Tahta Baston

Sena Dilber

Ek zorluğu bu zor haftada kullanmamayı tercih ettim. İyi okumalar :))

Tahta Baston

Kırılmış gecenin gününde

Akşamın aydınlığı vururken çehresine

Ani bir gülümseme belirirdi yüzünde mesela

O gülümsemeydi yalnızlığı alıp getiren

Ardı arkası gelmeyecek gecenin

Sabahına çıkaran gülüşte oydu mesela

Boş sofradan tok kaldıran da

Yokluğa talim ettiren de oydu

Varlığı yaşatan da.

Süzülür delice yüreği bir yaprak misali

Ellerin, avucum içinde

Hissedersin çoğunda

Yalnızlığın savaştığı aşkını ar

“Nasıl olmuş hayatım beğendin mi?”

“Yine karalamışsın bir şeyler. Ama sıkılmadın mı her gün saatlerce burada oturup bunları yazmaktan, sadece bana okumaktan? Artık normal yaşantımıza dönmeliyiz hayatım. Bazı gerçekleri kabullenmemiz gerekir biliyorsun.”

“Sonradan olmuş işler bunlar sen de biliyorsun. Yoksa neşemden şüphen mi var, eskisi gibi değil miyim?”

“Konuyu yine nasıl buraya getirdin Fatih? Bunu biraz düşün, ben gidip bir şeyler hazırlayacağım.”

“Şey… Yeni aldığın kitabı getirir misin? Bakalım yeni yetmeler neler yazıyor. Hangi uçurumun tepesinden atlıyorlar bir bakayım.”

“Laf etmeden de bir şeyin iyi olduğunu kabul etsen ne olur sanki. Bekle getiriyorum.”

Bu aralar tek yaptığım burada oturmak ve bir şeyler karalamaktı. Alıştığım hayatın dışında bir yaşanmışlığa gidiyorum hızlıca. Aslında hızlı bir geçiş yaptığım için böyle oldu. Bilirim ani şeyler şok etkisi bırakır, zorlar insanı. Normal yaşantıma döneceğim günü bekliyorum, biliyorum olacak, yani biz inanıyoruz. Aslında sonsuz bir bekleyiş. Zamana karşı bir direniş, yıpranış, varoluş… Tüm bu karmaşayı içinde barındıran zaman ama bana çare olacak olan yine zaman.

Sessizliği dinliyorum. Zihnimin gürültüsünü az da olsa bastırmak istercesine . Az da olsa duymak hayatı, kalabalık dünyanın ritmini yakalamak istiyorum. Hafifçe sallanmaya başlıyorum oturduğum hamakta . Ben sallandıkça güneş bütün çekingenliği ile bana göz kırpıyor, rüzgâr uzak diyarlardan getirdiği haberleri ile büyülüyor günümü. Derin bir nefes çekiyorum içime, yaşadığımı hissetmek istercesine. İşte o an karşıdaki dut ağacı dile geliyor. Döküyor yapraklarındaki hüznünü. Ben dudağımda istihza bir çizgi ile birer birer topluyorum o hüzünleri.

Sallandıkça göz kırpan güneş, tenimde gezen serin rüzgâr ve dizime konmuş bir kitap. Tüm yaşantımın bundan ibaret olması beni mahvediyor. Bu durumun nasıl geçeceği de halim gibi muamma.

“Aslı tahta bastonu getirir misin? Rüzgâr sert esmeye, kara bulutlar yine başımıza toplanmaya başladı galiba yağmur yağacak içeri geçsem iyi olur.”

Merhaba,

Burayı okuyana kadar ne okuduğuma dair çok korktum. :)

Sadece diyaloglarla yazılmış çok güzel öyküler okumuştum. Bu da tatlı bir deneme olmuş. Ama yarım kalmışlık hissi uyandırdı.

Yine de emeğinize sağlık. :) Daha güzel öykülerinizi okumak dileğiyle.

buraya kadar ek zorluğa bir ithaf sezmiştim, korona hastası olmasa da sokağa çıkma yasağının getirdiği bir durum. baston durumu biraz açıkladı ama, tahta baston olarak belirtilmesi, ya da tam olarak cümlenin içinde kullanılan tahta sıfatı fazlalık olarak durmuş. hikaye genel olarak güzel ama tahta kelimesi atılsa daha iyi duracak bu defa da hikaye kuralsız kalacak.

Açıkçası Hacer hanımın yorumuna katılıyorum. Emeğinize sağlık:))