Huzur

Ahmet Kırtekin

Yeni yılın ilk doğan bebeği, anlamsız da olsa haberlerde görülür. Dünyayı kasıp kavuran bilmek kaçıncı kovid salgının son hastası aynı anlamsız düşünce ile haberleştirildi. Doğan bebeğin ikinci gün ne olduğunu kimse merak etmez. Ama hastalığı taşıyan son insana ne olacağı büyük bir merak uyandırdı herkeste. İyileşecek mi yoksa ölecek mi? Herkesten izole edilen bu hasta zamanında ölse veya iyileşse tüm dünya normal hayatına dönecekti. Hasta iyileşmediği gibi ölmüyordu da. Haberlere çıkması fitili ateşledi ve işin nereye varacağını kimse kestiremedi.

Haber bültenlerine çıkan hastanın bulunduğu hastanedeki çalışanlar ve hastanın yakınları sosyal medya hesaplarından durum paylaşmaya başladılar başta. Daha sonra canlı yayınlar başladı. İyileşmesine kimse ihtimal vermiyordu ve son vakanın ölüm anını görmek büyük merak uyandırmış insanlarda. Canlı izleyici sayısı beklenmedik bir biçimde milyonları aşınca reklamlar ve sponsorluklar hemen dahil oldu sürece.

İletişim firmaları akla gelmez şekillerde istedikleriyle görüştürmeye başladılar. Sporcular, aktrisler derken politikacılara ve devlet başkanlarına kadar geldi iş. Dini dilerler ile de görüştürmek geldi gündeme. Kimle nasıl görüşeceği neredeyse BM konusu olarak uzun uzun tartışıldı canlı yayınlarda. Tartışanlar her zamanki yorumculardı ama olsun.

Önce el altından sonra açıktan açığa ölüm zamanına dair bahisler oluşturuldu. Büyük paralar yatırıldı. Edebiyat ve gösteri dünyası pusuya yatmış, telif sözleşmelerini yapmış sabırsızlıkla bekliyordu. Asıl kişi aradan çekildiğinde büyük anlatıyı sahneye koyabileceklerdi.

Ama olmadı. İyileşmeyen hasta ölmedi de. Kesintisiz süren canlı yayınlar nedeniyle alenen öldürülmesi de mümkün olmadı. Ne zaman ne yediği hangi ilacı aldığı tüm dünya tarafından takip ediliyordu. Tıp dünyası için bir müddet sıradan bir vazife iken bir noktadan sonra bir başarısızlık hikayesine dönüşmeye başladı. Ne denerlerse denesinler iyileşmiyordu hasta. Üstelik yeni bir deneyin ölüme sebebiyet verdiği düşünülebilirdi kitleler tarafından. Ölmesi için dua eden az sayıda tıpçı varsa küfredenlerin ve beddua edenleri sayısı hayli çoktu.

Toplum sağlığı için de bir tehditti. Üstelik bir süre sonra politik bir soruna dönüştü. Hastalık yeniden yayılacak olursa artık merkez ve sebep belliydi. Hasta, virüsten daha tehlikeli göründüğünün farkında değildi. Ne var ki devletin de müdahale etme imkanı yoktu. Canlı yayın devam ediyordu. Canlı yayın devam ettikçe de canlılık. Kaderin kötü bir ironisi orta duruyor ve kimse müdahale edemiyordu.

Sonra insan aklı devreye girdi. Bütün badirelerden sağ olarak çıkmasını sağlayan bir dürtü ile bir yol bulundu. Hastane hastaya iyi gelmiyordu ama varlığı da toplum için bir tehditti. Bu nedenle oksijen oranı yüksek bir yerde inzivaya çekilmesine müsaade edilecekti. İhtiyaçları ve ilaçları da uygun yöntemlerle kendisine ulaştırılacaktı. Kaz Dağları’nda tahta bir kulübe yapıldı. Tasarım ve yapımında bilim kurulunun büyük katkıları oldu. Sonra hasta buraya nakledildi.

Dağda canlı yayın kesintisiz devam ediyordu. Bilim kurulu bu stratejik noktayı göz ardı etmemişti. Toplumsal dayanışma ülke sathına yayılmış ve herkesin göğsünü kabartacak, dünyada örnek gösterilecek bir yönetim sergilenmişti. Aslında olan hastayı ölmesi için doğaya salmak ve bunu canlı yayın ile bütün dünyaya belgelemekti. Hasta ölmeyerek bütün her şeyi berbat etti.

