Müzik müessesemizin ikramıdır.:)
Kelimeler:Tırtıl,cop,irin. Zorluk:Cümleler olumsuz yazılacak.(Yazıldı.)
BİR AYRILIK İKİ YOKSUZLUK
Köy meydanında çıt çıkmıyordu. Gökyüzü bulutsuzdu. Bir dirhem esmiyordu. İmamın çocukların meydana gelmeleri gerektiği, muhtarın emri olduğu anonsu sonrasında gelmeyen tek bir çocuk bile kalmadı. Merakları onları yerlerinde sabit bırakmıyordu.Yaşları altıyla on beş arasında değişen çocuklar,heyecanla toplandıkları meydanda deli bekçinin ve muhtarın bağırma çağırmalarından korkmadılar değil.
Bekçi copunu kafasının üstünde tam tur sallarken yerinde duramıyordu:
-Konuşmayın haa konuşmayın haa.
Vızıltılar devam etmedi. Yarım dünyadan hallice muhtar,kemikli ellerini beline koyunca bunun anlamını bilmemek olmazdı.
Caminin dibindeki banklara tüneyen ihtiyarlar,sıcaktan gözlerini açamıyorlardı.Sıranın nizamını sağlamakla görevli bekçi,sesini hiç kesmedi:
-Copumu çıkarttırmayın haa!
İhtiyarlardan biri yanındakine söylenirken gözünü bile açmadı:
-Bu deli bekçi çöpü çıkarırsa kokudan duramayız hacı.
Meydana yakın evlerin pencerelerinden başlarını merakla uzatanlar,filmin en heyecanlı sahnesini bırakmak istemiyorlardı sanki.Köy meydanı,siyah,parıl parıl bir otomobilin gelmesiyle tozdan dumandan geçilmedi.Otomobile de diyecek yoktu ha!Ömürlerinde böyle bir şey görmemişlerdi.Araba durunca,arabanın içindekiler hemen inmedi.Muhtar arabaya koştururken,ceketini nasıl düğmeleyeceğini bilemedi.Bekçiyse sanki garnizon komutanını karşılar gibi selama durmayı ihmal etmedi.Çocuklar hareketlenecek gibi olduysa da bekçi copunu kaşıyla gözüyle işaret edip sabileri durdurmakta gecikmedi.Şehirli beyler arabada çok beklemediler.Arabadan inince kimseyle göz göze gelmediler.Yüzlerine biriken acıma ve tiksinme arası ifade,görülmeyecek gibi değildi.İhtiyarların çoğu,daldıkları uykularından uyandılarsa da,adamlara şöyle bir bakıp oralı olmadılar.Pencerelerden bakan kadınlarsa aceleyle pencereyi kapatıp bir daha gözükmediler.
İçlerinden biri çocuklara alelade bir nasılsınız dedikten sonra cevabı beklemedi bile.Muhtar aman efendim vay efendim marşları arasında misafirleri köy odasına buyur ederken,bekçi selam verir halde durup, ne yapacağını bir an bilemedi.Sonra çocukları meydanda bırakıp,misafirlerin peşinden yetişmekte gecikmedi.
Muhtarın hanımıyla iki kızı,misafirlere ikram taşımalara doyamadılar.Şehirden gelenler,antika eser inceliyor gibi bakır kaplardaki yiyeceklerden gözlerini alamıyorlardı.Bu durumdan hoşnut olan muhtar bir an olsun susmuyor,aman efendim vay efendimleri ağzından eksik etmiyordu.Yemekler yenilince,misafirlerin çay isteğini ikiletmediler.Elinde homurdayan semaverle odaya giren bekçi,utancından semaveri koyacak yer bulamadı.Kıt aklı çözümü bulmakta gecikmedi.
Çaylar,hoş beş derken ablak yüzlü,tıknaz şehirli elinden bardağı bırakmadı:
-Eh, vaktimiz çok yok. Akşama kalmayalım.Hayır beklemez.Hem gündüz gözüne yapılan hayırdan daha makbulü yoktur.Muhtaçları bekletmeyelim.
Muhtar tabii efendimleri birbirine ularken,bekçi meydana yollanmakta gecikmedi.Köy odasının önüne gelen çocuklar,heyecandan yerlerinde duramıyorlardı.Şehirlilerin ellerindeki ışıl ışıl paketler,görülmeyecek gibi değildi.Bekçi meraktan odanın etrafını saran köylülerin daha fazla yakınlaşmalarına izin vermedi,sırayı da bozdurmadı:
-Cop haa cop haa!
