KULLANILAN ZORLUKLAR
Öykünüzde aynı zamanı üç farklı karakterin yaşadıklarından veya gözünden anlatıp bir yerde kesişmelerini istiyoruz. Yani örneğin;
Ahmet Cuma günü saat 3 te elmaları topladı yarım saat sonra sepete koydu. Can Cuma günü 3 te salatalık topladı ve yarım saat sonra sepete koydu ve başka biri de saat 3 te yola çıktı yarım saat sonra sepetin yakınında geçti. Herkesin yaşadıkları farklı ama bir zaman üçü de aynı yere geliyor veya oradan geçiyor.
Ek zorluk: Kitaplığınızda bulunan en sevdiğiniz öykü kitabının içinden bir öykü seçin. İlk paragrafından sonrasını siz devam ettirin.
Bir Garip Derviş
Dün gece eve dönerken köpekler arkamdan havladı. Bizim mahallenin köpekleri. Bir ikisi de peşime takıldı; adımlarımı sıklaştırdım. Daha önce onların böyle bir davranışıyla karşılaşmamıştım; korktum. Her zaman beni miskin gözlerle süzerlerdi; fakat aramızda bir gerginlik olduğunu da sezmiyor değildim. Ama bu gerginliğin neyden kaynaklandığı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Kendim hariç hiçbir canlıya zararım da dokunmazdı. Benim ise tüm sorunlarım, zihnimdeki sandığa tepiştirilen öteberilerin sandıktan taşma çabalarından doğuyordu. Eğer öteberiler taşarsa ortalığa tarumar eden bir zarara sebep oluyordu. Dalmışım, arkamdan gelen yoğun nefes sesleriyle irkildim. Arkamı dönünce onların bana iyice yaklaştığını fark ettim. Hepsinin dili dışarıdaydı, hızla nefes alıp veriyorlardı. Dişleri ne kadar keskin olduklarını ispat etmek için etimi arzuluyordu sanki. Etimi onlara sunmaya hiç niyetim yoktu. Olanca hızla koşmaya başladım. Onlar da benim peşimden gelmeye devam etti. Kalbim hızla çarpıyordu, etrafı göremiyordum yalnızca koşuyordum, nereye gittiğimi bilmeden. Korkudan kaçmak, korkuya yakalanmamak için yine korkuyla kaçmak. İnsan ne çok şeyden korkar. Tahayyülünde kendini korkulan şeyin geldiği ana hazırlar. Nasıl davranacağını kestirmeye çalışır. Yani felaketleri bekler, korkuyu bekler. Ben de köpeklerin beni kovalamasını beklemişim demek ki. Kaçmak fayda edecek mi ya da kaçabilecek misin? Neden bu kadar cüretkârsın felâket senaryoları kurmakta. Kaçamadım zaten hiçbir şeyden kaçıp kurtulamadığım gibi köpeklerden de kaçmayı beceremedim. Ayağım bir taşa takıldı ve düştüm. Köpeklerin gelip beni parçalayacağını sandım ama etrafta köpek falan yoktu. Burkulan ayağım, kanayan kolum, korkum ve ben baş başaydık. Ahh yoksa köpekler beni hiç kovalamamış mıydı? Tabii ya ben köpeklerin sesini duyunca gerisini zihnimde canlandırmıştım. Kendimi o kadar kaptırmışım ki gerçek zannedip kaçtım. Korkuyu beklememeliydim, korkudan arındırmalıydım kendimi. Düşünmemeliydim öyle olur olmadık şeyleri, düşüncelerime bir kota koymalıydım. Sonra kendime kızmayı da başka bir zamana erteledim. Durumu kabullenip aksaya aksaya evin yolunu tuttum.
***********
Ben garip bir dervişim. Kaldırımda oturmuş etrafı izlerken bir adam gözüme ilişti. Önce tedirgin tedirgin arkasına baktı, sonra birden kaçmaya başladı. Arkasında siyah sis bulutunu andıran bir şey vardı. Adam onun farkında değildi. Köpeklerden kaçtığını zannediyordu. Nereden mi biliyorum? Evvelden biliyorum elbet. Yollar insana birçok şeyi öğretiyor. Çileler dostun olursa denk geldiğin acıları görüp, hissediyorsun. Bu genç de acı çekiyor. Kendinden, benliğinden kaçıyor. Aksine yüzleşmesi lazım.