Yüksek oksijen oranı nefes almasını kolaylaştırıyordu. Hastalık ilerlemiyor ama iyileşmiyordu da. Hastaneden daha kötü bir durum oluşmuştu. Hastanelerde olağan ölümler mümkündür. Özellikle yoğun bakım bölümlerinde ortamın sakinleri olan hastalıklar ortaya çıkar ve makul sayıda ölüme sebebiyet verirler. Bu ölümlerden hiç kimse sorumlu tutulamaz. Orman daha çok ölüm riski barındırmasına rağmen binyıllardır tanıdığı bir canlıya kucak açmışçasına müşfik davranıyordu. Oksijen bol, su temiz yaban meyveleri besleyici. Kabus gittikçe derinleşiyordu.

Sağlığı değilse de morali düzelen hasta havanın açık olduğu bir geceyi dışarda geçirdi. Daha önce gökyüzünde hiç bu kadar çok yıldız görmemişti. Ertesi gün sınırlı imkanlar ile kuru ağaçların kabuklarını soymaya başladı. İstediği kadar kabuk toplaması birkaç gün sürdü. Sabırla kabukları birleştirdi ve kendine bir hamak yaptı. Her gece yıldızları seyrediyordu.

Üç kere hamaktan düştü. İkisinde hamağını sabırla tamir etti. Sonra vazgeçti. Onun yerine tahta evinin çatısını söktü. Mahremiyeti zaten yoktu. Gündüzleri uyuyor geceleyin de neredeyse gözünü kırpmadan yıldızları seyrediyordu. Birkaç gün aylak aylak gezindikten sonra hamağının başına geldi birkaç kez. Daha sonra birkaç kez daha. Sonra söktüğü çatıyı tahta evin içine özenle taşıdı. Oyun oynar gibi özenli bir şekilde kulübenin orta yerindeki yatağın etrafına dizdi tahtaları. En son hamağı eve getirdi. Tahta kulübenin duvarlarına ilkel metotlarla da olsa hamağı bağlamayı başardı. Hamak yatağın üzerine gerilmiş bir ağı andırıyordu ekranlardan bakınca. Zorlanarak hamak ile yatağının arasına girdi. Güneş battı. Gece, tüm mücevherlerini kuşanmış bir peri kızı gibi belirdi. Kameralar sadece hastayı görüyordu. Bedeni belli olsa da gece görüş kameraları yüzüne odaklanmıştı. Hamağın ipleri arasından belli belirsiz bir yüz ve bir çift göz.

Göğsünde birleştirdiği elindeki çakmağı yaktı. Tutuşmak için hazır bekleyen koca yığının üzerine bıraktı. Birkaç dakika içinde tüm kulübe ateş topuna dönüşmüş yakın kameralar devre dışı kalmıştı. Bir an ateş ormana yayılacak gibi oldu. Neyse ki görevliler zamanında müdahale ederek büyük bir felaketin önüne geçtiler. Canlı takip edilen yangın tamamen sona erdiğinde bütün dünya huzur içinde normale döndü.

Merhaba,

Girişteki bağlam ve ikinci gündeki tezatlık hoşuma gitti.

uyandırmıştı.

sosyal medya kullanıcılığı güzel eleştirimiş, tebrik ederim.

sanırım lider olacaktı

Evet

Burada öldürülememesinin gerekçesi inandırıcı ve çok kuvvetli. Biz böyle bir gerçekliğin içerisinde yaşamıyor bile olsaydık buna inanırdım.

Şaşırdık mı :) Hayır.

ortada?

Ekranda olabilirdi belki kelime seçimi.

Yazım hatası var tabi

Evet yazım hatasından bahsetmiştim

''için bir tehditti.'' yerine ...varlığı da topluma iyi gelmiyordu desek nasıl olurdu sizce?

Olabilirmiş, evet.

İnziva kelimesinin bu cümledeki yerini sevemedim. Çünkü genelde inzivada insanın kendi kaçısı söz konusu olur. Burada bu kahraman için öyle bile olsa büyük bir sürgün aslında.

Sürgün edildiği için inziva diye sunuyorlar.

Hıım. Böyle düşünmemiştim. Ama yine de benim içim ısınmadı buradaki haline :)

:) Çook güzeel.

öykünüzü okudum. gerçekleşmesi muhtemel olabilir gibi düşündüm:) sonunu beğenmedim keşke iyileşseydi.. birde ölmeyi istediğini hiç çaktırmadınız biraz detay eklenebilirdi sanki. emeğinize sağlık:)

Sona giden detay eksik kalmış haklısınız, yorum için teşekkür ederim.

