Bir zamanlar güzel hikayeler anlatan güzel bir kalem vardı. Yazarının boynuna bir zincir ile bağlıydı. Gerçi kalem yazarının ona bağlı olduğunu iddia ederdi. Haklılık payı olabilir. Bilemeyiz. Ben her ikisinin de birbirine bağlı olduğu kanaatindeyim.
Her gün ikisi beraber kağıdın başına geçer, kalem hikayesini anlatırken yazarı da ona eşlik ederdi. Yaklaşık 25 senelik bir dostlukları vardı yazarı ile kalemin. Bu onlar için kadim bir gelenekti anlayacağınız. Kalem anlatırken çok coşar da girmemesi gereken mevzulara girecek olursa yazarı boynundaki zincirle onu çeker engel olurdu. Hikayelerin düğümleri büyük sırlar saklardı. Kalem anlatmakta çok ısrar ederse yazar, bu sırlar hakkında ufak ipuçları vermesine müsade ederdi sadece.
Bir gün kağıdın başına berber geçtiklerinde kalem bir çöl hikayesi anlatmaya başladı. Yazar biraz tedirgin oldu. Bilirsiniz çöl hikayeleri çok çetrefillidir ve belki bilmezsiniz ama diğerlerinden daha fazla sır barındırırlar içlerinde. Yazar bunu bilirdi. Emin olup olmadığını sordu kaleme. Kalem, artık bunu anlatmanın zamanının geldiğinden bahsetti yazarına. Yazar son kez bunun çok büyük sonuçlar doğurabileceğini hatırlattı kaleme. Kalem bu hikayeyi anlatmanın ne gibi sonuçlar doğurabileceğinin farkındaydı.
Bu sebeple öncelikle yazarı ile helalleşip en baştan başladı anlatmaya hikayesini. Başladı başlamasına ama kalem her zamankinden daha daha fazla coşuyor sırları açıklamakta daha fazla ısrar ediyordu. Hatta bir ara kalem öyle zorladı ki zinciri istediklerini anlatabilmek için, yazarın nefesi kesildi bir an. Yazar kaleme daha fazla direnemeyeceğinin farkına vardı. Fakat yine de bir tartışmaya girdi onunla. Kalem artık bazı şeyleri açıklamaları gerektiğini savunurken yazarı ise bunun için daha fazla vakte ihtiyaçları olduğunu savundu. Bu şekilde uzunca bir süre tartışmaya devam ettiler.
Sonra şöyle oldu: Yazar hiç istemese de ısrar etmekten vazgeçti ve kalem hikayesini gönlünce anlatmaya devam etti. Tabii yazarın boynundaki zincir hikayeyi anlatmaya yetecek kadar uzun olmadığı için yavaş yavaş onu boğmaya başladı. Kalem ise yazarının bu halini umursamadan hikayesini bitirmeye odaklandı.
En sonunda çöl hikayesi, bir su kuyusunun dibinde en derin sırrını kalemin sayesinde ifşa edip bitecek iken yazar, zincirin boynunu sıkmasına daha fazla dayanamayıp son nefesini verdi. Tabii yazarı ile birlikte kalemde teslim etti canını. Yalnız kalem canını teslim ederken o kadar ah etti ki o günden sonra hiçbir kalem bir hikayenin bütün sırlarını ifşa edemedi.