Bir sağa bir sola sallanıyorum hamakta. Saatin tik takları da bana eşlik ediyor. Sağ sol, tik tak, sağ sol… Gece yarısını henüz geçmiş olmalı. Bakımımla görevli doktor, iki hemşire ve hasta bakıcı kendi odalarına çekildiler. Hemşirelerden nöbetçi olanı saat ikide ilacımı vermeye gelecek, o vakte kadar yalnızım. Bugün bir huzursuzluk var içimde. Yalnızlıktan değil, son 6,5 yılım hep yalnız geçti, buna artık alıştım. Eskiden diğer hastaların yan odalardan gelen inlemeleriyle uykumdan uyanırdım. Şimdi tahta kirişlerin gıcırtılarından dolayı uyanıyorum. Tahta kurusu mu acaba?
10 yıl önce deseler ki böyle şeyler yaşayacaksın, hayatta inanmazdım. Her yıl gibi bir yıldı 2020. İsviçre’ye gelip eğitimime burada devam etmem dışında diyebiliriz. Hiç unutmuyorum, birkaç ay sonra Türkiye’ye dönmeyi planlıyordum. Bayram yaklaşıyordu. Okulum da tatile girecekti. Ailemi görmem için hiçbir engel yoktu. Arkadaşlarla aramızda espriler dönüyordu, bu corona büyür büyür de biz burada mahsur kalırız, eve dönemeyiz, ne komik olur ama… Yok artık, yıl olmuş 2020, ne virüsü ne salgını ne mahsur kalması. En fazla şakası yapılabilirdi bunun. Realitesi yoktu. Biz öyle sanıyorduk.
İlerleyen günlerde Çin’den başlayarak tüm dünyada hastalığın nasıl ilerlediğini, ülkelerin ne tür önlemler aldığını, bu durumun gerçek bir küresel krize nasıl dönüştüğünü hayretle seyrettik. Hayatımızı büyük bir titizlikle devam ettirmeye başladık. Belki de en çok ben. Eve gitmek istiyordum, ailemi görmek istiyordum. Öleceksem de onların yanında ölmek istiyordum. Ben yola çıkamadan uluslararası seferler kapatıldı ama açılırdı elbet bir gün. Zaten uzun bir karantina sürecinin akabinde normalleşme kararı da alınmıştı. Restoranlar açılacak, sonrasında eğitim kurumları normale dönecek, sonra da……….. Şu öksürük beni mahvediyor.
Ben öksürdükçe bu tahta kirişler yerinden mi oynuyor acaba? Sanki daha fazla ses gelmeye başladı tavandan. İlaç vaktim hariç, geceleri kimse olmuyor yanımda. Öksürürken boğulsam kimsenin ruhu duymayacak. Onlara da hak vermek lazım tabii. Hadi ben hastayım, bunca yıldır bunu çekiyorum, onlar ne diye burada tecrit edilerek yaşasın ki? Bu hayat ne zamana kadar çekilir? Ben ölene kadar tabii ki. İçten içe bunu istiyorlar mıdır? Neden istemesinler? Yan odalardaki hastalar birer ikişer öldü ve eskisi kadar doktora, hemşireye, hastabakıcıya ihtiyaç kalmadı. Şimdi de sadece ben. Ve sadece onlar. Evlerini özlüyorlardır herhalde. Anne babalarını, eşlerini, çocuklarını. Eğer salgından kurtulabildilerse.
Hemşirelerden duydum, resmi verilere göre bir tek İsviçre’de corona hastası kalmış. Aşı bulundu ve herkes kurtuldu demek değil bu. Yıllarca aşı arandı. Bazen karantina kuralları uygulandı bazen serbestlik ilan edildi. Altı ay öncesine kadar da hastalık için bir çözüm bulunamadı. Dünya nüfusunda ciddi bir değişiklik oldu tabii. Savaşlar bitti, kıtlık azaldı. İnsanlar daha iyi olmaya karar verdiği için değil, hayır. Salgın, geride pek az insan bıraktığı için. Nihayet aşı bulundu ve sadece hastalığa hiçbir suretle yakalanmamış yeni neslin aşılanmasına karar verildi. Yıllardır acı çeken, virüsün değişik varyasyonlarına yakalanan, bir türlü şifa bulmayan bizler de bu duruma itiraz etmedik. Edemezdik, çünkü takatimiz…………. Şu öksürük bana müsaade etmiyor.
Ben öksürdükçe hamağın ipi kirişten mi kayıyor acaba? Sanki daha alçak bir seviyede yatıyorum. Uzun süredir hastayız biz. Sırt yaraları çok canımızı yakıyordu vaktiyle. Başhekim hamağın biraz olsun iyi gelebileceğini düşündü. O günden beri hamaklarda yatıyoruz. Dil alışkanlığı işte. Hamakta yatıyorduk. Ben hâlâ hamakta yatıyorum. Çapraz odada kalan hasta vardı bir de, sabah onun da hamağını topladılar.
