Burun

Ayşenur Önler

Kendi ek zorluğum: Kitaplığınızda bulunan en sevdiğiniz öykü kitabının içinden bir öykü seçin. İlk paragrafından sonrasını siz devam ettirin.

Kelimeler: Kaçmak, Balık, Derviş

BURUN

25 Mart günü St Petersburg’da çok garip bir şey oldu. Ascension Bulvarı’nda Ivan Jakovleviç adında bir berber yaşardı. İşyerinin tabelasında soyadı silinmişti, sadece tek yanağı sabunlanmış bir erkek kafası tasviri ve “Hacamat yapılır,” yazısı vardı.

O sabah çok erken kalkmıştı. Kavrulmuş taze ekmeğin kokusunu fark etmişti, bir süre yatağında oturdu ve kahve tiryakisi karısının fırından birkaç taze ekmek çıkardığını gördü.

Kahve kokusu iştahını kapatmıştı, kahvaltı etmek yerine sadece bir fincan kahve içmek onun için daha cazip göründü. Masaya oturdu, karısına boş fincanı uzattı. Kahvesini sakince içti. Ivan Jakovleviç bugün başına gelecekleri bilseydi, iki fincan kahve içerdi. Masadan kalkıp evin aşağı katındaki işyerini açmaya indi.

Babasından kalma işyeri onun dünyadaki sıkıntıları unutma merkeziydi. İşini zevkle yapar, müşterileriyle muhabbetini önemserdi. Ancak karısı onun dükkanına duyduğu özeni kıskanır, her fırsatta kendisini diğer her şeyden önemsediğini söylemesini isterdi. Ivan Jakovleviç de karısının gönlünü hoş etmek uğruna bazen yalan söylerdi. İşyeri kadar karısı da onun hayatında büyük bir öneme sahipti.

İş yerinin önünü süpürmeye başladı. Rusya’nın kesif soğuğu kollarından boynundan içeri giriyor, kulaklarını ve burnunu uyuşturuyordu. Aksi gibi önceki gecenin rüzgarı dükkanının önünü muhtelif yaprak ve çalılarla doldurmuştu. İşini bitirdiğinde dükkana alıcı gözüyle bir baktı. Ivan Jakovleviç, tabeladan soyadının silindiğini görünce şaşırıp kaldı. Üstüne üstlük erkek tasviri de önceden yoktu. Hacamat yapmayı bilmemesine rağmen “Hacamat yapılır,” yazıyordu. Yazının altında ise küçük bir balık tasviri vardı.

Bunu nasıl da şimdiye kadar fark etmemişti? En son ne zaman tabelaya baktığını hatırlamaya çalıştı, bulamadı. Soğuk yüzünden vücudu uyuşmaya başlayınca dükkana girdi ve kapıyı sertçe kapattı.

Bekleme sandalyelerinden birine oturup iç camdan hayretle tabelaya baktı.

O sırada gelen müşteri Ivan Jakovleviç’i korkuttu. Ayağa kalkıp selam verdi. Müşteri elindeki bir notu ona uzattı. “Bugün kaçırmamanız gereken fırsatlarla dolu bir gün. İsminizi eksiltmek bunun bir başlangıcı. Soyadınızı gizli tutun.” dedi ve çıkıp gitti. Elindeki kağıdı açtı ve sağ üst köşede, tabelanın üzerindeki balık figürünün aynısını gördü. Demek ki bu işi yapanlardan gelen bir not okumak üzereydi.

Kağıdı açtı.

“Sayın Ivan J.,

Derviş makamı komite üyesi Kovaloff’un ağır bir rahatsızlık geçirmesi üzerine, yeni derviş olarak sizi aramızda görmekten mutluluk duyarız. Ancak bunun kalıcı bir iş olmasını umduğumuzu ciddiyetle belirtmek isteriz. Kovaloff’un sıhhatinden sonra ayrılmak istemenizi üzüntüyle karşılarız. Eğer komiteye dahil olmak isterseniz boş bir kağıda komite sembolü olan balık tasvirini çizin ve camınıza asın.”

Ivan Jakovleviç bu tekliften hiçbir şey anlamamıştı. Öncelikle, derviş de ne demekti? ilk defa duyduğu bu kavramın komitesi dahi vardı.

Dükkanına baktı. Bunca emeği çöpe atacağıma ölürüm daha iyi, diye düşündü.

Eline sağıt kalem aldı ve nottaki balık figürünü çizdi. Üzerine kocaman bir çarpı koydu. Teklifi reddetmişti ancak içinde anlam veremediği bir his vardı.

Ertesi gün işyerini kapatmak için son hazırlığını yaparken kapının açıldı ve içeri biri girdi. Gelen Kovaloff’tu.

“Merhaba sayın Ivan Jakovleviç. Komiteye dahil olmadığınıza çok sevindim. Bu yüzden size bir teklifim var.”

“Bekleyin bekleyin. Ben dün yaşananları hala anlamış değilim. Derviş nedir? Komitesi ne iş yapar. Bunlara öncelikle cevap vermelisiniz. Oh bay Kovaloff, iyi misiniz? Burnunuzda bir yamukluk var gibi.”

“Fark etmenize sevindim. Sayın Jakovleviç, şimdi size derviş olmaya çalışırken nasıl burnumu kaybettiğimi anlatacağım. Kahve içtiğiniz fincanınızı getirirseniz her şeyi baştan anlatacağım.”