! Ayaklarda bir endişe gözlemliyorum. Hani terlikler?
Uyandım. Yine bir sabah. Her gün olduğu gibi. Yine de heyecanlıyım. Uzun zamandır terliklerimi aramamıştım. Ekir ve bekir. Siyah ve beyaz. Sol beyazı gördüm, siyah fazla uzaklaşmış olamaz. Size ayrılmayın demiyor muyum? Etle tırnak olmasanız da çayla bardak, sabunla su, domatesle kavanoz gibisiniz. Anlamlı olmak için birbirinize ihtiyacınız var. Bulamıyorum, uzaklaşmış olmalı.
Pes etmek yok, ben başarıların Kristof Kolomb’u, kendime, bir siyah terlik tekini bulamadı, dedirtmem. Kime? Ona elbet. Düşüncesi bile içimi ürpertiyor.
Düşüne düşüne son odaya kadar ilerledi. Gözleri arayışta. Gururunu kurtarışta. BİNGO. Kolomb amerikayı keşfettiğinde böyle sevinmemiştir be. Mikrocülus töreni ile ayak hak ettiği yere kavuştu.
Artık ayaklarım yere daha sağlam basıyor. Bu komployu kim ve niçin kurdu? Cevapları bulmadan rahatlamam imkansız. Bunu biliyorum. Tek bildiğim bu değil elbet. Harika bir tekniğim var. MUHTEŞEM GERİ DÖNÜŞLER.
bzzzzztt.
23:23, yatağımdayım. Terlikler görünmüyor. bzzt saatlerimiz 22:45, kumandaya kılıfını giydiriyorum. Biraz daha aşağılara bakmam gerekiyor. O parıltı ne, baş parmağımın harikulade tırnağıymış. Demek ki olay çoktan gerçekleşmiş. bzzt. Ayaklar çırılçıplak. bzzt. Yerin soğukluğunu hissettim bile bzzzzzzzzttt, bzzztt, bzzzzzzzztt. Çok olmuş biraz geri...yani ileri tzzzzzb. Saat 12:35. Terlikler elimde. Etrafa bakıyorum. Sağa, sola ve tekrar sağa. İlkokulda öğretmişlerdi. Yolda karşıdan karşıya geçerken böyle yapmak gerekiyormuş. O zamanlar o yoktu.
Yoksam nereden biliyorum? Ayrıca sürekli birinci tekil kullanıyorsun haberin olsun.
Evet, işte sağ siyahı kanepenin altına bıraktı, sol beyaz, koridorun kenarında. Onun yaptığına emindim zaten. Peki niçin böyle bir komplo kurdu, biraz daha geri sarayım bzz… Boşuna ileri geri yapma. Düşüncelerimi izleyemezsin.
Haklı. İzleyemem. En iyisi an’ımı bulayım. ttzzzz...zzzb. 13:19.. ON ÜÇ ON DOKUZ. Uyanalı tam beş saat on dört dakika olmuş. Beş saat, hiç kullanılmamış bir zamanın sayılamayacak anları. Bekleyişe yakınlığımın uzaklığı. Şimdi anlıyorum. Zorba kız kaçırır, karaborsacı döviz kaçırır ve o, zaman kaçırır.
Nasıl, nasıl bu oyuna geldim? Koridorda volta atıp duruyorum. Ayna. Kendim. O değil. Ben. NE DÜŞÜNÜYORSUN BE ADAM! Kendime verdiğim ültimatomla düşünmeyi bıraktım. Daha önemli işlerim vardı. Anlamını arayan kavanozu domatesle birleştirecektim.
Rendemi ve domatesleri aldım. Haşla ve soy. Bir aşağı, bir yukarı rendeliyorum. Haşla ve soy. aşağı, yukarı... Haşla ve soy. Yukarı aşağı. Haşlamalı mıyım?
…
İçime kuruntu düşürmenin mutluluğu ile susuyor. Beni izliyor. Yüzümdeki kararsızlığı ezberliyor. Kıkırdıyor. Aşağı yukarı. Haşla ve soy. Dinlemiyorum. Domatesler kaynıyor, kavanozlar kapatılıyor. Ya tutmazlarsa. Kapatıyorum; iki geri, bir ileri. Annem öğretmişti, kapaklar daha iyi kapanıyormuş. O zamanlar o yoktu. Ya tutmazlarsa. Biraz daha yapmaya karar veriyorum. Ürettiğim her şey yokluğumda varlığımın kanıtı olacak. Kime? Ona elbet. aşağı, yukarı, aşağı, yuka… Varlığın kalmayacak. Kalmayacak mı? Aşağı, yukarı. aşağı... Rendede kendimi görüyorum. Kendim değil. Paramparça oluyorum, bir aşağı bir yukarı... Kalmayacak mı? İktidar savaşını hatırlıyorum. Kaybediyorum.
Bundan belki on yıl önceydi. Rüştün ispatına çalışırken bir yandan kuruntularla boğuşuyordum. Sonra onu keşfettim, belki de icat. Bana muhtaçsın. Sesteş kelimeler gibiydik. Yerine göre, yaraya göre aynı görünsek de değişiyorduk. Sonra değişmek istemedik. Hep kalmak istedik. Tüm zorluklara rağmen yaşamayı sevmiştik. İktidar kavgası baş göstermişti işte. Baktık oluru yok, aynı bedende yaşıyoruz, zararlarımız ortak oluyor. Sulh yapmaya karar verdik. Hayatta kalmalı ve yaşamı bölüşmeliydik. Artık bir gün o, bir gün ben yaşıyordum.
Yaşamak denir mi bilmem. Bir gün önceden hazırladığın pastayı yiyememek, gece maskesinin etkisini aynada inceleyememek... Kargonu sürekli başkasının açtığını düşün. Sabah uyandığında kaşındıran pijamaları. Hele o siyah beyaz terlikleri görünce karar verdim. Madem bana muhtaç madem ben ondan güçlüyüm. Bana itaat etmeli.
Zayıf yanımı biliyor. Ona sığındığım yeri. Eller birbirine sıkıca tutunuyor. Korktuğu anlaşılıyor. Kuruntuları önüme seriyor ve beni onlarla baş başa bırakıyor. Kaybediyorum. Kayboluyorum. Sahi konserveler tutacak mı?
* sonunu yazamadığım bir hikayenin sonundayız. Ona kalsa daha iyisini yazardı ama ben şimdilik bu kadarını yapabildim. Acaba beğendiniz mi? Azıcık da olsa yazabildim mi? :)
Emine Genç
* ek zorluğu kullandım.
1. ben başarıların Kristof Kolomb’u | Didem Madak / Ağlayan Kaya
2. hiç kullanılmamış bir zamanın |Nilgün Marmara / Daktiloya Çekilmiş Şiirler
3. Zorba kız kaçırır, karaborsacı döviz kaçırır | 33-b servisinden Y.. K.. / Allah Muhafaza
4. Ne düşünüyorsun be adam | Melih Cevdet Anday / Kundura Boyacısına, Kiraz Ağacına ve Çingene Kızına Dair
biraz spesifik olmuş sanki.
biraz spesifik olmuş sanki.