Doktor benden ümidini kesti sanırım. Hemşireye “Ciğeri artık iflah olmaz.” dediğini duydum. İlaçlarım azaldı. Sadece işe yaramayan ağrı kesiciler veriyorlar. İsviçre’de bir tek bizim hastane kalmış bu tedaviyi veren. Hastane dediğim de, Alpler’deki bungalovlara konuşlanmış bir grup hasta ve sağlık personeli. Yahut Alpler’de kalan bir hasta ve onun doktoru, hemşireleri, hastab………….. Şu öksürük benim canımı alacak.
Kiriş üzerime mi geliyor? !%?#
Emeğinize sağlık. Gayet akıcı bir diliniz var sıkıcı değil.
Zorluğu uygulamaya dikkat ederken kelimeleri temelde kullanmak bende de geri planda kalmıştı. Sizin öykünüzde de var. Bir de naçizane fikrim biraz daha mı geleceğe ya da geçmişe yönelik atıf yapılıp, uzatsaydınız öykünüzü.
Teşekkür ederim ilginiz için. Evet üzerinde biraz daha çalışılabilir. :)
durum hikayesi. sahici bir anlatım var. ek zorluk yerine getirilmiş. hızlı giden bir öykü. kaleminize sağlık :)
Teşekkürler :)
Merhaba ek zorluluğu kurgulayışınızı beğendim . Gerçekten anlatımınız sahici olmuş . Daha çok öyküden ziyade deneme havası sezdim . Başarılar :)
Merhaba,
Nezaketiniz için teşekkür ederim. :)
Selamlar
Biz de en fazla şakası yapılabilir sanıyorduk.
Merhabalar. Bana deneme/ öykü karışımı bir tarz gibi geldi metin. Şu kısımları tekrar edişinizi beğendim. Genel olarak güzel bir metin. Ödev dahilinde. Kurgusal olarak reel. Gerçek, fantastik bir yapı yok. Kirişin dışında. :) Metin güzel. Ama deneme okuyorum gibi geldi bana. Selâmlar.
Merhaba,
Neyi kastettiğinizi biliyorum. :) Gündem hakkında yazmayı sevmiyorum. Ek zorluğu kullanmadan yazmayı da sevmiyorum. İtiraf etmeliyim ki yazarken çok sıkıldım. Aslında farklı noktalara çekebileceğim çok yeri vardı. Belki daha geniş bir vakitte daha orijinal bir metne dönüşür. Fakat bu şekilde yazan çok yazar var, ilk etapta aklıma Cihan Aktaş filan geliyor. Yine de haklısınız, bence de sıkıcı.
Teşekkürler.
Bu araya giren iç sesi sevdim. Uzun bir anlatının ardından gelen güzel bir vuruş.
Farklı bir düşünce olmuş, beğendim. Kaleminize sağlık. Keşke biraz daha uzun olsaydı ;)
Teşekkür ederim. :)
Hamağı bence çok güzel eklemişsiniz öyküye. Ben hiç bu açıdan bakmamıştım.
Evet gerçekten farklı bir bakış açısı olmus.
Burada kendi cümlesini düzeltmesi anlatıma doğallık katmış ve gerçekçi durmuş. Ama bütün öykü için aynı şeyi söyleyemeyeceğim yukarıdaki paragraflardaki bazı kısımlarda özet olarak bilgi vermeye çalıştığınız çok açık. Bu da fikrimce 1. tekilin anlatımının gerçekçiliğini etkiliyor.
Buradan Dünya'daki yerleşim alanlarının değiştiğini mi anlamalıyız yoksa özellikle hasta olduğu için mi o bölgedeler. Burayı biraz daha açarsanız daha net olur.
bir önceki atölyede de sıkılarak yazdığını belirtmiştin ve tepki olarak kelimelerle oynamıştın, yine yazarken sıkılmışsın ve güzel bir öykü çıkmış, o yüzden zevk alarak yazdığın bir öyküyü merakla bekliyorum.
Nasıl teşekkür edeyim :)
Akıcı bir öykü olmuş, sadece ek zorluk kelimelerden daha çok öne çıkmış gibiydi. Kaleminize sağlık.
Öyle bir kural olduğunu bilmiyordum. Teşekkürler.
Yanlış ifade etmişim. Demek istediğim öykü ek zorluk üzerine kurulmuş gibi geldi. Rica ederim
Öykünüzü genel anlamda beğendim. :) Güzel bir durum öyküsüydü. Sadece biraz daha uzun olsa acaba daha iyi olabilir miydi diye düşündüm. Kaleminize sağlık.
Güzel bitiriş cümlesi. Anlatımınız güzeldi. Aradaki öksürük ve kiriş detayları renk katmış. Sadece bazı kısımların daha az bilgi verir nitelikte olmasını isterdim. Öyle olması ve birinci ağızla yazılması denemeye yakınlaştırmış öyküyü. Ama genel olarak güzeldi. Ve beğendiğim çok yeri vardı öykünün. Elinize sağlık diyeyim, sana nicelerine... :)
Teşekkür ederim. :)
İlgi çekici bir hikaye olmuş, uygun bir zamanınızda daha da uzatabilirsiniz. Kaleminize sağlık :)
Teşekkürler. :)
güzel bir hikaye, fakat gereğinden biraz kısa olduğunu düşündüm -naçizane .kaleminize sağlık.
İlginiz için teşekkür ederim.