Kim Bilir

Alime Büşra Hamzayev

Ben sonunda olmuştum bir şey. Yaşarsam umut, ölürsem son olacaktım, öyle demişlerdi. Son oldum ama ölmeden. Ben olmuştum ama mahkemelik olmuştum. Ben olmuştum ama bir hiç olmuştum. Ben olmuştum ama sadece bir haber olmuştum. İnsanlara öğüt vermemden, onların dediklerini harfiyen yapmamamdan. En önemlisi ise insanları ölümle tehdit etmemden mahkemelik olmuştum ben. İnsan neden sorumluluğunu almadığı şeylerden sorumlu tutulur anlamıyorum. Mizana çıkacağım ama bilmeye bilmeye. Suçumuz neydi diyor ya suçum alnımda değil kolumdaki bileklikte yazıyordu; son covid-19 hastası.

Her gün arayan bakanlık ve bahçeye çıktığımda çitin ardından yüzüme bakan insanlar, ölüp ölmeyeceğimi tartışıyorlardı. Ben herkes için bir rakamdan ve saldığı korkudan ibarettim. Hatta bazılarının bunun üzerine iddialara girdiğine bile emindim. İşte her şey o gün başlamıştı. Er ya da geç ölecektim ama burada onların istediği gibi yaşayarak ölmek istemediğimi anladığım o gün, hiç beklemediğim bir ölüme kucak açmıştım. Aylardır beni hapsettikleri bu evden dışarıya çıkmıştım. Evden görünen o uzun yokuşu çıkıp gökyüzüne bakacaktım son kez. Çıkmak için insanların olmadığı öğle vaktini kolladım. Güneş tam tepedeyken sessiz sedasız atladım çiti. Atlarken göğsümde biraz batma hissettim fakat bu asla umurumda değildi. Yavaş yavaş yürümeye başladım. O gün o anki özgürlüğümün tadına vara vara nefes aldım. Uzun zamandır böyle keyif almamıştım nefes almaktan. Biraz sonra evin önünde, etrafında çam ağaçlarının uzandığı yoldan geçip günlerce izlediğim yokuşa varacaktım. Çam ağaçlarının kokusu bana en güzel anılarımı hatırlatmıştı. Onunla burada karşılaşmıştım ilk kez. Kolumdan çıkardıkları bilekliğimde bıraktıklarım asıl beni bitiren, beni öldüren o anılarımı yok etmeleriydi. Son covid hastası olmam duygularımın olmamasını, dışarıdaki bütün hayatımı gözden çıkarmamı gerektirdi. Bu asla benim için değil bilakis tüm dünya içindi.

Herkes beni bir tehdit olarak görüyordu. Bana imzalatılan kâğıtta ölüm fermanımı da imzalamıştım. Fakat akıllanmıştım. Artık kendim için bir adım atıyordum. O yokuşa ulaştığımda hayatımın zirvesine varacaktım. Sonunda gelmiştim yokuşun başına. Şöyle ayaklarımdan başlayıp uzunca bir süzdüm yolumu. Tam da planladığım gibi gidiyordu her şey. İnsanlar gelmeden geri dönebilecektim belki de. Derin bir nefes alıp ilk adımımı attım. Biraz yürüdüm ama nefesim beni çok zorluyordu. Belki dedim bu benim son şansımdı. O anda araba sesleri duymaya başladım, biraz korkmuyor değildim. Yürümeye devam ettim fakat yukarıda ambulans ve polis arabalarının durduğunu gördüm. İçlerinden beyaz koruyucu kıyafetler giyen insanlar inmeye başladı. O an her şeyin bittiğini düşündüm. Covid olduğumu öğrendiğim günden beri ilk kez kendim için bir şeyler yapacaktım. Buna bile tahammülleri yoktu. Kimsenin umrunda olmayan korona virüs vefat oranına bile etki etmeyerek sadece bir haberle son covid hastası öldü denecekti benim için. Bütün dünya derin bir nefes alacak belki ölümümden dolayı mutlu bile olacaklardı. Önceleri insanlar ölenlere üzülüyordu fakat artık son covid hastasının ölümü herkes için bir kurtuluş olacaktı. O öldüğünde böyle olmamıştı ben çok üzülmüştüm. Mezarında günlerce ağlamıştım. Bunlar bana mezar bile yapmaz beni müzeye koyarlardı kesin. Başımda sirenler çalmaya başlamış, arkamı döndüğümde de etrafımı sardıklarını görmüştüm. Son nefesimi vermek için belki de birkaç saniyem kalmıştı. Umutsuzca bastonumu yere bıraktım. Etrafımı sarmışlar ve içlerinden biri bana doğru yaklaşmıştı.

