Gönül Yurdu

Osman Yolcu

Gönül Calab'ın tahtı, Calap gönüle baktı

İki cihan bedbahtı, kim gönül yıkar ise.

Gökyüzü her geçen gün biraz daha kararıyordu.Yapılan araştırmalardan hiçbir sonuç alınamamıştı. Dünyanın en iyi bilim insanlarından oluşan ekip çaresiz kalmıştı. Gökyüzündeki kararma bu hızla devam ederse 333 gün sonra mavi gezegen, buzdan gezegene dönüşecek, ayrıcalıklı bir avuç azınlık dışında insanlık tükenecekti.Bilimsel metotlarla çözüm arayışlarından bir sonuç alınamayınca önce astrologlara danışılmış, görüşlerinin alındığı gün şaşırtıcı biçimde gökyüzü o gün beklenenden biraz daha fazla kararmıştı.İlahiyatçılara danışıldığında hep beklenen kıyametin bu olduğu konusunda hemfikir gibi görünüyorlardı.

Büyük felakete 303 gün kala uzay istasyonundaki bir astronot, atmosferde çok küçük bir bölgenin hala kararmamış olduğunu fark etti.Haber dünyaya ulaşınca Pamir ve Hindikuş dağları arasında kalan bu bölgeye ulaşan ekip Altaylı göçebe bir toplulukla karşılaştı.Tüm çevreyi inceleyip toplanan verileri tetkik ettikten sonra hiçbir anlamlı sonuca varamadılar.

Karşılaştıkları insanlarla konuşurlarken ekipten biri tatlı bir yokuşun üzerine kurulmuş büyük çadırın ne olduğunu sorduğunda gönül yurdu cevabını aldı.Gönül Yurdu, diğer çadırlardan daha hassas ve daha güzel görünüşüyle ilk anda onları şaşırtmaya yetmişti. Gördükleri mahkemelere hiç mi hiç benzemiyordu.Burada hukukun suç saydığı cürümler değil kalp kıranlar yargılanıyor, divanın üyeleri nezaketsizleri, hayal kıranları cezalandırıyordu. Bu otağ ise ''Gönül Mahkemesi'' olarak adlandırılıyordu.

Bu bilgileri alan ekip Gönül Yurdu'ndakine benzer bir mahkemenin dünyanın her tarafında kurulmasının, kurtuluşun anahtarı olduğuna kanaat getirdi. Hiç vakit kaybetmeden dünyanın dört bir yanında kurulan bu mahkemelere ''Gökyüzü Mahkemesi'' adı verildi. Fakat karanlık artmaya devam ediyordu. Bir yerde yanlışlık yaptıklarını düşündüler. Aradıkları çözümün, mahkemelerin göçebelerde olduğu gibi yokuşlarınn üstünde kurulması olduğu çok geçmeden anlaşıldı. Yokuşların üzerinde kurulan Gökyüzü Mahkemeleri gerçektende karanlığı aydınlığa çevirdi. Tüm bu hengameden sonra anlaşıldı ki kırılan gönlün sahibi vardı.Yapılan saygısızlık kişiye değil gönlün asıl sahibine yapılmıştı.