Altı Yapraklı Boşluk

İrem İlayda Karkı

Yıllarım geçti bu evde, ömrüm varsa daha da geçecek gibi. Eskiden kalabalık olduğumuz zamanlarda öylesine mutluydum ki burada olmaktan. Şimdi tek başımayken hep bir burukluk. Hatıralar zihnimi tırmalıyor. Birkaç yıl önce kız kardeşimi kaybettiğimde son kalan limanımı kaybetmiş gibi hissetmiştim. Lalem, sırdaşım, yoldaşım. Dert ortağım da gidince uzunca bir süre kendime gelemedim. Hastalığı sebebiyle ona bakacak tek kişi olduğum için hiç evlenmemiştim. Tutunacak bir dalım kalmamıştı. Sonra işime tutundum ve son bir yıldır sadece çalışıyorum. Ama anılarımın aklıma gelmelerinin önüne geçemiyorum. Ama artık bitecek. Geçmişimin sevdiğim yönleri olsa da artık bana sadece acı veriyor.

6 kişiyi silme şansım varmış, öyle dediler. Bir lalenin yaprakları sayısınca. O kişilerle birlikte anılar da silinecek. Bazı anıları kimle yaşadığımızı hatırlamadan hayal meyal hatırlayabiliyormuşuz. Olsun. İnsan nefret ettiklerini hayatından silmek ister sanırız hep. Ama ben en sevdiklerimi sileceğim. Umarım beni affederler.

Son bir saat. Uzun bir koridorda bekliyorum. Geçmişi düşünüyorum. Son bir kez tüm güzel anıları hatırlamak istiyorum. Öyle güzeller ki! Hepsinin gidecek olması üzüyor beni ama gitmezlerse de hayatıma devam edemiyorum. Anılar zihnimden geçerken hem gülümsüyorum hem de ağlıyorum. Bazen kahkaha bile atıyorum. Şimdiye dönmediğim zaman çok mutluyum. Hatta vazgeçecek bile oluyorum birkaç saniyeliğine. Sonra o anıların tekrarlanmayacağını hatırlayıp vazgeçiyorum vazgeçmekten. Karmaşık duygularla geçen bir saatin sonunda beni ameliyathaneye benzeyen bir odaya alıyorlar. Oda soğuk, ürperiyorum. Yerde minder tarzında yumuşak bir şeyler var. Ona oturmamı söylüyorlar, oturuyorum. Önümde kategorilere ayrılmış bir sürü şeker var ve lale şeklinde bir şamdan. Lalenin yaprakları. 6 kişi. En sevdiklerim. Son bir kez isimlerini geçireyim aklımdan diyorum. Hala son bir çabayla onlara tutunmaya çalışıyorum. Karşıma oturan görevlinin sesi kendime getiriyor beni. Benle konuşurken bir taraftan da mumları yakıyor.

"Lütfen zihninizi rahatlatın. Şimdi sizi sakinleştirecek bir müzik açacağım. Kendinizi deniz kıyısında bir sahilde yürüyor hayal edin. Beyaz bir elbise var üzerinizde. Tebessüm ediyorsunuz. Dalgaların sesinden başka ses yok. Şimdi 6 kapı çıkıyor karşınıza. İstediğiniz birini seçin ve ona ilerleyin. O kapının ardında unutmak istediğiniz bir kişi var. Kapıdan geçmeden önce önünüzdeki şekerlerden birini seçip ağzınıza alın."

Dediklerini yapıyorum. Gerçekten de görüyorum o kapıları. Gözlerim açıkken bile. Az önce verdikleri ilacın etkisidir belki, ya da yanan mumların yaydığı koku. İlk kız kardeşimi unutacağım. En çok vazgeçemediğim o çünkü. Şekerlerden birini seçiyorum ve kapıdan geçiyorum.

Önümde sahil var ve 5 kapı. Şekerlerden birini alıp...

4

3

2

1

Önümde sahil var. Üzerimde beyaz bir elbise. Kendimi çok yorgun hissediyorum. Sahile uzanıp yavaş yavaş kendimi uykuya bırakıyorum. Uyandığımda ameliyathaneye benzer bir odadayım. Önümde şekerler ve lale şeklinde bir şamdan var. Buraya neden geldiğimi hatırlıyorum. Unutmak için. Unuttuğumu biliyorum ama neyi unuttuğumu bilmiyorum. Bu his rahatsız ediyor beni. Hayatımda bilmediğim büyük bir boşluk var.

"Şimdi yorgun hissediyorsunuz, bu çok normal. Birkaç gün bu yorgunluk devam edecek. Size yazdığımız vitaminleri kullanmanız önemli. Ayrıca bize ilk başvurduğunuzda olduğu gibi 6 seans psikolojik danışma randevularınız olacak. Yeni hayatınıza uyum sağlamak için buna ihtiyacınız var. Unutmayın şu anki bu durum sizin tercihiniz ve sorumluluk tamamen size ait. Bu sorumluluğu kabul edip hayatınızı güzelleştirmenizi diliyoruz. Hoşçakalın."

Evet bunu ben seçtim. Evden çıkarken evin anahtarını unutmuşum gibi bir his var içimde ama biliyorum ki hayatımda oluşan bu kocaman boşluğun peşine düşersem hiçbir yararı olmayacak. Danışmanım anılarımla da bunu başarabileceğimi söylemişti ama benim artık gücüm kalmamıştı. Sokağa çıkınca derin bir nefes çektim. Sanki yorgunluğumu alacakmış gibi. Bir kedi takıldı peşime. Uzunca bir süre takip etti. Eğildim sevdim biraz. O an öyle içten bir sevgi duydum ki ona karşı, bırakıp gidemedim. Onun da gitmeye pek gönlü yok gibiydi. Kucağıma aldım ve birlikte yürümeye başladık. Bir süre sonra onunla konuştuğumu fark ettim. Anlattıkça anlatıyordum. O da dinliyordu ve bazen miyav diyerek tepki veriyordu.

Adın ne olsa senin? Şamdan geldi aklıma bir anda. Lale şeklindeydi. "Lale olsun mu adın?"

"Miyav."

İçimde anlam veremediğim bir burukluk oldu. Bundan sonra benimlesin Lalem.

İrem İlayda Doğan