Merhaba ben öykünüzün sonunu gerçekten çok beğendim . Özellikle dünya huzur içinde normale döndü cümlesi başlıkla beraber tam yerinde olmuş . Öykünüzde değindiğiniz şeyler de gayet yerinde ve hoş olmuş başarılar :)

Teşekkür ederim

Bu cümlelerde ''birkaç'' ifadesi tekrarlıyor. Tekrarlar ve bir kaç biraz tırmalıyor sesli okurken. Beni sessiz okurkende tırmalıyor. Aslında tekrarda hiçbir sakınca yok. Hatta güzel de olmuş. Sıkıntı sıkıntı ''birkaç''in kendisinde-özür dilerim birkaç- harflerindeki çıkan ses sebebiyle öyküyü tahta kurusu gibi kemiriyor gibi geliyor bana. Bunun yerine ''tekrar'' ''yine'' kullansanız nasıl olurdu acaba diye sesli ve yazılı düşündüm sadece.

ilaç falan içip ölseymiş keşke, hastalık boyunca ateşler içinde yanan bir hasta ölüm için de ateşi seçti, bu detayı düşüenrek yazmışsanız başarılı olmuş, elinze sağlık.

Teşekkür ederim, yanarak mı öldü boğularak mı sorusunu yeterince ön plana çıkaramadım, asıl fikrim oydu.

güzel bir kurgu olmuş emeğinize sağlık;)

Teşekkür ederim

Öykünün merkezinde olan, insanların bir şeyi seyretme merakı bana Hasan Ali'nin Beni Kör Kuyularda kitabını hatırlattı. İnsanların seyretme merakının ne kadar tehlikeli olabileceğini anlatan bir kitaptı. Sizin hikayenizde de bu ön planda. Emeğinize sağlık :)

Teşekkür ederim

Elinize sağlık.

Teşekkür ederim

Sonunu başarılı buldum. Öleceğini aslında yaşama belirtileri göstermesinden tahmin ediyordum. Çünkü yaşama belirtileri yaşama belirtileri değildi. Mesela uzun uzun yıldızlara baktığı an öleceğini anlamıştım. Detaylar hoşuma gitti. Ayrıca ağaç kabuğu keza kendisini hastalığın kabuğu olarak görmesi b bağlamda çok güzel olmuş. İlk defa bir öykünüzü okudum. Yazma konusunda tecrübeli olduğunuzu düşünüyorum. Sadece şunu ileteyim. Diliniz ağır ilerliyor. Bu fıtraten de yansımış bir şey olabilir tabi. Elinize sağlık. Güzel ölmüş :)))

Yorumlarınız için teşekkür ederim. Bu saatten sonra kimse öyküyü okumaz muhtemelen, o yüzden rahatça yazayım. Pazar akşamı 22.00 gibi oturup yazıyorum metni. Metni ikinci defa imkanım olmuyor. Dil konusunda haklısınız, imkan oldukça dikkat ediyordum ama atölyede hiç nasip olmadı :)

*okuma imkanım olmuyor

Anladım. Çoğu kişinin öyle aslında. Biz öykülerimizi belli zamanda ve belli kurallara göre yazmak zorundayız ama yorumları her zaman ki yorum gibi yapmak durumundayız yine. Yani öykü için zaman kısıtlı yorum yine aynı esneklikte. İşte bu çok kıymetli aslında. Çünkü bu bizim hem hata yapmamıza hem de öykümüzü geliştirmemize sebep olan şeydir. Yorum yaparken şuna dikkat etmeye çalışıyorum. İnsanlara hayal kurmayı, farklı düşünmeyi, bu gibi şeyleri öğretemeyiz. Bu insanın kedi ile ilgili kısmı yeteneği yani. Ama dil üstünde her şeyi yapabiliriz. Bunu öğrenebiliriz de geliştirebiliriz de. Çünkü bu işin matematiksel kısmı. İnşallah daha daha güzel öykülerinizi okuruz. Şunu da ekleyeyim. Herhangi bir atölyede bulunmadım dediğiniz için söylüyorum bunu. Bulunduğumuz atölye bir çok açıdan çok kıymetli bence. Ama herkesin alacağı da nasibi kadar tabi. İnşallah bereketli olur sizin açınızdan da. :)

İnadına yaşamayı seçseydi keşke, kaleminize sağlık, sahici, güzel bir öykü.

Teşekkür ederim