Uyanış

Makbule Öztürk

13. hafta

Kelimeler: Balık, Derviş, Kaçmak

Ek zorluk: Hikayenin çıkış noktası bir şiir veya şarkı olmalı. Aynı atmosferin veya konunun devam etmesi şart değil.

UYANIŞ

“Dostum üşüyorum dedin

Üşüme

Korkuyorum- Korkma

Kaçıyorum- Kaçma

Ürperiyorum düşünceden- ürper ”

Cahit Zarifoğlu

Dervişler üşür mü hiç? A benim güzelim, gel şöyle ısıtayım seni avucumda. Ama kaçma bir yere tamam mı? Ee napalım dostum, üşüyorum dedin. Kıyamam sana gel minik dervişim, gel yol arkadaşım. Korkuyorum mu dedin? Korkma. Ha ben mi? Kaçıyorum. Kaçma. Ama ürperiyorum düşünceden. Ürper. Ürpereyim. Tamam peki ama şimdi şu kaçış planını yapalım seninle. Kaçma diyorsun ama kaçmam lazım. Gidip bulmam lazım. Seni burda bırakmam merak etme. Başıma bela mı dedin? Olmazsın, şu poşete su doldurur ona koyarım seni. Hoop işte oldun canım dostum. Suyunu da ekleriz. Seni burda bırakmaya gönlüm razı olmuyor. Sen de benim gibi bir dervişsin işte. İkimizin de kimi kimsesi yok. Ahh, ahh.. Beni bırakıp gitmeseydi Nalan, şimdi tüm bunları yaşıyor olmazdık değil mi dervişim?

O günü sen de hatırlıyor musun sahi? Hangi günü mü? Seni tuttuğum günü. O gün Nalan’la tartışmış, kafa dağıtmaya balığa gitmiştim. Yok yok, Nalan’la tartıştığımız gün değildi o. Şeyy… Neyse neyse işte oltamda seni görünce şaşkınlıktan donakaldım. Daha önce senin gibi güzelini görmemiştim. Suyun üzerine çıkınca ‘Hu!’ diye bir ses çıktı senden. Ondan derviş derlermiş ya sana. Üzgün üzgün gözlerime bakınca acıdım sana. Sonradan öğrendim ki çok hisli balıklarmışsınız. Gözyaşı dökermişsiniz ölmeden önce. Balıkların en duygusalı, eşini ne olursa olsun terk etmeyen en sadakatlisi. Ee, benim gibi birine böyle balık düştü n’aparsın. Sonra salamadım seni denize gerisin geri. Bana arkadaş ol istedim. Yaa işte böyle derviş efendi. Neyse, ne diyorduk? Kaçış planımız… Kimden neyden mi kaçıyoruz? Iıı, şeyden işte. Dur hatırlayacağım. Derviş, şu karşı karyolada oturan da kim? Kollarını devamlı sallayıp ağzındaki salyaları akıtarak bana bakıyor. Donmuş gibi gözleri, seninkilere benziyor. Arada da elini ısırıyor. Ya şu yanımdaki yatakta yatan? İki saat oldu gözlerini ayırmadı tavandan.

- Mehmet Bey, nasılsınız bu sabah?

- Sen kimsin?

- İlaçlarınızı getirdim. Haydi güzel güzel yutalım.

- Hayır, hayır. Durun bir dakika. İlaç falan istemem ben. Hayıııııır, bırakın beniiii. Bırakııınnnn! Çıkarın beni burdaaan. Bırakııın, bıraaa...

* * *

Günaydın dervişim bugün nasılsın? Ben biraz yorgunum bu sabah

nedense. Hastalandım herhalde. Hastaneye yatırmışlar beni. Haydi toparlanıp çıkalım. Şu yanımdaki yatakta sürekli tavana bakan adam korkutuyor beni. Merak etme, bırakmam seni burda. Ben nereye, sen oraya. Şu poşete koyayım seni de çıkalım burdan. Dün uyutmuşlar beni. Bugün kesin kaçacağız merak etme.

Şu hemşire, Nalan’a ne kadar benziyor değil mi? Siyah gözleri var, Nalan’ınki gibi. Saçları da onunki gibi kömür karası. Nalan’a hep sorarlardı saçların boyalı mı diye. Kendindendi, öyle güzeldi, siyahtı saçları.

- Günaydın. Bugün nasılsınız?

- ……….

- İlaçlarınızı getirdim. Lütfen dünkü gibi huysuzluk yapmayın.

- Ver, ben kendim içerim.

- Hah, şöylee. Çabucak iyileşirsiniz böyle güzel güzel içerseniz. ilaçlarınızı.Haydi şimdi istirahat edin, akşam yine uğrarım.

Derviş, gördün mü nasıl kandırdım hemşireyi? Hih hih hih. Bak ilaçlar burda, yutuyor gibi yaptım. Beni iyileşti sansınlar da rahat rahat kaçalım. Gidip Nalan’ı alalım saklandığı yerden. Bana bıraktığı mektubu hatırlıyor musun? Bıktım senin unutkanlığından. Eve ne idüğü belirsiz satıcıları alıp çay ikram etmek nedir? Hadi onu geçtim, ocağı açık unutup az kalsın evi yakıyordun. O da neyseymiş ama çocuğu okulda unutmam bardağı taşırmışmış. Artık bu kadarı yetermiş. Benim kaçıklıklarıma daha fazla dayanamıyormuş. Hastaneye gitmeye de yanaşmıyormuşum. Hıh, neyim var ki benim? Gayet iyiyim. Kafam karışık işlerden dolayı, hepsi bu. Ama onu bulunca iyi olduğumu kanıtlayacağım ona. Sana nasıl baktığımı görecek. Biz gidiyoruz. Arama bizi. Böyle yazmış. Kendimize yeni bir hayat kuracağız. Sence nereye gitmişlerdir? İzmit’te bir akrabası vardı. Oraya gitmiş olabilirler. Ana babası öleli çok oluyor. Tek gidebileceği yer orası. Derviş, dervişim… Niye hiç sesin çıkmıyor? Uyudun mu yoksa? Derviş, suyun nerde senin,poşetteki suyun hepsini mi içtin? Ne yazıyordu başka mektupta sahi? Hani o çok değer verdiğin balık var ya, ona yem vermeyi bile unuttun da öldü zavallıcık. Sonra da alamadık elinden biçareyi, tüm evi sardı kokusu zavallı balığın. Be- be- bennn, şeyyy… Derviş? Balığım, dervişiiiiimmm...