‘Neden geldin?’ diye sordu saray muhafızı. ‘Buraya gelmeye cesaret ettiysen varlıklı biri olmalısın, çabuk cevap ver!’ dedi mızrağını doğrultarak. Ebbal, derdini ifade edemeyen, utangaç ve sıkılgan bir adamdı.Fakat develer söz konusu olduğunda bilinen tüm galaktik sistemlerin en büyük çobanı olduğunu hiç çekinmeden söylerdi.Bu boş bir kibirlenme değildi. Develeri bir batında üçer dörder yavru veriyor, doğan yavrular birkaç ayda erişkinliğe ulaşıyor, hayvanlarını beslemek için geçtiği otlaklar saatler içerisinde yeniden yeşeriyordu. Bu durum Farahan gezegeni için şaşılacak bir şey değildi. Ebbal'ın develerine benzer şekilde Nebat'ın yetiştirdiği tohumlar bir defa ekildiğinde on sene boyunca yüksek verimle hiçbir bakım olmadan ürün veriyordu. Ebbal'ın kapısında bulunduğu, kuzey klanlarının melikesi olan Füsun'un yazdığı kişiye özel şiirler, dinleyeni karşısındakine aşık ediyordu.Bu şiirlere sahip olabilmek için ödenen bedel ise kişinin sahip olduğu en değerli şeydi. Bazen bu bedel zenginlik ve güç olurken bazen bilgi bazense masumiyet oluyordu. Büyücü Füsun'u melike yapan da işte bu melekesiydi. Kuzey klanlarının liderlerini kendisine aşık etmiş ve aşklarından gözleri kör olan hanlıkları birbirine düşürmüş, gezegenin neredeyse yarısına hakim olmuştu. Kuzeydekilerle aynı kaderi paylaşmaktan korkan güney krallıkları kendi aralarında birleşmiş ve sınırları içerisinde şiir yazmayı ve okumayı yasaklamışlardı.
Ebbal karşısındaki muhafıza aşkı için melikeden bir şiir almak için geldiğini söyledi. "Söyle bakalım verecek neyin var?" dedi müstehzi bir ifadeyle.
"Ben Ebbal, gezegenin hatta tüm galaksinin en büyük deve çobanıyım."
Muhafız içeriden birini yanına çağırıp ona eşlik etmesini istedi. Devasa salonlardan uzun koridorlardan geçtiler. Melike'nin huzuruna çıkmadan söyleyeceklerini tekrar düşündü. Çocukluğundan beri meftun olduğu Nâkâ'nın aşkının artık dayanılmaz hale geldiğini, vuslata ermek için herşeyi göze aldığını bu yüzden melikeden bir şiir istediğini söyleyecekti. Karşılığında ne istenirse vermeye hazırdı. Nihayet huzura çıkıp melikenin yüzünü görünce söyleyeceği her şeyi bir anda unuttu. Artık ne Nâkâ'nın aşkı ne de dünyevi herhangi bir düşünce umurundaydı. Yalnızca o büyüleyen gözler vardı aklında. Dalgınlığını melikenin sesi böldü, "Söyle bakalım Ebbal nedir benden isteğin?"dedi. Ebbal tüm cesaretini topladı. "Sizin için sizden bir şiir istiyorum" dedi kendisinden beklenmeyecek bir edayla. Melike Füsun gülümseyerek, "Verecek neyin var ?" dedi "Aşkımın karşılığında." Hiç düşünmeden "Tüm varlığım" dedi. "Öyleyse" dedi Melike "Develerinin kanları Alaka Denizi'ni kızıla çevirene kadar onları benim için kurban et. O zaman istediğin şiiri alacaksın."
Tüm gezegene hakim olmak için gereken büyünün son unsuru da böylece kendiliğinden ayağına gelmişti.
Ebbal söz verdiği gibi develeri kurban etmeye başladı. Yanındaki bin askerle beraber bin gün boyunca kestikleri develerin kanları Alaka Denizi'ni kızıla boyamıştı. Son devenin kesilişi ve denizin son damlasının kızıla dönüşüyle güney krallıklarında büyük felaketler başlamıştı. Kimi bölgelerde depremler olmuş kimi bölgelerde volkanlar püskürmüş kimi yerleri de sel almıştı. Melike Füsun bu olayların akabinde güney halkının emirlerine mektuplar göndermiş, kendisine itaat etmeleri karşılığında felaketlerin son bulacağını vadetmişti. Çaresiz kalan güneylilerin melikeye boyun eğmekten başka çıkar yolları kalmamıştı.
Vaadini yerine getirmenin ferahlığı ve vuslata erecek olmanın heyecanıyla tekrar melikenin sarayına gelen Ebbal huzura çıktı. Ebbal daha hiçbir şey söyleyemeden melike bir kağıt uzattı "Oku" dedi. Çoban okumaya başladı. Son kelimeyi söylediğinde gözündeki perde kalktı ve melikenin gerçek yüzünü gördü. Tavuk ayaklı, keçi başlı bir hilkat garibesiyle karşılaştı.
"Hala talip misin aşkıma" dedi melike. Ebbal yaşadığı hadisenin acayipliği ve uğradığı hayal kırıklığının etkisiyle söyleyecek söz bulamadı. Melike yine fırsat vermeden yeni bir kağıt uzattı, "Al bunu" dedi "Buraya en başta kimin için geldiysen ona git." Ebbal hiçbir karşılık vermeden kaderine razı oldu ve kendi topraklarına döndü.
Melike büyüyle aldattığı adamların yanına yeni birini daha eklemiş, gücünü yine arttırmıştı.Artık Farahan Gezegeni’nin kayıtsız şartsız hükümdarı olmuştu. Gözünü yıldızlara dikti, "Yakında" dedi "Sizin için de şiirlerim var."
Not: Gemi kelimesi aklımda deniz olarak kalmış, linki atmaya geldiğimde fark ettim o yüzden anlayışınıza ve affınıza sığınıyorum.