***********
Ben denizde yaşayan bir balığım. Hep denizin dışındaki yaşamı merak ederdim, dışarıda olup bitenleri görmek için can atardım. Bir gün annemden gizlice kıyıya geldim ve denizden çıktım. Daha dışarıyı inceleyemeden çırpınmaya başladım, nefes alamıyordum. Bir adam beni eline aldı, tekrar nefes almaya başladım. Tabii bu olanları dış dünyayı tanıyınca anladım. Derviş diye tanıttı kendini bana. Kendi kendinden kaçmaya çalışanların yardımına koşarmış, onların acılarını paylaşırmış. Dışarısını da tanıttı bana. Dervişi tanımasaydım insanları pek sevmezdim. Küçük balıkları yiyen büyük balıklardan daha zalimdiler.
**********
Burkulmuş ayağımla eve zar zor geldim. Tam kendimi yatağa atıp dinleneyim derken salonun ortasında beyaz sakallı, yamalı kıyafetli, elinde balık tutan bir adamın oturduğunu gördüm. Bu da bir sanrı olsa gerekti. Yine bir felâket anını zihnimde canlandırıyordum herhalde. Adamı görmezden gelip odama gittim. Yatağa uzandım, ağrılar eşliğinde uykuya daldım. Rüyamda yine köpekler tarafından kovalanıyordum, köpeklerden birisi tam ayağımı ısıracağı sırada birinin beni dürtmesiyle uyandım. Salonda gördüğüm adamdı bu. Yatakta oturur vaziyete geldim, adamı seyrettim. Bir süre sonra adam yumuşak bir sesle sordu;
- Yine köpeklerden mi kaçıyordun?
+ N-n-ne sen nasıl?
- Senin kaçtığın şey köpek değil evlat. Korkuların, acıların, düşüncelerin, aklın. Sen bunlardan kaçıyorsun yani kendinden.
+ Kimsin?
- Kim olduğum ne fark eder, ikimiz de bir değil miyiz? Aynı yollardan geçmedik mi?
+ Hangi yolmuş bu?
- Aklı terk edip deliliğe erişme yolu.
+ Delirdim mi ben şimdi?
- Yüklerinden kurtuldun.
Bu konuşmadan sonra yine uyumuşum galiba. Uyandığımda adam yoktu ama balık bir kavanozun içinde salondaki masanın üzerinde duruyordu. Balık önümde durmasaydı adamı rüyada gördüğümü zannederdim. Balığın karşısına geçtim, başıma gelenlerin ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. O arada bir ses "dervişti o" dedi. Balık konuşmuş olamazdı değil mi? Ben aval aval etrafa bakarken "benim konuşan, balığım ben". "Derviş beni ölümden kurtardı. Seni de huzura erdirecek. "Olanlara bir anlam veremiyordum, gerçeklik kavramını yitirmiştim. Kendi varlığımdan bile emin olamıyordum. Bir ara gözüm masadaki bir kâğıda ilişti açıp okudum.
"Kendinden kaçıyorsun sen evladım ne kadar hızlı koşarsan koş, kendinden kaçmak mümkün değildir. Aklın seni terk edince kim olduğunu unutacağını, kendinden sıyrılacağını zannedersin. Bunlar olana kadar da acıyı emersin, acı sensindir artık. Korkuyu üzerine örtersin, korku sensindir artık. Çileyi koluna takarsın, çile sensindir artık. Deliliği akılsızlık sanırsın evladım ama delilik, aklı kaldıramamaktır. Bazen delilik her şeyin farkına varıp, sırtında bir kat giysiyle çilenin peşinden koşmaktır. Nice dervişlerin yaptığı gibi. Ben de vakti zamanında aklımın bana oynadığı oyunları kaldıramadım. Yanıma hiçbir şey almadan yollara düştüm. Yurdumdan uzaklaştım ama kendimden uzaklaşamadım. Ruhumu huzura erdirmek için çok uğraştım. Sonunda varlığın ve yokluğun ayırdına vardım. Cihanın nimetlerini fark ettim, bir garip derviş oldum."