“Söz vermiştiiiii ” diye bağırdım. “Bana söz verdi anne, o hamak yapılacak, ben sizin kızınız değil miyim ? Nİye bu kadar zor anlamıyorum. Oysaki nasıl hayal kurmuştum. Hem babam nerede anne, benim babam neredeee. Ona soracağım gelsin o dedim...”
Hem sinirli hem öfkeliydim. O an babamın yokluğunun farkındaydım ama hamağın yokluğu babamın yokluğundan daha fazla öfke vermişti bana. Neticede işe gider, para kazanırdı. O zamanlar da onu göremezdim. Ama bu sefer olmaması acaip gelmişti. Bana verilmiş bir söz de vardı. Sen çarpım tablosunu ezberlersen, sana evimizin terasına hamak yapacağım demişti babam. Geceleri yıldızları seyredeceğimiz, tahtalarını kendi kesip kendi yapacağı bir hamak. Servis bırakınca evin önüne, koşa koşa çıktım terasa. Yoktu, hamak yoktu. Babam yoktu. Hevesim kırılmıştı.Üzülmüştüm. Babam söz verirse tutardı, yalan kötüdür derdi hep. Neredeydi babam ? Niye bana yalan söylemişti. Kafamda bissürü soru vardı. Hamağı yapacağımız yerden gözlerimi devirerek anneme döndüm, o anda aklıma geldiği gibi “Tamam eliyle yapmasın hazır alsın anne.” dedim. Hem onları üzmemek hemde gönlüm olsun adınaydı bu. Annem tüm sakinliği ile yaklaştı bana. Yere oturdu, kucağına aldı beni, saçlarımı sıvazladı. Çok hoşuma giderdi bilir bunu, elini ellerime koyarak “güzelim baba biraz hasta, ama gelecek söz verdiği gibi o hamağı yapacak sana” dedi. Küsmüştüm bir kere, hamağım yoktu, babam nerede bilmiyordum bile ama hamağım yoktu. “Hani geceleri yıldızlara bakacaktık. Hani beni yatırıp içine sallayacaktı. Sindrellayı okuyup bana prensesim diyecekti. Uyuyacaktık beraber, bana söz vermişti” dedim. Annemin hafif gözleri doldu, “ben de söz veriyorum o hamağı sana yapacağız tatlım” dedi.
Babamın hasta olduğunu öğrendikten sonra, her gün terasta yıldızları izledim. “Bakteri” dedi annem. Bakteriyi görmüştüm fotoğraflarda. Tam anımsayamadım ama korkumdan soramadım. Ölecek mi yani diyemedim. Ölmez benim babam. “Acı çekiyor mu anne” diye sordum bir kaç kez. “Hayır tatlım baba uyuyor” dedi. Babam uyuyor. Uyuyan güzel benim babam. Bir öpüversem yanağından uyanacak benim prensim. İçimden geçiyordu bunlar. İlk başlarda çok gittik hastaneye, izin vermediler. Göremedim. Zamanla teyzemin de iknalarıyla hastaneye gitmeyi bıraktık. Kızdım teyzeme. O kim oluyorda dedim bir keresinde içimden. Kızgın kızgın baktım hep ona. Belki görecektik. Belki babam iyileşecekti. Onun yüzündendi hep. Tüm suçlu oydu artık.
Babam eve gelmeyeli aylar oldu. Bizde gitmeyeli birkaç hafta.Annem beni ikna çabalarını bıraktı. Ben onu üzülme deyip öpmeye başladım. Babam yok, yollayacaklarmış onu terkedeceklermiş. Çirkin ördek yavrusu gibi yalnız bırakacaklarmış babamı. Hiç kimse giremezmiş yanına. Yayılmasına engel olmalılarmış. Sonmuş, bitecekmiş. Onu bir yere terkedip yalnız bırakacaklarmış. Korkar ki babam. Öyle demişti ben çok korktuğumda karanlıktan. Annem diyordu teyzeme bunları ağlayarak. Nasıl yani nereye bırakacaklarmış benim babamı. Aklımda hala hamak vardı. Birde geceden korkan babamın gece lambası dediği yıldızlar. Şimşek te bir gece lambasıdır. Bunu da babam dedi. İyice dikkat kesildim. İyice uzağa götüreceklermiş. O sırada kapının girişindeki zigon sehpaya takıldı ayağım. Anneme yakalandım mutfak kapısından, hata gözükmesin yaptığım diye “ götürmesinler anne” dedim. Ben çok özledim onu. Hem o da özlemiştir bizi. Babam korkar anne karanlıktan. Ben öpsem belki uyanır” dedim. Annem gözlerimin içine baktı. Sarıldı bana. Düşünemedim. “Götürmesinler anne” dedim sadece.
Babam gideli çok uzun zaman oldu. Aynı hastaneye gitme günlerini saymayı bıraktığım günlerdeki gibi. Çocukken her gördüğünü saymaya meraklı ben, yoldaki sarı kaldırım kenarı taşlarını bile sayardım. Bıraktım. Babamı yokluğa götürdükleri gün bıraktım. Babam sonra gelmedi. Gelmemeliymiş. Öyle demişlerdi o zaman. Bir kişi için can tehlikeye atılmazmış. Atmadılar. Babam dünyadaki son korona hastası olarak göçtü dünyadan. Haberlik payı bile olan adamı gündeme getirmediler. Benim babam yalnız oldu. Yalnız öldü. Hamağı onun yerine ben yaptım. Annemi sallıyorum arada. Gülüyor. “ Deli kız” diyor. Birde “iyi ettin, iyi oldu bu buraya” diyor. Hayali torunlarını sallamak. Söz yok, inşallah diyerek, o günün gelmesini bekliyoruz umutla.