-Evden çıkmaman gerektiğini biliyordun. Seninle güzelce anlaşmıştık.

‘’Ölümüm üzerine.’’

-Üzgünüm fakat bunca insanın hayatını tehlikeye attın, ya geç kalsaydık.

‘’Konuşamıyor olurdum. Daha iyi değil mi?’’

-Ölmeni değil, yaşamanı istedik. Senin yaşaman umuttu, unuttun mu?

‘’Sonsuza dek o evde sizler için sizin dediklerinizi yapmam mı umuttu!’’

-Anlaşmamıza göre…

‘’Biliyorum. Fakat hatama rağmen istediğim gibi ölmek istiyorum.’’

-Bu arada dünya sağlık örgütünün hakkında çıkardığı kararlar doğrultusunda bazı kurumlar tarafından davalık oldun. Gerçi bunun pek de önemi kalmadı artık.

‘’Suçum neymiş?’’

-İnsanların hayatını tehdit etmen. Aslında senlik bir durum yoktu ama işte resmi işler falan bilirsin. Birkaç gün içinde de mahkemen kurulacaktı online olarak katılacaktın.

‘’Ne güzel, kurtuldum.’’

-Hazır mısın?

…Sanki bütün planlarımı biliyorlarmış gibi hazırlıklıydılar.

‘’Evet. Dediğim gibi yokuşun tepesinde sallana sallana ölmek istiyorum.’’

-Nasıl istersen.

O an bile kimse böyle bir isteğin nedenini araştırmamıştı. Biliyordum insanların kendilerinden ve hayatlarından başka hiçbir şey umurlarında değildi. Hayatım boyunca birçok kez anlamıştım bunu. Bu yüzden insanları değil şehirleri seviyordum. Şimdi de en sevdiğim şehirde en sevdiğim yerde en sevdiğimle ölecektim.

Beni bir sandalyeye oturtmuşlar sehpamı hazırlıyorlardı. Ben ölünce evimi yakacaklar, geçtiğim her yeri korka korka temizleyeceklerdi. Küçücük bir rakam nasıl da korku salıyordu. Buna ilahi güç de diyebiliriz değil mi? Çünkü bu dönemde insanlar kendileri için imkansızın olmadığını iddia ediyorlar ve her şeye müdahale edebildiklerini düşünüyorlardı ta ki covid gelene kadar…

Evet. Hazırdı artık sehpam.

Sahi, ben bir şey olacaktım ama ne olacaktım? Demiştim.

Yokuşun en tepesinde. O olan, bu şehrin en uç tepesinde. Sehpaya çıktım. Kafama çuval giydirilmemesi ve ellerimin bağlanmaması benim isteğimdi. Boynuma geçirilen urgan, kolumdan çıkardıkları bilekliğim olmuştu. Tüm umudumla başımı gökyüzüne kaldırdım. Asıl mahkemeye doğru bu korkunç ve insafsız dünyadan ayrılmak, ona kavuşmak için gözlerimi kapadım ve ayaklarımı boşa saldım. O an her şey bitmişti. Arkamdan ne haberler yapılacak ne konferanslar dizilecekti. Kimse benden bir insandan bahseder gibi bahsetmeyecekti. İstatistiklerden başlayıp en son benden bir olgu gibi bahsedeceklerdi adım gibi emindim. Fakat şimdi bunların hiçbir önemi yoktu. Ruhumun ayaklarımdan başlayıp başıma kadar çekildiğini hissediyordum.

Sahi ben olmuştum, ben bir şey olmuştum. Dünyadaki son covid-19 hastası. Ben koca bir hiç olmuştum. Cenazesiz, kimsesiz, duasız, kefensiz, cenaze namazsız bir hiç. Burası için sadece bu olmuştum. Ya şimdi? Kaybettiğim bütün hisleri bulacak en güzel kokuları alacak ona kavuşacak mıydım? Kim bilir.

Alime Büşra İnce