Adamların tıknaz olanı,önüne gelen çocuğa hediyesini verirken,gerinmeden edemiyordu.Hediye dedikleri de kullanılmış çocuk kıyafetlerinden başka bir şey değildi.Muhtar bazı çocuklara birden fazla verdirmeyi ihmal etmedi.’’Onun babası bir dediğimizi iki etmez.’’diye işmar ettiği çocukların kimisi,kucaklarına koyulan elbiselerden gözükmüyorlardı neredeyse.Eşyalar azalsa da sıra azalmamıştı.
Soluk benizli,zayıfça bir kız olan Esme,paketin birinden gözünü ayıramıyordu.Az önce gördüğü pembe renkli,ışıl ışıl boncuklu o güzel eteği ona vermezler miydi?Beklemekten hiç sıkılmadı.Önündeki kız da hediyesini alınca,sıra Esme’ye gelmemiş miydi!Muhtar,kızı görünce yönünü ona dönmedi bile:
-Buna verme beyim,bunlara değmez.
Adam itiraz edecek gibi olsa da omuz silkip umursamadı bile.Kızsa bir süre yerinden kıpırdayamadı.Gözleri dolmuş da boşalacak bir buluttan farksızdı.Neden sonra orada duramadı.Ağlamamalıydı.Arkasına bakmadı.Muhtarın pişkin sesi ulaşmadık yer bırakmıyordu.Peşinden yetişen komşularının kızları,elindeki eteği gösterirken Esme’nin yüzüne başta bakmadı.Kız, Esme’ye pembe eteği gösterirken karşısındakinin renkten renge giren yüzüne bir anlam veremedi.’’Beğenmedin mi kıskanç?’’ diyen kıza ‘’beğenmedim!’’ diyemedi Esme.
Evlerine varınca,evin önündeki dut ağacının altında uyuklayan ebesi,kızın geldiğini fark etmedi.Dut bu sene epey yeğin olsa da ağaç tırtıldan gözükmüyordu.Esme anasına bakındıysa da onu göremedi.Ağladığını sezdirmek istemiyordu.Anasının bu saatte bahçede olduğunu bilmesine rağmen yanına gitmedi.Evin merdivenlerini çıkarken acele etmedi.
Anası bahçeden eve döndüğünde bacaklarının ağrısından duramıyordu.Bu mevsimde ağrısı şiddetlenince doktora gidip topuğunda biriken irini aldırmadan rahat yüzü yoktu ona.Adının köyde illetli geline çıktığını duymamış değildi.Rahmetli anasından hastalık mirasından başka bir şey düşmemişti payına.Esme’nin babası gurbetten gelmezdi. Köy işleri hâliyle bu hasta kadının omzundan inmezdi.İkisi de çalışmasına rağmen,yoksulluk peşlerini bırakmazdı.Hıçkırık sesini duyunca güç bela doğrulup bakındıysa da kızını göremedi.Bir gayret ayaklanıp kızını bekletmedi.
Anasının geldiğini anlayan kız,kapandığı sedirden başını kaldırmadı.Hem pembe eteği aklından çıkaramıyordu ki.Anası bir tas dutla Esme’nin yanına vardığında uyuduğunu sanıp ona seslenmedi.Kızın uyumadığını anlamakta gecikmedi.
Esme yerinden kıpırdamadı:
-Bana o eteği vermediler ana.
Kadın bilmem ne yardım derneğinden gelen şehirlileri duymamış değildi:
-Vermesinler.Şu dutları satınca neler almam ki sana?
Kız hızla doğrulurken ne diyeceğini bilemedi:
-Yalan deme!
-Senin anan yalan süt emmedi ki.Yalan demez.
Kızın yüzünden aydınlık uzun süre gitmedi.Tastaki dutları üçer beşer ağzına tıkıştırınca yutmayı uzun süre beceremedi.
Anasının dizine yatan kız, gözünü açık tutamadı. Kızının boza çalan saçlarını okşayan kadın, hem ağrısını dindiremiyor hem de kızına verdiği sözün ağırlığından duramıyordu.
Muhtar şehirlileri yollayınca kendine ödül vermez mi hiç! Karnını tıka basa doyurup bir tabla sigara sarmaz mı hiç! Muhtar hakkı hukuku bilmez. Gen uykulara dalıp dalıp çıkmaz mı hiç!
Esme, pembe eteğin olmadığı tek bir rüya bile görmedi.
Kadın, pembe eteği düşleyen kızını düşünmeden tek bir sabaha bile ermedi.
O yaz tırtıl basan duttan tek bir kilo bile satılmadı.
Kız uyanmadı.Ana uyumadı.
Bir çocuğun yüreğini,bir kuşun yüreğine denk tutmayan bilemedi.